26 Kasım 2019 Salı

Konteyner Limanı


Konteyner Limanı


Bazı konular vardır, ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündeme sokulur. Bunun Ünye bazında en uçkun örneği OSB’dir (Organize Sanayi Bölgesi). Üzerinde en çok durduğumuz Ünye’ye yakışır bir “Kültür Sarayı” inşasıdır. Benzer bir biçimde Ünye Limanı üzerinden gündeme sokulan bir “Konteyner Limanı” faaliyeti görmekteyiz.
Birkaç gün önce Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, Ünye konteynır limanı çalışmalarını başlattıklarını söyledi.
Ordu'yu ekonomik, sosyal ve stratejik açıdan büyütmek için “büyük” düşündüklerini belirten Sn. Güler, bu kapsamda Ünye Limanını konteynır limanı yapma çalışmalarını başlattıklarını söyledi.
Sayın Başkan, "Ünye Konteynır Limanı Karadeniz'in en büyüğü olacak!” diye ekliyor. Öyle ki Türkiye’ de Karadeniz’i lider konuma getirecek ve Karadeniz’in en büyük limanı olacak! Ünye Limanıyla Karedeniz etrafındaki Rusya, Gürcistan, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’a rahatlıkla ulaşabilecek, halen 1.4 milyar dolar olan yıllık ihracat rakamı çok daha artacakmış.
Yaptığı basın toplantısında “Vizyonumuzu geniş tutmalıyız!” diyen OBŞ Başkanı, “Ünye Limanı'nı Konteyner Limanı haline dönüştüreceğiz, bununla ilgili proje hazırlıklarımız sürüyor” demiş.

****
Konunun yeniden gündeme gelmesi, durup durukken gerçekleşen bir basın toplantısında “konservatif” bir proje halini alan “Ünye Konteyner Limanı” projesinden başka bir konu bulunamamasından mı?
“Vahim” durumda olan Ünye Limanı konusu ciddi bir çalışma başlatılacak olmasından mı?
Umarız ikinci ihtimal daha ağırlıktadır da, bir an önce el atılıp iyice atıl duruma gelmekte olan Ünye Limanında bir “iyileştirme” çalışması başlatılır.

****
Yerel basınımızı takip edenler hatırlayacaktır, geçmişte böyle bir “Ünye Konteyner Limanı” haberi gündeme gelmiş ve konuyla ilgili yazılar yazmıştık.
İşte Temmuz 2016 tarihli haber:
“Karadeniz'in en büyük konteyner limanı Ordu'ya kurulacak!
Karadeniz'in en büyük konteyner limanı Ordu'ya kurulacak. Liman, Karadeniz’e sınırı olan 6 ülke limanından daha büyük olacak.
Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Ünye Limanı'nın büyütülerek 2.2 milyon TEU kapasiteye ulaşacağını, kurulacak olan yeni konteyner limanın ise Karadeniz'e sınırı olan Rusya, Ukrayna, Moldova, Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan'daki limanların hepsinden daha büyük olacağını açıkladı.
Söz konusu limanın 3 etap halinde hayata geçirileceğini belirten Başkan Enver Yımaz, limanın 18 metre derinlikte, bin 850 metrelik rıhtımıyla Karadeniz'in en büyük konteyner limanı olacağını, dalgakıranın iç kısmında bin 150 metre uzunluk ve 22 metre derinliğiyle ayrı bir rıhtım oluşturulacağını da belirtti.
Söz konusu konteyner limanı projesine ilişkin çalışmalara 2017 yılında başlanacağını da belirten Başkan Enver Yılmaz, 300 milyon liraya mal olacak Ünye Limanı'nın genişletilmesi ile de bölgedeki ticaret hacminin artacağını söyledi.”

****
Tarih tekerrür ediyor.
İsimler farklı, söylem aynı…
İcraat?

İşin gerçeği şu…
Son 20 yılda Ünye Limanı yapıldığı günden yana kapasite yıkımına uğruyor.
Zaman zaman yapılan iyileştirmelere rağmen, durumu her geçen gün kötüye gidiyor.
Limanda yer alan tersane bir dönem önemli bir iş görürken, bugün tamamen atıl vaziyettedir.
Ünye Limanı taşımacılığı, en sefil günlerini yaşamaktadır. İyileştirme ve dip taraması yapılmadığı için limana giren yük gemilerine artık tonaj sınırlaması getirilecektir.
Bu da büyük tonajlı gemilerin Ünye limanına uğramayacağı anlamına gelmektedir.
Konteyner Limanı “yük taşımacılığı” dışında bir de turist (yolcu) taşımacılığı sorunu var ki, o konuya hiç girmiyoruz…
Çöplüğe döndürülen, başıboş köpeklerin istilasına uğramış bir Ünye’de daha fazla hayal kurmanın âlemi yok!
Daha gerçekçi bir Ünye’de buluşmak umuduyla…


Ünyekent, 27.11.2019

13 Kasım 2019 Çarşamba

Büyükşehrin Dayanılmaz Hafifliği


Büyükşehrin Dayanılmaz Hafifliği

Dün akşamüzeri Samsun’dan dönüyorum.
Malum, Ordu Birlik otobüsündeyiz.
Yan koltukta bir hemşerimle sohbetteyiz.
Konu malum…
Bu firma Ünye’nin içinden aldığı yolcuyu, dönüşte aldığı yere neden bırakamaz?

****
Ünye basınında yazmayan kalmadı.
Şoförler Derneği, sivil toplum kuruluşları sorunla ilgilendi.
Üretilen çözüm, şimdilik şu:
Otogar’dan, Meydan’a servis kaldırmak!
(Gereksiz zaman kaybı ve masraf… Servis işi kalıcı görünmüyor. Keyfiyete bağlı bir hizmet bu… Servisi sağlayan kişi yahut kurum, yarın “Ben bu hizmeti vermekten vaz geçiyorum!” derse ne olacak? )

****
Yan koltuktaki hemşerim hep birlikte Kaymakamlığın kapısına yürümeyi öneriyor.
Sayın Kaymakam’ın durumdan haberi yok mu?
Elbet de var!
Demek ki, O da çözüm üretemiyor.
CİMER’e yazalım…
Galiba oraya da yazılmış ama nafile!
(Vali Bey’e yahut Büyükşehir Belediye Başkanı’na gitmeyi kimse önermiyor; Büyükşehrin dayanılmaz hafifliği bu olsa gerek!)

****
“Durup dururken nereden çıktı bu sorun?” diyorum…
Tam Ünye Birlik’le diğerlerinin birleşip “yolcu kaptırmama” keşmekeşine son vermişken, başımıza neden bu olay geldi?
Öncelikle Fatsa ve Ordu’ya yolcu taşıyan Şirin Ünye Seyahat’in, Ordu Birlik’le yaşadığı yine bir “yolcu kaptırmama” sorunu üzerinde duruluyor.
Sonra da sorunun Büyükşehir Belediyesi’nden kaynaklandığı görüşü hâkim.
Şöyle ki…
Büyükşehir Belediyesi Kanununa göre “Çevre Yolu”na sahip yerleşimlerde “Otogar” zorunlu hale getirilmiştir.
Yolcularını ancak otogardan alıp, otogarda indirebilecektir.
Şehir içine girmesi yasaktır.
Sadece Çevre Yolu’nu kullanmak zorundadır.
(Böylece, giriş ücreti ödeyerek Büyükşehre bağlı olan otogara gelir sağlamış olacaktır.)

****
Bu kadar küçük hesaplar üzerine kurulmuş Ünyelinin mağduriyeti, Büyükşehir muhabbetiyle uzayıp gidiyor.
Yolculardan kimi “Çamlık” örneğini veriyor.
“Bak nasıl geri adım attılar” diyor.
Ünye’nin başında bu “Büyükşehir” garabeti varken mağduriyetler bitmez diyorum.
Al işte Çöp Sorunu...
Cevizdere yetmedi, Akçay’daki eski çöplüğü de “ayıklama” ve “dönüştürme” ünitesi haline getirdik. Çöp arabası konvoylarına tanık olacağız.
Nereden aldık başımıza Büyükşehir belasını?

****
Büyükşehir’le ilgili daha önce ayrıntılarıyla yazdığımız için tekrar girmeyeceğiz.
Bir dönem etkili bir isim olan eski bir bakanımızın girişimiyle, üstelik fazladan nüfus artışı sağlayıp (!) Ordu’ya armağan ettiğimiz Büyükşehir’den neler çekiyoruz?
BŞB uygulamalarının ilk gününde Ünye patinaj yapmaya başlamıştı.
Dönemin Ünye Belediye Başkanı da durumdan mustaripti.
Bir toplantıda vazgeçelim demiştim Başkan’a, bu Büyükşehir oluşumundan.
Yol yakınken dönelim…
Gülüştük tabiatıyla, bir kere çıkılmıştı yola.
Sonra Başkan da Büyükşehre özenip “büyük” adımlar atmaya başladı.
Akıbet malum.
BŞB Başkanı gibi, bizim başkanı da görevden aldılar.
Başkanların sonu ne olur bilmiyoruz…
Ünyelinin akıbeti ise gayet belli, hiç iyi görünmüyor!     
  
Not 1: Ünye’nin başına Büyükşehir derdini salan Ünyeli eski Bakan İdris Naim Şahin, bilindiği gibi geçen seçimlerde Ordu BŞB’ne Saadet Partisi’nden aday olmuştu ama kazanamadı. Oysa hakkıydı, Ordu’yu Büyükşehir yapan O’ydu. Ünye için yaptığı olumlu katkıları unutmak mümkün değil. Şüphesiz Ordu için de projeleri vardı ama olmadı. Bu vesileyle katıldığı Saadet Partisi’nin Genel İdare Kurulu’na geçtiğimiz hafta seçildiğini öğrendik, hayırlı olsun.

Not 2: Saadet Partisi Genel İdare Kuruluna seçilen ikinci Ünyeli isim, değerli hocamız Muammer Bilgiç oldu. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyoruz.


13.11.2019, Ünyekent

6 Kasım 2019 Çarşamba

Her Şeyi Öğrenmek Mümkün


Her Şeyi Öğrenmek Mümkün


Çocukluk anılarım yeniden netlik kazanmaya başladı… İlerleyen yaşlarda olurmuş bu… Bir nevi “demans” başlangıcı gibi yahut beyin eskimesi de diyebiliriz.
O anılardan birini aktarmak istiyorum. Ortaokul yıllarındayız. Yaz tatilinde köyde anneanneme yardım ediyorum. Otlaktan dönen büyükbaş hayvanları suluyorum, kimsenin yapmasına fırsat vermeden.
Ben yaparım, demiştim bir kere ama beceremediğim ortadaydı.
Anneannem bilge bir insandı, arada bir özdeyişlerde bulunurdu. Bana o gün:
- Çok bilen çok yanılır, dedi...
Bu sözü duymuştum ama O’nun ağzından işitince daha bir anlam kazandı. Çünkü akabinde:
- Her şeyi bilemezsin ama öğrenmek mümkün, deyip, hayvanların  nasıl sulanması gerektiğini göstermişti.
Her işin bir inceliği vardı.
Her sözün ayrı bir anlamı….
“Her şeyi bilemezsin ama öğrenmek mümkün!”
Bu sözün felsefi anlamını yıllar sonra anladım.
- Ya sen demiştim, Anneanne, senin de öğreneceğin şeyler var mı?
- Var tabi, olmaz mı?
O yaşlarda ben anneannemi neredeyse 150 yaşında falan zannederdim. Sanki öğreneceği bir şey kalmamıştı, bilmediği bir şeyi de bu yaştaki bir kişiye anlatmak imkânsız görünüyordu.
Oysa sadece 68 yaşındaydı ve aşırı yaşlı (belki de “bilge” demeliyim) gibiydi.
Anneannemden aldığım ilhamla başlayan öğrencilik yaşamım, sanıyorum O’nun kadar yaşlanıncaya dek sürecek.
Dünyanın bilinebilir olduğuna iman etmem ise, bildikçe bilmediklerimin çoğalmasındandır.

“Dekolte” Üzerine


Açık giyim anlamına gelen “dekolte” sözcüğünün sınırları nedir?
Dekolteyi bir nevi teşhircilik olarak görenler olduğu kadar, bayanların saçlarını örtmemesini dekolte olarak görenler de vardır. Hatta kimileri saçı açık birini görünce “tahrik” olabilir…
İtidal (ılımlılık) ortadan kalktıkça, değerler kutuplara doğru yol alır. Saçını örtmeyenlere “orospu”, saçını örtenlere ticani (gerici) yaftası vurulur.
Zaten bizim gibi toplumlara önerilen model de budur. “Alın siz bunlarla, şekil ve şemalle uğraşın” denmektedir. (Kim mi diyor? Birilerinin illa demesi gerekmiyor ki, istenen model budur…)
Saç baş giyimle uğraşmazsak, neyle uğraşacağız?
Sorunun odağına bunları koyarız, sonra da tecavüz için “dinimizde böyle bir ceza yok. Bu, siyasi otoritenin kararı ile uygulanan bir ceza yöntemidir” deyip, hukuk tartışmasına gireriz.
Medeni hukuk, şerri hukuk tartışması…  
Din ile ilgili yazanların bir kısmı doğru söylüyor; İslam’da tecavüz yoktur.
Zaten birinin haremine yan bakılmışsa, her kim bakmışsa katli vaciptir. (Gücü yeterse/yeterliyse tabi.)
Kendi haremiyle ilişkisinde ise,  erkek egemen toplumun kuralları gereği, kula hesap verme zorunluluğu yoktur. 

Saçmalama Hakkı


Demokrasilerde hoşgörü bazen birilerinin “saçmalama hakkı”na karşılık, “susma hakkı”nı kullanmasıdır.   
Tavuğun neresi tövbe tutmaz? Diye başlık atmıştı yazarın biri köşe yazısında… Yahu, senin neren tövbe tutar? Diyesim gelmişti o vakit…
Üstelik o “tövbe” değil, abdesttir, “yazar” kardeşim.
Öğren de yaz!
Saçmalama hakkımı bir anıyla kullanmak istiyorum.
Hep yanlış ateistlerle (özetle “Allahsız” kişiler) arkadaşlık kurmuşum. Hatta bir tanesini gizli gizli namaz kılarken yakaladım.
-          N’apıyon lan burada, dedim.
-          Yav, kimseye sööleme. Namaz kılıyorum ama kimse bilmesin.
-          Olum, manyak mısın, niye gizli kılıyon?
-          Gizlisi makbul bu işin, hem komünist arkadaşların kulağına giderse, beni yanlış anlarlar.
-          Hadi len! Neysen o ol.
-          Bak böyle diyeceğini biliyordum.
-          Bi de utanmadan diyalektik, materyalizm falan diyorsun.
-          Gördün mü, işte sen de başladın.
-          De olum o zaman, açık açık söyle.
-          Sen de yanlış anlıyorsun işte. Annem namazın yeri başka derdi.
-          Borcunu öde, ne düşünürsen düşün, ne eylersen eyle derdi. Benimkisi o hesap!

Mevzu din-iman olunca hep arkadaşımın bu hesabı gelir aklıma. Şimdi kendisi Anadolu’nun büyük şehirlerden birinde eczane işletiyor. Geçen yıl buluştuk kendisiyle, Hacı olmuş, felsefeyi bırakmamış, namazı da… İngiltere’ye de gitmiş. Marks’ın mezarı başında çektirdiği fotoğrafı yanından hiç ayırmıyor.

06.11.2019, Ünyekent