Göbeklitepe’ye Bir Gezi
2015 yılının Nisan ayı…
Sekiz yıl önce bir grup arkadaşla Ünye’den yola çıktık.
Rotamız Güneydoğu…
Beni en çok heyecanlandıran nokta, Göbeklitepe’yi görecek olmamızdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde; Sivas-Malatya arası bizi
karşılayan kar yağışını saymazsak, yolculuğumuz oldukça keyifli geçti.
İnsanlık tarihine ilişkin yerleşik bilgilerde önemli
değişikliklere yol açan Göbeklitepe kazı
çalışmalarının başkanlığını yürütmüş bilim adamı Klaus Schmidt’i yitireli henüz 10 ay olmuştu.
Bilim dünyası bu kazılarda ele geçen buluntuların yorumuyla
çalkalanmaktaydı.
24 Nisan akşamüzeri bölgeye vardığımızda, oldukça mütevazı bir
düzenlemeyle karşımıza çıkan muhteşem bir insanlık abidesine tanıklık ettik.
O tarihte kazı alanı sunuma yönelik abartılı ve fazla işe yaramayan, bir
“uçan daire” modülüne henüz dönüştürülmemişti... Buna karşın "Göbeklitepe adeta bir çekim
noktası oldu."
UNESCO Dünya Miras Kalıcı Listesi'nde yer alması, Göbeklitepe'nin
dünyanın en tanınan ve bilinen yerler arasında yer almasını sağlamıştı.
Bazılarının "Tarihin
sıfır noktası" olarak nitelendirdiği, dünyanın bilinen en eski ve en
büyük inanç merkezindeydik ki tarihin sıfır noktası nitelemesi ne menem bir
şeydir, bir sonraki yazımızda değineceğiz…
Göbeklitepe Mısır piramitlerinden
8 bin yıl daha önce yapıldı.
İngiltere’deki Stonehenge'den
6 bin yıl önce inşa edildi.
İnsanlığa ait ilk anıtsal yaşam alanlarından birisi…
Yerleşik hayata geçişlerin ilk izleri için büyük bulgular
barındırıyor; yerleşik hayatı simgeleyen ve tarıma işaret eden buğdayın ilk izleri Göbeklitepe'de
bulundu, deniyor...
Ancak avcı bir toplum oldukları, evcilleştirilmiş hayvanları
ve ehlileştirilmiş tohumları olmadığı da ileri sürülüyor.
Dinler tarihini de etkileyen Göbeklitepe, bilinen ilk ibadet merkezi mi?
Göbeklitepe’nin Öyküsü
Göbeklitepe Şanlıurfa kent merkezine 18 kilometre mesafedeki Örencik Mahallesi yakınlarında, adını tepe üzerinde yer alan yatırdan alan bir sit alanıdır. Yatırın olduğu tepedeki ağaca yöre halkı çaput bağlamakta, dilekler tutmaktadır.
Bölge ilk kez 1963'te yüzey araştırmaları sırasında, İstanbul
ve Chicago üniversitelerinden gelen araştırmacılar tarafından fark edildi.
1986'da tarlasını süren bir çiftçinin bulduğu heykel, bölgeye
yeniden ilgiyi artırdı.
Ve fakat heykel, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi yetkililerine
teslim edilse de ne olduğu pek anlaşılamadı, sadece müzede koruma altına
alındı.
Sonra Hilvan'daki Nevali
Çori'de kazı yapmak için gelen ve müzede buluntuları gören Alman Prof. Dr. Klaus Schmidt, heykelin önemli olduğunu
düşünerek buluntu bölgesinde araştırma yapmaya başladı.
1995'te bölgede Prof. Dr. Klaus Schmidt başkanlığında kazı
çalışmaları başlatıldı.
Kazılarda boyları 3 ila 6 metre, ağırlıkları da 40 ila 60 ton
olan, yabani hayvan figürlü "T"
biçimli dikili taşlar bulundu.
Ayrıca kazılarda 8 ila 30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen
şekilli, dünyanın en eski tapınak kalıntılarına ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine
ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi, çeşitli
tarihi eserler de gün yüzüne çıkarıldı.
Göbeklitepe 1995-2005 Kazı Sonuçları
Kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 4 tabaka açığa çıkartıldı.
En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup, geriye
kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e (PPNA) tarihlenmektedir.
Göbekli Tepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde
izlenmektedir.
I. Tabaka: Yüzey dolgusu
II. A. Tabaka: Dikilitaşlı Köşeli Yapılar (M.Ö.
8.000-9.000).
II. B. Tabaka: Yuvarlak-Oval Yapılar (Ara tabaka).
III. Tabaka: Dikilitaşlı Dairesel Yapılar (M.Ö.
9.000-10.000).
Çanak Çömleksiz Neolitik-B Evresi’ne tarihlenen ve yüzey
dolgusunun hemen altında bulunan II A. Tabakası’nda dikilitaşlı dörtgen planlı
yapılar açığa çıkartılmıştır. Bu yapıların, çağdaşı olan Nevali Çori’de bulunan tapınak yapısıyla benzerlik göstermesi
bakımından kültle ilişkili yapılar olduğu düşünülmektedir. Bu evre için tipik
olan Aslanlı Yapı’da, karşılıklı olmak üzere, ikisinin üzerinde kabartma olarak
birer aslan motifinin işlendiği dört
adet dikilitaş bulunmaktadır.
Buluntulara İlişkin Tartışmalar
Taşların üzerindeki resimlerde yılan, böcek, tilki, ördek ve kuşlar bulunmaktadır.
Etraftaki kalıntılardan hareketle; boğa, ceylan, yabani keçi,
domuz ve tilki avladıkları, yabani
buğday tükettikleri anlaşılıyor.
Ancak tarımsal üretime ilişkin ipuçlarına rastlanmamıştır.
Avcı-toplayıcı toplum yapısına sahip topluluklardır.
Dönemin teknolojisine göre “imkânsız” olarak görülen devasa
taş anıtlara ve figüratif eserlere rastlanmıştır.
Yine döneme göre oldukça gelişmiş ve derinlik kazanmış bir
inanç sistemine sahip oldukları anlaşılmaktadır.
Göbeklitepe sadece ayinle ilgili bir “tapınma” merkezi değildir.
“T” biçimli anıtlar aynı zamanda bir topluluk kimliğini de ortaya
koymaktadır.
Dönemin toplumsal değişimi, insanlar arası ilişkide şimdiye
kadar çözümlenememiş yeni bulgular ortaya koymaktadır.
Örneğin erkek egemen
bir toplum düzeninden söz edilmektedir.
İnsan ve hayvan figürlerinin çoğu erkektir, cinsel organları
belirgindir.
İnsan figürleri biyolojik açıdan bugünkü insanlara benzemektedir.
Şimdiye dek, sadece bir tane kadın figürü bulunmuştur. Bacakları
açık olan figürün doğum anı tasvir ettiği belirtilmektedir.
15-20 metre çapında yuvarlak yapılı odacıklar şeklinde inşa
edilen yapılar daha sonra toprakla doldurulup iptal edilmiştir. Yüzlerce yıl sonra
yeniden üstlerine daha küçük ve sade ama öncekilere benzeyen yapılar inşa etmiştir.
Bu nedenle Göbekli Tepe katman katman yükselmiş, bugüne kadar
üstteki sekiz yapıda kapsamlı kazılar yapılmıştır.
Sonar taramalarında, daha altta yine bu katmanlara benzeyen 21 yapı daha olduğu saptanmıştır.
Sit alanının % 90’ı henüz kazılmamış olup, tüm kazıların
bitirilmesi 60 yıllık bir sürece denk düşmektedir.
Göbeklitepe Üzerine Notlar
Henüz çözümlenememiş birçok sorunun ve sitte daha kazılmayı bekleyen büyük bir alanın söz konusu olmasına karşın, Göbeklitepe hakkında aşırı bir heyecan ve aceleyle çok büyük iddialar ileri sürülmüştür.
Bilgi kirliliğine neden olan konuları şu şekilde
sıralayabiliriz:
1. Avcı-toplayıcılar tarafından inşa edildiği,
2. Avcı-toplayıcıların belirli zamanlarda toplandıkları bir
inanç ve şölen merkezi olduğu,
3. Milat olduğu (“Tarihin sıfır noktası?”),
4. Kutsal kitaplarda adı geçen yer olduğu,
5. İnsanlık tarihinin yeniden yazılmasını gerektirdiği,
6. Dünyadaki tek örnek olduğu iddiaları. (Ayrıntı için bkz.
Işın
Yalçınkaya)
Devam Edecek.
Yararlanılan Kaynaklar:
Klaus Schmidt, Göbekli Tepe - Taş Çağı Avcılarının Gizemli
Kutsal Alanı - En Eski Tapınağı Yapanlar, Arkeoloji ve Sanat Yay. 2014
Işın Yalçınkaya, İnsanlığın Uzak Geçmişine Dair Doğru
Bilinen Yanlışlar.
Derman Bayladı, Göbeklitepe’nin Keşfi, Bulut Yay. Kasım
2017
Karl W. Luckert, Göbekli Tepe-Avcılıktan Evcilleştirme,
Savaş ve Uygarlığa Dek Taş Çağında Kültür ve Din Üzerine Gözlemler, Alfa Basım
Yayım Dağıtım, 2017
Göktug Halis, Göbeklitepe Sembolizmi Tas Cağından
Bugüne Uzanan Anlamların Analizi, A7 Kitap, Eylül 2019
Atlıhan Onat Karacalı, Neolitik Yakındoğu ve Göbeklitepe
mimarisi, Gece Kitaplığı, 2018