23 Ocak 2020 Perşembe

Laleli Cami Hakkında Yeni Bulgular


Laleli Cami Hakkında Yeni Bulgular
Birinci Bölüm


Her yeni belge yahut arkeolojinin diliyle söylersek, yeni bir bulgu, buluntu ele geçirildiğinde tarih yeniden yazılır.
Bu anlamda tarih, sanıldığı gibi durağan değil, son derece hareketli ve değişken bir disiplindir. Değişken olması, tarihle iştigal edenlerin sorumluluğunu azaltmaz… Aksine daha büyük sorumluluklar yükler.  
İngiliz tarihçi ve arkeolog Robin George Collingwood,Tarihi bilginin mahiyeti, bu bilgiye yönelen herkesin bilginin temel kaynaklarıyla yüzleştirilmesini gerekli kılmaktadır.” der.
Bu nedenle tarihsel kanıta başvurmadan, tarih anlayışı elde edilemez.
Tarihsel kanıt sadece bilgi işleme aktivitelerine temel teşkil etmez, o dili keşfetmeye, dilin katılımcılara sunduğu anlamlara ve geçmişin tarihçesine açılan bir araştırma yoluna da sahip olmamızı sağlar.
Bu kritik girizgâhın ardından, esas meselemize gelmek istiyorum.
Yıllar önce “Canik’in Ahşap Camileri” üzerine bir araştırma yapmıştık.
Çalışmamızın başında Ünye hinterlandının en eski camilerinden Laleli Camii’ne dikkat çekmiş,  çalışma arkadaşım Ahmet Kabayel’le birlikte Ünye Tarih Araştırma Grubu olarak yazımızın küçük bir bölümünde konuyu Ünye gündemine taşımıştık.[1]
Birkaç yıl sonra da bölgemizdeki ahşap camileri içeren yazımızı yayınlamıştık.[2]

Yeni Bir Araştırma ve Yeni Buluntular

Laleli Ahşap Cami yazımızın üzerinden dört-beş yıl geçtikten sonra, Çaybaşı Kazasının eski adı “Çilader” üzerine araştırma yapan; Osman Doğan, İrfan Dağdelen ve Sabri Bacacı isimli tarihçi-araştırmacı arkadaşlarımız, Laleli Camii hakkında farklı bir bilgiye ulaştılar. Başbakanlık Arşivi Osmanlı Belgelerini tararken buldukları bir belge bizi yeni bir bilgiye ulaştırdı.  

“Lale Deresi isimli köyde vaki Sultan Bayezid-i Veli Camii'nin otuz seneyi mütecaviz hatibi olan Beyceli köyü sakinlerinden Mehmet Recep'in, Bölükbaşı Hüseyin Ağa'nın İfraz kazası köylerini tahrir ederken yanlışlıkla kendilerini kendirci reaya kaydettiklerinden şikâyetine binaen tekrar vazifesi üzere beratının yazılması.”
(Sabri BACACI, Araştırmacı, Dosya Envanter Tasnif Şube Müdürü,  T.C Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Kâğıthane/İstanbul,  2019)

Yukarıdaki belge 1701 tarihli bir mahkeme belgesidir. Yani “Şer-i sicil” kaydıdır.
Bu kayıtta:
1-      Lale Deresi isimli bir köyden,
2-     Sultan Bayezid-i Veli ismini taşıyan bir camiden söz edilmektedir.
Belgedeki bu iki husus çok önemlidir ve konuya ilişkin şimdiye değin yazılan bilgileri (bizim yazımızda geçen bazı hususlar da dâhil) temelden etkileyecektir.

Caminin Adı Nereden Geliyor?

Eski çalışmamızda getirdiğimiz yorumlar şu şekildeydi:
Laleli Cami: İkizce’de Akçay Irmağı kıyısında yer alan ahşap cami, Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon seferi sırasında yörede kışlarken bu camiyi yaptırdığı rivayet edilir. Ağaç aksamında yapılan tespit, yapının 450 – 500 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. 18. Yüzyılda Lala Mustafa Paşa tarafından İstanbul’dan gönderilen lale motifli kapısı nedeniyle, yerleşim bölgesi Laleli adıyla anılmaktadır.”
Kapıdaki ve içerideki mahfilin korkuluklarındaki lale işlemeli ahşap malzemeler ise, 18. yüzyıla ait olduğu, Osmanlı’nın Lale Devri’ne denk geldiği sanılmaktadır. Camideki lale işlemelerinden dolayı daha sonra İkizce adını alan yerleşim bölgesine eskiden Laleli denmektedir.”
Eskiden Ünye’ye bağlı bir bucakken, daha sonra Ordu’ya bağlanıp ilçe yapılan İkizce kazasının adı, 1701 tarihli belgeye göre Lale Deresi Köyü’nden gelmektedir. Akçay Irmağı’nın bir adı da Say Deresi’dir ve aşağı havzada “Akçay” adıyla denize kavuşmaktadır.
1701 tarihli belgede sözü edilen Lale Deresi Köyü, acaba bugünkü İkizce İlçesiyle aynı yerleşim bölgesi miydi?
Belgede adı geçen İfraz yahut Efraz Kazası, gerçekten de günümüzün ikizce, Çaybaşı ilçelerini kapsayan yerleşimlerdir. 1837 tarihli Canik Livası Defterlerinde de Ünye’ye bağlı bu yerleşimler şu şekilde açıklanmaktadır:   
“Ünye Kazasına bağlı olan Efraz Kazası ise on bir köyden oluşan bir yapıya sahiptir. Onu takip eden Fenaris Kazası on iki köye ve Cöreği Kazası ise altı köye sahip idari birimler olmakla beraber yönetsel anlamda Ünye Kazasına bağımlı kılınmışlardır. Yine Ünye Kazasına bağlı bulunan Cevizdere Kazası’nda ise on köy tespit edilmiştir.”[3]
Bu durumda, Lale Devri’ne ve lale motiflerine izafeten yapılan “Laleli Cami” isim tespiti ve İkizce ilçesine eskiden Laleli denmesi, Lale Deresi Köyü keşfinden dolayı yeni bir anlam kazanmıştır. Geçmişin tarihçesine Lale Deresi ibaresi daha uygun düşmektedir.

(Devam edecek.)


[1] Bkz. Yaprak Dergisi, Gel ve Gör – ÜTAG Araştırma Yazısı; Temmuz 2008
[2] Ünyekent Gazetesi Arşivi, ÜTAG yazıları, Laleli Ahşap Camii, 2012
[3] Prof. Dr. Mehmet Yavuz Erler, Defter-i Liva-i Canik-1837



23.01.2020, Ünyekent