5 Nisan 2023 Çarşamba

Buğdayın Öyküsü


 

 Buğdayın Öyküsü


Buğday, insanlar tarafından evcilleştirilen ilk gıda maddelerinden biridir. Diğerleri arpa, çavdar ve mercimektir. Buğdayın evcilleştirildiği topraklar Anadolu’dadır. Yani buğdayın ana vatanı Anadolu’dur.

Başta buğday, arpa gibi tahıllar ile mercimekgillerin tarımı Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Karacadağ çevresinde başladı. Bu bir rastlantı değil; Karacadağ’da yeni oluşan doğal çevre ortamının avcılıkla geçinen kalabalık insan topluluklarının bir yerden diğerine göç etmeden rahatlıkla geçinebileceği bir ortamı sağlamış olmasıdır.[1]

Güneydoğu Anadolu Bölgesi yabani tahılların ataları bakımından dünyanın en zengin alanlarındandır. Şanlıurfa ve Diyarbakır arasında bazalt ve sönmüş bir volkanik dağ olan Karacadağ’da görülen en eski tahıl, einkorn buğday çeşididir. Son dönem arkeolojik kazılarından anlaşıldığı kadarıyla Buğdayla ilgili ilk tarımsal faaliyet Urfa Karacadağ civarında başlamıştır. Halen buğdayın yabani çeşitleri Karacadağ civarı başta olmak üzere Anadolu'nun bazı bölgelerinde, Suriye ve Filistin’de (Güney Levant) yetişmektedir.


Buğday Nedir?

Buğday (Triticum), buğdaygiller (Poaceae) ailesinden bütün dünyada besin maddesi olarak kullanılan tek yıllık otsu bitkidir. Karasal iklimi tercih eder. Mısır ile birlikte dünya çapında ikinci en fazla ekimi yapılan tahıldır.

 Türkiye'de yetiştirilen buğdaylar tür ve çeşit olarak çok farklıdır. Bir zamanlar "durum" buğdayı daha fazla yetiştirildiği halde son 50 yılda ekmeklik buğday üretimi artış göstermiştir.

                    

Buğdaylar botanik yapıya göre 3 grup altında sınıflandırılır.

A - Ekmeklik Buğdaylar (Triticum Durum):

Ülkemizde yetişen ekmeklik buğday çeşitleri genellikle beyaz-sarı renkli, küçük taneli, yazlık-kışlık ekilen ve nişasta miktarı fazla buğdaylardır.

Aynı çeşitten olan fakat tane rengi kırmızı olan ve kışlık ekilen kızılca, daha küçük taneli olup yazlık ekilenler ve sünter adı verilen buğdaylar da bulunmaktadır.

B - Makarnalık Buğdaylar (Triticum Aestivum):

Memleketimizin makarnalık buğday çeşitleri Trakya, Orta Anadolu ve Güney Anadolu Bölgesi’nde, yetişmelerine göre isim almakta ve gruplaşmaktadırlar. Taneleri daha büyük ve renkleri de koyu sarı, kehribardır.

C - Topbaş veya Bisküvilik Buğday (Triticum Compactum):

Besin maddesi yönünden topbaş buğday çeşitleri fakir topraklarda, ekmeklik çeşitler orta zenginlikteki topraklarda ve makarnalık çeşitler ise zengin toprak şartlarında daha iyi yetişmektedir. Örnek olarak buğday yetiştiriciliği yapılan bir bölgede sırt yerlere topbaş çeşitleri, yamaç yerlere ekmeklik çeşitleri ve taban yerlere ise makarnalık çeşitleri ekmek uygundur.[2]

Türkiye’deki buğdayın yaklaşık 1/3’ü makarnalık buğday; kalanı çoğunlukla ekmeklik buğday; az bir kısmı topbaş buğdaylardır.

Buğday piyasasında buğdaylar diğer karakterlerine göre sınıflandırılır:

Tane sertliğine göre; Sert Buğdaylar, Yumuşak Buğdaylar. 

Tane rengine göre; Kırmızı Buğday, Beyaz Buğday.

Ekilişlerine göre; Yazlık Buğday. Kışlık Buğday gibi.



Buğdayın Evrimi (Evcilleştirme-Islah)

Tarım, binlerce yıl önceki başlangıcından bu yana evrimsel değişimin potası oldu ve bu değişim, bireysel genden tüm topluluklara kadar uzanan biyolojik organizasyonun her seviyesindeki tarımsal çabalara nüfuz etti.

Agro-ekosistemler, bu nedenle, antropojenik etkilerin türler ve topluluklar içindeki ve arasındaki biyotik etkileşimlerin ana belirleyicisi oldu ve evrim ilkelerinin uygulanması için merkezi bir rol üstlendi.

Agro-ekosistemler çiftliklerimizdeki ve bahçelerimizdeki gıda üretim sistemlerini destekleyen ekosistemlerdir. Adından da anlaşılacağı gibi, bir agro-ekosistemin özünde tarımın insan faaliyeti yatar.

Antropojenik etki ise insan kökenli eylemler için kullanılan bir terimdir; doğada insanoğlunun neden olduğu etkileri tanımlamak için kullanılmaktadır.

Tarım geliştikçe, tarla ve padok ortamı, bitki ve hayvanların evrimleştiği kendi doğal ortamlardan giderek farklılaştı. Bitkilerin besin değerleri genel olarak artarken, bitki yoğunluğu ve genetik çeşitlilikte durum değişti ve rekabetteki denge bazı türlerin azalması ile sonuçlanırken bazı türlerde çaprazlama yöntemiyle yeni ürünler elde edildi.

Canlı Bileşen biyotik faktörler veya biyotik bileşenler, başka bir organizmayı etkileyen veya ekosistemi şekillendiren herhangi bir canlı faktör olarak tanımlanabilir. Bu, hem ekosistemlerindeki diğer organizmaları tüketen hayvanları hem de tüketilen organizmaları içerir.






Buğdayın Orijini

Son Buzul Çağı’nın ardından Bereketli Hilal’in içinde yer aldığı Yakın Doğu ve Doğu Akdeniz’i kapsayan bölgede sıcak ve nemli bir iklim hüküm sürmeye başladı. Bölge iklimi yaklaşık 15.000 yıl önce değişime uğradı. 11.500 yıl önce de değişimini tamamladı. Kışları soğuk ve yazları kurak olan, yağışın ve sıcaklığın hem yıldan yıla ve hem de mevsimler arasında büyük değişimler gösterdiği bir karakter kazandı.[3]

Geçiş dönemi ve sonrasında ortaya çıkan bu olumsuz iklim şartlarına uyum sağlayan mekanizmalara sahip, tek yıllık, kendine döllenen, dormant tohumlu bitkiler doğada çoğalmaya, diğerlerinin yerini almaya başladılar.[4]

Bunların en başında yer alan buğday ve yabani ataları; genellikle kırılgan başaklı, cılız ve iğne şeklinde kavuzlu daneli, zayıf saplı ve düşük tohum verimliydiler. Danelerinin kavuzdan ayrılması oldukça zordu.

İnsanlar tarihin bu diliminde avcı ve toplayıcı (yabani tahıl, baklagil, meyve ve yumrulu bitkileri doğadan toplayan) olarak hayatlarını idame ettirmekteydiler. Araştırıcıların ortak kanaatine göre; günümüzden 11.500-11.000 yıl öncesi dönemde Bereketli Hilal’in bir yöresinde, muhtemelen Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi sınırlarında bulunan Karacadağ’da yaşayan bir grup insan ilk kez yabani buğdayı yetiştirmeye başladı.[5]

Arkeobotanik araştırmalar, yabani emmer buğdayının   Levant bölgesinin birçok noktasında ekildiğini ve dünyanın diğer bölgelerine Anadolu üzerinden dağıldığını gösteriyor. Bunun nedenleri arasında,  Türkiye'nin güneydoğusundaki emmer buğdayının geç olgunlaşması gösterilmektedir. Güney Levant’ın daha sert, sıcağa ve kuraklığa dayanıklı erken olgunlaşan çeşitlerine göre Anadolu iklimi daha uygundur ve Avrupa ve Asya kıtasına buğday bu topraklardan taşınmıştır. Diğer bir sebep ise, Güney Levant'tan gelen yabani emmerlerin çoğunun  kalın kavislere  (tohumları çevreleyen yaprak benzeri yapılara) sahip olmasıdır, yani bu bölgeden dışarı dağılma şansı pek olmayabilir. Evcilleştirilmiş emmer'in yayılması son derece karmaşıktır ve basit bir süreci temsil etmeyebilir.[6]   

Bölgede yapılan son dönem kazıları ve diğer bilimsel çalışmalar yukarıdaki varsayımı desteklemekte ve aynı zamanda ticari buğdayların ataları sayılan Urartu buğdayı (Triticum Urartu), Ak buğdayanası (Aegilops speltoides) ve Tespih buğdayı (Triticum tauschii)’nın[7] orijinlerinin Güney Doğu Anadolu Bölgemiz ve civarları olduğunu göstermektedir. O dönemde genel olarak erkekler avcılık, kadınlar ise toplayıcılık yaptıklarından, büyük ihtimalle buğday tohumunu ilk defa eken kadınlar olmuştur.

Ortak kanaate göre ilk yetiştirilen buğday kavuzlu ve kültür formlarına göre daha küçük daneli olan Yabani Siyez’dir. Bunu sırasıyla buğday türlerinden Yabani Gernik ve Spelta’nın yetiştirilmeleri izledi.[8]

Günümüzden 10.300-7.500 yıl önceki dönemde doğal seleksiyon ve melezlenmelerle ortaya çıkan tiplerden insan eliyle yapılan seçimler sonucu, daha iri tohumlu ve kavuzlu buğdaylar, sonraları da çıplak daneli kültür formları yetiştirilmeye başlandı. Arkeolojik kazılarla elde edilen bilimsel bulgulara göre buğday ve yabani atalarının yetiştiriciliği, başta Anadolu coğrafyamız olmak üzere kısa sürede yaygınlaştı.

Islah yoluyla evcilleştirilen buğdayın Anadolu’dan diğer coğrafi bölgelere taşınması, tarımsal üretimin başat öğesi durumuna gelmiş ve tüm dünyaya yayılmıştır. Ülkemiz buğday ve yabani akrabaları gen kaynakları bakımından zengindir. Bu nedenle de yerli ve yabancı araştırıcıların cazibe merkezi durumundadır.



Buğday türlerinin incelenmesi, bitkinin orijini ve melezlerinin ülkemizdeki varlığıyla çözümlenebilmektedir. Örneğin Urartu buğdayı, muhtemelen Ak Buğdayanası’nın ya da başka bir yabani formun doğada melezlenmesinden Yabani Gernik oluşmuştur. (Bkz. Resim: Yabani Gernik’in oluşumu.)

Hekzaploid genomlu ekmeklik buğdayların evrimleşmesinde ise; Gernik’in, Tespih Buğdayı ile doğada melezlenmesi ve bir seri mutasyon sonucu, ekmeklik buğdayların atası Spelta türemiştir. Takip eden yıllar içinde doğal melezlemeler, genetik mutasyonlar ve çiftçilerin seçimleri sonucu günümüzdeki ekmeklik buğday tipleri oluşmuştur.


Yararlanılan Kaynaklar:

"Tohum" Belgeseli, EU in Türkiye; 

https://www.youtube.com/watch?v=MEnF3KbCzYI&t=4850s

Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Tarım nerede, neden, nasıl başladı? Arkeo Duvar, 2022

Prof. Dr. İsmail Sezer, Buğdayın kökeni ve yetiştiriciliği, OMÜ Ziraat Fak.

Moshe Feldman, The Genome to Wide Hybridizationin, 2001

Aaron J Mackey, Genome Biology, 2005

Prof. Dr. HAKAN ÖZKAN, Triticum dicoccoides: An important genetic resource… 2004

Emma J. Devereux, Evolution of Crop Farming IV: Wheat, 2021.


05.04.2023, Ünyekent

 Final: Türkiye’de Buğday Üretimi


[1] Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Tarım nerede, neden, nasıl başladı? Arkeo Duvar, Sayı 10, Eylül-Ekim 2022

[2] Prof. Dr. İsmail Sezer, Buğdayın kökeni ve yetiştiriciliği, OMÜ Ziraat Fak.

[3] Feldman, 2001; MacKey, 2005

[4] Takebayashi and Morrell, 2001; MacKey, 2005

[5] Harlan, 1981; Heun et al., 1997

[6] Özkan, 2009, Peleg 2011, Fuller, 2012; Aktaran EJ. Devereux (2021), Ekin Tarımının Evrimi IV: Buğday

[7] Bkz. Resim: Buğdayın yabani atalarının başak şekilleri.

[8] Abdel-Aal et al, 1998