Kekir
Kalesi
Değerli
kardeşim Murat Yılmaz’ın anısına…
Trabzon Tarihçisi Mihail Panaretos, Kroniklerinde tahttan
indirilen Trabzon Rum İmparatoru Büyük Komnenos’un 1341’de Oinaion’a (Ünye)
sürgün edildiğini yazar. 1347’de Oinaion ve Aziz Andreas (büyük olasılıkla
Yoson Burnu) Türkler tarafından fethedilir. 1357 Kasım’ında Emiroğulları
Maçka’yı alır ve sekiz ay sonra; Ağustos 1358’de Basil Kommenos’un kızı
Theodora Komnene, Bayram beyin oğlu Hacı Ömer’le diplomatik bir evlilik
gerçekleştirir.
Bu evlilik nedeniyle Emiroğlu Hacı
Ömer’in kalesini ziyaret eden Panaretos, bu mekanın Ünye’nin güneyindeki Çaleoğlu Kalesi (Ünye Kalesi)
olabileceği üzerinde durur.
Diğer ihtimal, Akkuş’un (daha önceki
Karakuş) küçük dağ ve iletişim merkezinin yaklaşık 13 km. batısında yer alan Kekirkalesi’dir.[1]
Kekir, Kevgir, Keygür…
Halk arasında Kevgir yahut Keygür
adıyla bilinen kaleyi son ziyaretimiz bir buçuk ay önce (31 Ağustos 2022’de)
gerçekleşti.
İlk ziyareti 19 yıl önce (5 Ekim
2003’te) “Yerel Tarih Grubu” olarak yapmıştık. O tarihte sevgili Murat hayattaydı ve faaliyetimizin
odağında yer alıyordu.
Kale’ye ilişkin bilgilerimiz, yöre
halkının kalede olduğunu rivayet ettiği kilolarca altından ibaretti. Bazıları
iyice abartıp, 60 ton altından bahsediyordu. İlk bilimsel veri ise, A. Bryer-D. Winfield’in “The Byzantine Monuments and
Topography of the Pontos” adlı
eseri oldu. Eser henüz dilimize çevrilmemişti. Ünye’yi ziyaret eden yabancı bir
akademisyenden almıştık. Orijinal metnin Ünye’ye ait kısmını fotokopileyip
Türkçe’ye çevirttik. Kevgir Kalesi’ne
ilişkin bilgiyi de bölgede Türklerin fetih ve iskan hareketini yazdığımız
“Türkler” adlı makalede kullandık.
“Kekir
Kalesi, Akkuş- Erbağ sınırı, Alan Köyü yanında yer alır. İnşası Hitit dönemine,
Kaşkaların saldırılarına kadar giden bu kalenin bölgemizdeki en eski kale
olduğu tahmin edilmektedir. Ünye Kalesi (Çaleoğlu) ile birlikte Türk
hâkimiyetinin tesis edildiği kaleler arasındadır.”[2]
diyerek, sözünü ettiğimiz eserden şu alıntıyı yapmıştık:
“Türkmen ve Yunan toplulukları için
orada Oinaion’nun sadece güneyinde sahilde ya da sahile yakın yan yana bulunan
Derebeyi tarzı Çaleoğlu Kalesi’nde yaşayan Hacı Ömer’in oğlunun daha sonra evi
kuvvetlendirdiği olasıdır. Bir diğer olasılık da (eski adı KARAKUŞ) olan
AKKUŞ’un iletişim merkezine ve ufak dağın yaklaşık olarak 13 km batısındaki Kekir Kalesi (ya da MAHALLE KALESİ)
olduğudur. Temelleri klâsik olan işbu ürkütücü kale Neokaisareia’dan Oinaion’daki
Ortaçağ’a özgü konumda (ancak modern tarzda değil) bulunan ve bilhassa bu
noktada hoş olan Rhododendron (Orman gülü) fundalıklarının üzerindeki otlak
alanlara sahip dağ yolu güzergâhında baskın konumda olacaktır.”[3]
Kekir
Kalesi’nin Tescili
Tarihi
kale, bizim ziyaretimizden üç yıl sonra Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu
tarafından “Taşınmaz Kültür varlığı ve
Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescillendi.
Türkiye
Kültür Portalı’nda “Anıt” olarak yer alan “Kevgir Kalesi”, 22 Haziran 2006 tarihinde “22.06.2006
/ 127” tescil kararıyla kayıtlıdır.
(Murat Yılmaz’ın aramızdan ayrıldığı
12.06.2006 tarihinden on gün sonra…)
Tescil
bilgileri kısaca şöyledir:
Genel Tanım: Kale
Mahalle-
Köy – Mevkii: Tokat - Erbaa
Adres:
Doğanyurt Bucağı-Akgün Köyü
Ayrıntılı Tanımı: Kevgir Kalesi ismiyle bilinen kale;
Erbaa ilçesi, Doğanyurt Bucağı, Akgün Köyü sınırları içerisinde Şahinkaya Baraj
alanında kalmaktadır. Akgün Köyü, Ordu ili Akkuş ilçesi ile sınır teşkil eden
Tifi Çayı üzerinde yer almaktadır. Ormanlık bir alanda, yalçın kayalıklar
üzerinde kuzey-güney ekseninde kurulan kaleye ulaşım bugün için güneyden
sağlanabilmektedir. Kuzey ve batısı kayalıklardan oluşan kaleye güney cephede
dar bir alandan girilmektedir. Burada kayaya oyulmuş dört basamaklı bir merdivenle
kale üzerine çıkılmaktadır. Girişin doğu tarafına moloz taşlardan set şeklinde
bir duvar yapılmıştır. Bu duvarın güneyinde yaklaşık 6 m. çapında, 5 m.
yüksekliğinde silindirik bir yapı yükselmektedir. Ayrıca kalede bir sarnıç,
sarnıcın güneyinde de kale bünyesi içerisinde bulunabilecek çeşitli yapılara
ait temel izleri görülmektedir.
Kalenin
burçlarından biri ayakta kalmayı başardığı için Kekir Kalesi “Dibek Kalesi” tabiriyle de
anılmaktadır. Kevgir ve Keygür adı yanında yine bir söylenceye dayanarak yörede
“Keçi Kalesi” adıyla bilinir.
A.
Bryer-D. Winfield’in eserinin dilimize çevrilen haliyle Kekir Kalesi’ne devam edelim:
“Bu,
temelleri klasik dönem izleri taşıyan heybetli ve ürkütücü kale [Kekir Kalesi],
Neokaisareia’dan [Niksar] Oinaion’a [Ünye] giden Orta Çağ (fakat modern dönem
değil) rotası ile genellikle bu noktada bulunan ormangüllerinin (rhododendron) oluşturduğu
fundalıklardan yukarıgaki dağ otlaklarına hakim bir konumdaydı.[4]
Jerphanion, kalenin Mithridates’in büyük Kainochorion’u olduğunu ileri sürer ve
burayı detaylı olarak tanımlar. [Age. cilt 2, Resim 28’de Kekir Kalesi
görüntüsü]. Jerphanion: Mevki Küçük Asya’da karşılaştığımız en vahşi bölge
diyebiliriz.[5]
Günümüz yazarları söz konusu kaleye sadece uzaktan bakmıştır. Ayrıca, Kekir
Kalesi’nin 3 km. güneyinde bulunan Ahretköy’de de harabe kalıntıları bulunduğu
rapor edilmiştir. Kekir Kalesi’nin yaklaşık 9 km. kuzeydoğusunda Bayramlı adlı
bir köy vardır. Bu köyün adı Hacı Ömer’in adından geliyor olabilir.”[6]
Günümüz
yazarları Kekir Kalesi’ne sadece uzaktan mı bakmıştır, bilmiyoruz. Ancak gözünü
define aşkı bürümüş insanlarımız izin alarak yahut kaçak biçimde bu tarihi
mekana verdikleri zarar aralıksız sürmektedir.
Kekir
Kalesi’nde Defineci Tahribatı
10.09.2018
tarihli haber: “Ordu’da 10 yıllık define kazısı fiyasko ile sonuçlandı!”
Akkuş
ilçesi Alan Mahallesi yakınlarındaki Kevgir Kalesi'nde bulunan 3 odalı
mağaranın altında [sözü edilen yer, kaledeki kaya mezarıdır] bir papazın gizlediği öne sürülen 60 ton altını
çıkartmak için 7 ortaktan oluşan bir grup 2008 yılında harekete geçti. Ordu
Müze Müdürlüğünden ruhsatlı olarak alınan bir aylık kazı izninin ardından
paletli kepçe dâhil tüm araç ve aletler kullanıldı. Ancak bir aylık arama
süresinde bir şey çıkmadı. Aynı grup resmi arama izinlerini her yıl yenileyerek
10 yıl boyunca aynı noktada arama yaptı.
Darphane
kalesi olarak adlandırılan Kevgir Kalesi
Efsanesi ise şöyledir:
MÖ. 2.
Yüzyıl’da Pontus Krallığı döneminde darphane olarak kullanıldığı rivayet edilen
Kale'de altını işleyen işçiler bu sırrı sızdırmamaları için zehirlenerek
öldürülmüştür. Kale içindeki geçiş tünelleri ile altın basma potalarının
bulunduğu tüneller taşlarla doldurularak kapatılmış, işlenmiş ve/veya işlenmemiş
altınlarla birlikte cesetler yer altına gömülmüştür. Bu söylenceye dayanarak,
on yıl boyunca sürdürülen, Müzeler Müdürlüğü, Maliye ve İçişleri
Bakanlıklarından oluşan komisyon üyelerinin de gözlemcilik yaptığı, jandarmanın
güvenlik tedbiri aldığı define kazılarından hiçbir sonuç elde edilememiştir.
Hasan
Uğurlu Barajı'na akan Tifi Çayı, bir "U" yaparak kale topraklarını
içine almış ve Erbaa topraklan kısmında kalmasına yol açmıştır. Tifi Çayı'ndan
399 m kadar yükseklikte bulunan kale bugün coğrafî yönden Akkuş topraklarına
girmiş vaziyettedir. Tifi Çayı üzerindeki bir köprü ile de yakın bağlantılıdır.
26.10.2055,
Ünyekent
https://www.unyekent.com/kose-yazilari/kekir_kalesi-3539.html
[1] Anthony
Bryer, David Winfield, Karadeniz’in Ortaçağ Dönemi Eserleri ve Topoğrafyası,
Cilt 1, s. 190
[2] Bkz.
ÜTAG, A. Kabayel-A.D.Varilci, Türkler-3, 09.09.2009 tarihli Ünye Kent Gazetesi.
[3] Anthony
Bryer and David Winfield, The Byzantine Monuments and Topography of the Pontos.
[4]
Ormangülü, fundagiller (Ericaceae) familyasından Rhododendron cinsinin 800
kadar türünü içeren çiçekli bitkilerin ortak adıdır. Mor çiçekli ormangülü,
Komar (Rhododendron ponticum) Karadeniz Bölgesi'ne özgü bir türdür. Günümüzde
de söz konusu kalede ve civarında bol miktarda bulunmaktadır.
[5]
Guillaume de Jerphanion (d. 3 Mart 1877, Pontevès - Fransa - ö. 22 Ekim 1948,
Roma - İtalya) Cizvit rahibi, Fransız sanat tarihçisi, epigraf, fotoğrafçı.
MélUSJ,5 (1912)
[6] Anthony
Bryer, David Winfield, Karadeniz’in Ortaçağ Dönemi Eserleri ve Topoğrafyası,
Cilt 1, s. 190-191