Laleli
Cami Hakkında Yeni Bulgular
Birinci Bölüm
Her yeni belge yahut arkeolojinin diliyle söylersek, yeni
bir bulgu, buluntu ele geçirildiğinde tarih yeniden yazılır.
Bu anlamda tarih, sanıldığı gibi durağan değil, son derece
hareketli ve değişken bir disiplindir. Değişken olması, tarihle iştigal
edenlerin sorumluluğunu azaltmaz… Aksine daha büyük sorumluluklar yükler.
İngiliz tarihçi ve arkeolog Robin George Collingwood,
“Tarihi bilginin
mahiyeti, bu bilgiye yönelen herkesin bilginin temel kaynaklarıyla
yüzleştirilmesini gerekli kılmaktadır.” der.
Bu nedenle tarihsel kanıta başvurmadan, tarih anlayışı elde
edilemez.
Tarihsel kanıt sadece bilgi işleme aktivitelerine temel
teşkil etmez, o dili keşfetmeye, dilin katılımcılara sunduğu anlamlara ve geçmişin
tarihçesine açılan bir araştırma yoluna da sahip olmamızı sağlar.
Bu kritik girizgâhın ardından, esas meselemize gelmek
istiyorum.
Yıllar önce “Canik’in
Ahşap Camileri” üzerine bir araştırma yapmıştık.
Çalışmamızın başında Ünye hinterlandının en eski
camilerinden Laleli Camii’ne dikkat
çekmiş, çalışma arkadaşım Ahmet Kabayel’le birlikte Ünye Tarih Araştırma Grubu olarak yazımızın
küçük bir bölümünde konuyu Ünye gündemine taşımıştık.[1]
Birkaç yıl sonra da bölgemizdeki ahşap camileri içeren
yazımızı yayınlamıştık.[2]
Yeni Bir
Araştırma ve Yeni Buluntular
Laleli Ahşap Cami yazımızın üzerinden dört-beş yıl
geçtikten sonra, Çaybaşı Kazasının eski adı “Çilader” üzerine araştırma yapan; Osman Doğan, İrfan Dağdelen ve Sabri Bacacı isimli
tarihçi-araştırmacı arkadaşlarımız, Laleli
Camii hakkında farklı bir bilgiye ulaştılar. Başbakanlık Arşivi Osmanlı
Belgelerini tararken buldukları bir belge bizi yeni bir bilgiye ulaştırdı.
“Lale
Deresi isimli köyde vaki Sultan Bayezid-i Veli Camii'nin otuz seneyi mütecaviz
hatibi olan Beyceli köyü sakinlerinden Mehmet Recep'in, Bölükbaşı Hüseyin
Ağa'nın İfraz kazası köylerini tahrir ederken yanlışlıkla kendilerini kendirci
reaya kaydettiklerinden şikâyetine binaen tekrar vazifesi üzere beratının
yazılması.”
(Sabri BACACI,
Araştırmacı, Dosya Envanter Tasnif Şube Müdürü,
T.C Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
Kâğıthane/İstanbul, 2019)
Yukarıdaki belge 1701 tarihli bir mahkeme belgesidir. Yani “Şer-i
sicil” kaydıdır.
Bu kayıtta:
1-
Lale Deresi isimli bir köyden,
2-
Sultan Bayezid-i Veli ismini taşıyan bir camiden söz edilmektedir.
Belgedeki bu iki husus çok önemlidir ve konuya ilişkin
şimdiye değin yazılan bilgileri (bizim yazımızda geçen bazı hususlar da dâhil)
temelden etkileyecektir.
Caminin
Adı Nereden Geliyor?
Eski çalışmamızda getirdiğimiz yorumlar şu şekildeydi:
“Laleli Cami: İkizce’de Akçay Irmağı kıyısında yer alan ahşap cami,
Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon seferi sırasında yörede kışlarken bu camiyi yaptırdığı
rivayet edilir. Ağaç aksamında yapılan tespit, yapının 450 – 500 yıllık bir
geçmişe sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. 18. Yüzyılda Lala Mustafa Paşa
tarafından İstanbul’dan gönderilen lale motifli kapısı nedeniyle, yerleşim
bölgesi Laleli adıyla anılmaktadır.”
“Kapıdaki
ve içerideki mahfilin korkuluklarındaki lale
işlemeli ahşap malzemeler ise, 18. yüzyıla ait olduğu, Osmanlı’nın Lale Devri’ne denk geldiği
sanılmaktadır. Camideki lale işlemelerinden dolayı daha sonra İkizce adını alan
yerleşim bölgesine eskiden Laleli
denmektedir.”
Eskiden Ünye’ye bağlı bir bucakken, daha sonra Ordu’ya
bağlanıp ilçe yapılan İkizce kazasının
adı, 1701 tarihli belgeye göre Lale
Deresi Köyü’nden gelmektedir. Akçay Irmağı’nın bir adı da Say Deresi’dir ve aşağı havzada “Akçay”
adıyla denize kavuşmaktadır.
1701 tarihli belgede sözü edilen Lale Deresi Köyü, acaba bugünkü İkizce İlçesiyle aynı yerleşim bölgesi miydi?
Belgede adı geçen İfraz
yahut Efraz Kazası, gerçekten de günümüzün ikizce, Çaybaşı ilçelerini kapsayan
yerleşimlerdir. 1837 tarihli Canik Livası Defterlerinde de Ünye’ye bağlı bu
yerleşimler şu şekilde açıklanmaktadır:
“Ünye Kazasına bağlı olan
Efraz Kazası ise on bir köyden oluşan bir yapıya sahiptir. Onu takip eden
Fenaris Kazası on iki köye ve Cöreği Kazası ise altı köye sahip idari birimler
olmakla beraber yönetsel anlamda Ünye Kazasına bağımlı kılınmışlardır. Yine
Ünye Kazasına bağlı bulunan Cevizdere Kazası’nda ise on köy tespit edilmiştir.”[3]
Bu durumda, Lale Devri’ne ve lale motiflerine izafeten
yapılan “Laleli Cami” isim tespiti ve İkizce ilçesine eskiden Laleli denmesi, Lale Deresi Köyü keşfinden dolayı yeni
bir anlam kazanmıştır. Geçmişin tarihçesine Lale Deresi ibaresi daha uygun
düşmektedir.
(Devam
edecek.)
[1] Bkz. Yaprak Dergisi,
Gel ve Gör – ÜTAG
Araştırma Yazısı; Temmuz 2008
[2] Ünyekent Gazetesi Arşivi, ÜTAG yazıları, Laleli Ahşap
Camii, 2012
[3] Prof. Dr. Mehmet
Yavuz Erler, Defter-i Liva-i Canik-1837
23.01.2020, Ünyekent