6 Ocak 2021 Çarşamba

Ünye Kalesi Projeleri ve Koruma Zaafı


Ünye Kalesi Projeleri ve Koruma Zaafı

 

Bilimsel yöntemlerle yapılan arkeolojik kazılarda bile “tahribat” söz konusu olabilir. En son teknolojiyi kullansanız bile böyle bir olasılık mümkündür. Çünkü her kazı, dönüşü olmayan bir işlemdir. Bu nedenle arkeolojik araştırmalar, hata kabul etmeyen bir işlemler bütünüdür.

Tarihi kalıntılar söz konusu olduğunda, dikkatli-titiz bir çalışma istenir. Hepsinden önemlisi, bu işte uzman bir kadro aranır. İlgili kurum hangisiyse, işe o kurum seferber edilir.

Ne yazık ki, Ünye Kalesi’nde henüz bu duyarlığa ulaşabilmiş değiliz.

Biz yine de duyarlığımızı koruyarak, Kale’de yapılacak bir arkeolojik kazı ihtimali üzerinden hareket etmek istiyoruz.

Kazı tipleri, gerek ülkemizde, gerekse dünya genelinde legal (yasal) ve illegal (yasadışı) olmak üzere kabaca iki gruba ayrılır.

Yasal kazılar, ülkemizin çeşitli devlet kuruluşları tarafından onay alarak gerçekleştirilen kazılardır. Bunlar, önceden hazırlanarak sistemli bir şekilde yürütülen kazılar olabileceği gibi, rastlantı eseri karşılaşılan ve gereklilik nedeniyle yürütülen kazılar da olabilir.

Ünye Kalesi gibi sit alanı ve anıtsal eserlerde Sistemli (Planlı) Kazı Sistemleri önerilir.

Sistemli kazılar, önceden bir yüzey araştırması yapılarak belirlenmiş bir alanda gerçekleştirilen, uzun soluklu kazılardır. Bunlar ülkemizde genellikle üniversite veya arkeolojiyle bağlantılı resmi bir kuruma bağlı kişilerce yürütülür.

Ülkemizin mevcut yasalarında kazıya başkanlık edecek kişinin, şayet üniversite personeliyse, en az “Doçent” seviyesinde olması istenir.

Buna göre bir kazı ekibi; Kazı Başkanı, Kazı Başkan Yardımcısı, Müze Uzmanı, arkeologlar, mimarlar, restorasyon ve konservasyon uzmanları, fotoğrafçı, çizimci gibi geniş katılımlı bir gruptur.

Bunların yanı sıra, epigraflar, nümismatlar, jeologlar, antropologlar, coğrafyacılar, arkeobotanik ve arkeozooloji uzmanları da ekip içerisinde yer alır.

Kazı şayet bir üniversiteye bağlı olarak kazı yapılacaksa, kazı başkanının en az Doçent seviyesinde olması beklenir. Kendisi T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne karşı sorumludur. Kazı çalışmalarının nerede yapılacağına o karar verir; tüm yönetsel işlerden sorumludur. Çalışmanın tamamlanmasının ardından, varılan bilimsel sonuçları hem bilim dünyasına, hem de Genel Müdürlüğe sunmak zorundadır.

Arkeologlar, uygun ve doğru teknikler kullanarak kazıyı yürütürler. Bunlar kendi çalıştıkları alanlarda çıkan her türlü kültür varlığını belgelemek, gün sonunda rapor tutmakla yükümlüdür.

Mimarlar, arkeolojik kazıda karşılaşılan mimari kalıntıların belgelenmesi işlerinden sorumludurlar. Bunun yanı sıra, o kazı veya ören yeri için restorasyon projeleri geliştirmek de mimarların sorumluluğundadır. Restorasyon ve konservasyon uzmanları, kazılarda bulunan taşınabilir ve taşınamaz kültür varlıklarının gerekiyorsa restorasyonu ve konservasyonunu gerçekleştirirler. Ayrı bir uzmanlık alanı gerektiren bu iş, fakültelerin ilgili bölümlerinden mezun kişilerce gerçekleştirilmelidir.

Kazılarda çıkan hemen her türlü malzemenin belgelenmesi son derece önemlidir. Bunlar, işlerinde uzman fotoğrafçı ve çizimcilerle gerçekleştirilir. Gerek fotoğraf çekiminde gerekse çizimlerde ölçek mutlaka kullanılmalı, buluntunun her açıdan belgelenmesi yapılmalıdır. Arkeolojik kazıların temel sorunlarından biri belgelemedir ve bu nedenle bu işleri yapan kişilerin de alanlarında uzman kişiler olmaları tercih edilir.

[Buraya kadar olan belirlemeler, ülkemizde Arkeoloji üzerine eğitim veren fakültelerde, kültürel miras ve turizm programı yürüten tüm yüksekokullarda ders olarak verilmektedir.]

Şimdi yeniden Ünye Kalesi’ne dönelim.

 Projeler ve Koruma Zaafı

 45 yıl önce gerçekleştirilen Kale’nin Giriş Kapısı (propleia) inşaatı, yanlış bir uygulamaydı. Grekçe "pro" ön, "pule" kapı kelimelerinden türetilmiş; "önkapı" anlamına gelen bu uygulama, aslına ve benzerlerine bakılmadan, rastgele yapılmıştır. Bu uygulamaya ilave olarak kaleyi kuşatan bir sur inşa edilmiştir. Sur inşası da teknik olarak yanlıştır. Hatalı sur inşası, 2008’deki yüzey temizliği sırasında “eskitilerek”, bir parça “Antik Sur” görünümüne dönüştürülse de, ne derece başarıldığı ayrı bir değerlendirme konusudur.

Öte yandan 2008 temizliğini üstlenen firma, Kale’de bir dizi “yapılaşma” projesiyle birlikte gelmiştir. Mali gerekçeyle kabul görmeyen bu projede, kalenin bir dönem yaşam alanı olarak kullanılan orta kat bölümünde “Gözlem Terası”, bir başka noktada “kafe” ve benzeri ticari işletmelerin yer aldığı gözlemlenmiştir. Projede yer alan bu işletmeler, kalede çeşitli kalıntıların bulunduğu ve en çok tahrip gören bölümlerine denk gelmektedir. Örneğin hamam, tuvalet gibi eski yapı kalıntılarının söz konusu olduğu yerleşim alanında “görünür” biçimde dururlarken, temizlik sonrası kaybolmuşlardır.

Öte yandan Kale’de yapılan çalışmalar, yasadışı kazı yapan definecilerin de iştahını kabartmaktadır. Gündüz yapılan yasal çalışmalar, gece yasadışı kazılar biçimine dönüşmektedir. Kaçak kazı yapan definecilerin tahribatı, kaleyi ziyaret edenler tarafından kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Bu da göstermektedir ki, Kale’de çalışmaların sürdüğü dönemlerde bile güvenlik zaafı mevcuttur. Sit alanı olmasına rağmen, sair zamanlarda Kale tamamen korumasız durumdadır.


Haftaya:  Koruma ve Sergileme

 

 Ünyekent, 06.01.2021

http://www.unyekent.com/k41-canik-dergisi/h17894-unye-kalesi-projeleri-ve-koruma-zaafi.html