26 Ağustos 2020 Çarşamba

Nikbinlik


 

Nikbinlik

 

Şairin dediği gibi:

Dert çok,

Hemdert yok!

Yüreklerin kulakları sağır…

 

Kendi ellerimizle tüketiyoruz dünyayı.

Bir avuç sermayedarın kâr hırsı yüzünden doğayı katlediyoruz.

Adına “Küresel Isınma” dediğimiz kirlettiğimiz çevre…

Yok ettiğimiz ormanlarla geliyor felaket…

Çöle dönüştürüyoruz dünyayı.

 

***

Dünya artık eskisi gibi güvenilir değil.

Yağmurlar bereket getirmiyor.

Her yıl Karadeniz’de sel felaketleri yaşanıyor.

Sadece malımıza değil, canımıza zarar veriyor yağışlar.

Doğu Karadeniz’de geçtiğimiz hafta selde sekiz canı kurban verdik…

Suya kapılıp kayboldu insanlarımız.

Göz göre göre her yıl yaşanıyor bu felaket…

 

***

Henüz mürekkebi kurumadı…

Birkaç hafta önce betona dönüşen hayattan söz ettik.

Sahile yapılması düşünülen bisiklet yolundan…

Deniz kıyısına döşenen betonlardan söz ettik…

Ve Ünye Çamlığı’na dokunulmayacağına dair söz verildiği halde, kıyısından köşesinden başlanan betonlaştırma projesinden söz ettik…

Yine bir dönem önce başlayıp, bu dönemde de devam eden “Cevizdere’yi Çöplüğe Dönüştürme” projesi vardı yazdıklarımız arasında…

Hemen hepsi, bu güzelim memleketi cehenneme çevirme hamlesiydi…

(Bir dönem önce de OMV santrali ile ilgili yazıp çizmiştik. “Hiçbir şey için geç değil!” denmişti ama geçmiş olsun… Olanlar oldu!)

Bu sene de Ünyeli fındık üreticisi perişan oldu…

Pazara inmeden ürünü, selle birlikte tarladan denize uçtu!

Yani olanlar oldu!    

 

****

Aslında bugün “iyimser” olacaktım.

Yazıya başlık olarak seçtiğim “Nikbinlik” adlı şiirde yazdığı gibi:

“Güzel günler göreceğiz çocuklar / Güneşli günler / Göreceğiz

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar

Işıklı maviliklere / Süreceğiz.” diyecektim.

Ama öyle olmadı.

(Şair dediğimde iki isim gelir aklıma öncelikle: Nazım Hikmet ve Necip Fazıl… Tabi bu iki ismin de Deniz Askeri Lisesi’nden öğretmenleri Yahya Kemal’i burada anmadan geçemeyeceğim, şairlerin şairi odur!)

Haberler “iyimser” olmamı engelliyor.

Gelinen noktada insanlık  topyekûn küçük bir virüse teslim oldu.

Asıl iyimserliğimin akamete uğramasına neden olan etken bu yazdıklarım değil…

Ölüm orucunda sona yaklaşan iki insandan söz etmek istiyorum.

Avukat Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal…

 

Çoğunlukla düşünce ve tavrına katılmadığım ama bazı duyarlıklarını takdir ettiğim gazeteci Ahmet Hakan’ın 18 Ağustos 2020’de Hürriyet gazetesindeki köşesinde yazdığı konuya ilişkin yazısını olduğu gibi aktarıyorum:

 

İKİ AVUKATIN ÖLÜM ORUCU

 

“ÖLÜM orucu” denilen kahrolası yönteme de karşıyım, bu yönteme romantik güzellemeler yapılmasına da. Bu yöntemin tamamen gündemden çıkmasını istiyorum. Bu yönteme meşruiyet kazandıracak bir girişimde bulunmak istemiyorum.

 

*

 

Durumum büyük bir içtenlikle böyle olduğu halde... Cezaevinde bulunan iki avukatın, günlerdir ölüm orucunda olduğuna hatta ölümün kıyısına gelip dayandıklarına dair haberler karşısında bir insan olarak etkileniyorum. Şöyle bir ikilemdeyim: Bir yandan ölüm orucu yöntemine meşruiyet kazandırılmasını istemiyorum, bir yandan da iki avukatın ölmesini istemiyorum.

 

*

Böyle bir ikilemin galibi ise tabii ki “hayat” oluyor. Buradan yetkililerimize sesleniyorum: Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal adlı iki avukatın ölüm orucuna son vermelerini sağlayacak girişimlerde bulunun lütfen…

 

****

Doğaya, çevreye, ağaçlara ve bitkilere duyarlı, hayvan haklarına saygılı herkese sesleniyorum buradan...

Lütfen bu iki insana karşı da duyarlığımızı köreltmeyelim.

Duymazlıktan gelmeyelim.

 

 

Ünyekent, 26.08.2020

http://www.unyekent.com/yazi/1879-nikbinlik.html

19 Ağustos 2020 Çarşamba

Salgın Günlüğü

 


Salgın Günlüğü

  

Günler ağır,

Günler ölüm haberleriyle geliyor…

Ölüyor insanlarımız, ne kadar çok!

Geçtiğimiz hafta, değerli arkadaşımız Ufuk Mistepe’yi kaybettik.

Kaygılarımız arttı, endişelerimiz büyüdü…

Sadece Pandemi; Covid 19 Salgınıyla değil, çeşitli nedenlerle kaybediyoruz insanlarımızı…

Hastanelerde normal muayene neredeyse ortadan kalktı, çoğu hastanede boş yatak yok.

Covid 19 testi pozitif çıkan hastalar bile evinde tedaviye alınıyor.

Salgın yeniden tırmanışa geçti.

Okullar “uzaktan eğitim” yöntemiyle açılacak yine…

Tıpkı geçen eğitim yılının ikinci dönemindeki gibi.

Vaka durumuna göre, bir sonraki adım için karar verilecek.

21 Eylül’de –biraz da özel okulların istemi gereği- yüz yüze eğitime geçilebileceği “karar” altına alınırken, Milli Eğitim Bakanlığı kesin bir tablo çizmekten kaçınıyor.

 

****

Salgın yeniden tırmanışa geçti.   

 

65 Yaş üstüne 14 ilde yeniden tedbir getiriliyor.

Bu iller arasında Ordu şimdilik yok.

Birçok ilde pozitif hastaların kontrolü devlette çalışan diş hekimleri tarafından sağlanıyor. Diş hekimlerinin görev yerleri salgın hastalıkların yayılımı için çok uygun alanlardır.

Neden herkes asli görevini yapmıyor?

İşler bu şekilde daha ne kadar devam edecek?

En kötüsü de sokakta ölü bulunan pozitif hasta vakaları olacaktır ki, benzer haberler medyada yer almaya başladı. Bu tablo bize tanıdık geliyor. Orta çağda vebadan ölenlerin cesetleri caddelerde toplanıp, topluca yakıldıkları kayıtlara geçmiştir.

Ciddi önlemler alınmazsa, dünya oraya doğru gidebilir.

 

****

17 Ağustos tarihli Sağlık Bakanlığı verileri ve son durum değerlendirmesi şu şekildedir:

11 Marttan bu yana, tanı konmuş toplam hasta sayımız 250 bini geçti. Hastalığı yayma potansiyeline sahip, izole edilmiş Aktif Hasta sayısı 12.575. Yeni hastaların büyük kısmı kolay iyileşebiliyor. Fakat yayılım, tedavisi zor Ağır Hasta sayısını artıyor. http://covid19.saglik.gov.tr

 

Artışı bu şekilde vurgulayan bizim resmi çevreler, dünyanın çeşitli ülkelerine (buna ABD dâhil) yardım malzemesi göndermekle övünüyor. Oysa sağlık hizmetlerinin daha rasyonel ele almaları gerekir. Tedbirleri daha akıllıca olmalı.

Örneğin 65 yaş üstünü zapturapt altına aldığını zannetmekle hiçbir yere varılamayacağını bilmeleri gerekir.

Çünkü bu insanlar evlerinde tek başına yaşamıyor.

Büyüklerimizi, yaşlılarımızı, kronik hastalıkları olan bireyleri düşünerek tedbirlerden hiçbir şekilde taviz vermeyeceksek, onlarla temasa geçebilecek her birey için de bu tedbirleri ciddiyetle uygulamamız gerekir.

Aynı evin içerisinde, sokakta ve çarşıda, birlikte vakit geçirilen her yerde, herkes için olmalı bu tedbirler…

Son olarak, Samsun’la ilgili bir habere değinmek istiyorum:

“Samsun'da koronavirüs alarmı! Yoğun bakım üniteleri doldu.”

Samsun, Ordu ve çevre illerde tespit edilen vakaların toplandığı bir merkez konumundaydı…

Ne var ki Samsun’da hasta sayısı çok olduğu için hastaneler yetersiz kalıyor.

Sağlık emekçileri istifayı ve emekliliği düşünüyor!

Haber bu şekilde…

Türk Sağlık-Sen Samsun Şube Başkanı, kentte yoğun bakım ünitelerinin yüzde 100 doluluk oranına ulaşmasıyla koronavirüs hastalarının diğer illere sevk edildiğini söylüyor.

Durum sanıldığından da vahim!

 

Ünyekent, 19.08.2020

http://www.unyekent.com/yazi/1869-salgin-gunlugu.html


12 Ağustos 2020 Çarşamba

Kurul Kalesi Buluntuları II [Unguentariumlar ve Kalıp yapımı Kabartmalı Kâseler]


Kurul Kalesi Buluntuları II

[Unguentariumlar ve Kalıp yapımı Kabartmalı Kâseler]

 

 

Kurul Kalesi Kybele Heykeli’nin bulunmasından birkaç gün sonra, 2016’nın Kasım ayında Yücel Şenyurt hocayı ve ekibini Ünye Belediyesi aracılığıyla Tozkoparan’a davet etmiştik. Ünye Tozkoparan Kaya mezarında yaptığımız istişareler sırasında, Kurul’da ele geçirilen Kybele buluntusunun Ordu tanıtımı için muhteşem bir argüman olacağını söylemiştik.  Ekipten Atakan Akçay hoca, Kurul’da başka önemli buluntuların da ele geçirildiğini söyleyerek, Karadeniz Arkeolojisi’nin önünün açıldığını ifade etmişti.

Nitekim Kurul’da ele geçen diğer Kybele, Dionysos ve Apollon heykelcikleri yanında çok sayıda çömlek, sikke ve savaş aleti ele geçirilmişti. Önceki yazılarımızda bu buluntulardan söz etmiştik.

2010 yılından itibaren yürütülmekte olan kazı çalışmalarında çok sayıda buluntu ele geçmiştir. Buluntular içerisindeki en yoğun grup çanak çömlek buluntularıdır. Bunların arasında ise özellikle depo küpleri ve amphoralar yoğunluktadır. Testi, tabak, çanak gibi genel formların yanı sıra, kandil, unguentarium ve kalıp yapımı kâseler (megara kâseleri) de ele geçmektedir. Şüphesiz, tarihlendirme açısından en önemli grubu sikkeler oluşturur. Kurul Kalesi’nde bugüne kadar ele geçen sikkelerin beşi dışında tüm örnekler, VI. Mithradates Eupator Dionysos dönemine aittir.

Kurul’da ele geçirilen diğer buluntular ise, unguentariumlar ve kalıp yapımı kabartmalı kâselerdir.

 

Kurul Kalesi Pişmiş Toprak Unguentariumları

 

İlk örnekleri Erken Hellenistik Dönem’de karşımıza çıkan unguentariumlar özellikle mezar hediyesi olarak ya da kültle bağlantılı mekânlarda adak eşyası veya libasyon amaçlı kullanılmış kaplar olarak tanınmaktadır.

Kurul Kalesi’nde şimdiye dek yürütülen kazı çalışmalarında, kalede zirve kısmından kapı alanına kadar olan “İç Kale” kısmı ile “Kuzey Teras” kısmını kapsayan iki ana sektörde gelişen bir yerleşimin varlığı tespit edilmiştir. (Şenyurt ve Akçay, 2016, s. 226)

Kuzey Yamaçtaki Kybele Kült Alanı, Kapatılmış/Terkedilmiş Kült Alanı (Taş Yığma) ve Dionysos Kült Alanı özellikle unguentarium, rhyton ve kandil gibi kültsel uygulamalarla bağlantılı seramiklerin en yoğun ele geçtiği yerlerdir. Bu mekânlar dışında kaledeki tahribatla bağlantılı olarak yerleşim içerisinde dağınık halde ele geçen çok sayıda kırık unguentarium parçası bulunmuştur. Kalede şimdiye dek 23 adet tüm veya tüme yakın unguentarium, 32 adet unguentarium ağız-boyun, gövde veya dip parçası ele geçmiştir.

Kurul Kalesi’nin iki ana kazı sektöründen ilkini oluşturan İç Kale, kalenin zirvede en güney noktasından başlayarak, kuzeybatıya doğru uzanan kesimini kapsamaktadır. Kaya rezervuarının açıldığı ana kayaya doğru bir kapı aralığı şeklinde daralarak uzanan İç Kale sur duvarları, Basamaklı Tünel, Rezervuar ve Sunak Kayası olarak adlandırdığımız zirve noktasını da içine alarak, Kurul Kalesi yerleşiminin en yüksek kesimini oluşturmaktadır. İç kalenin güneybatı kesiminde yer alan Sunak Kayası, deniz seviyesinden 571 metre yüksekliği ile Kurul Kalesi'nin en yüksek zirvesini oluşturmaktadır.

İç Kale ile Kuzey Teras arasında bağlantıyı sağlayan koridor alanı unguentarium örneklerinin ele geçtiği bir diğer alandır. ‘Kapı Koridor Alanı’ olarak adlandırdığımız bu alan ana kayanın kuzeye doğru alçalarak yönlenmesini takip eden, her iki tarafında mekânların sıralandığı bir geçiş koridoru şeklindedir.

Kaleye yamaçtan erişimin sağlandığı ana giriş kapısındaki, monolith eşikten geçildikten sonra Kybele heykelinin bulunduğu alana girilmektedir. Bu mekân içerisinden Kybele nişinden bağımsız olarak mekân içine dağılmış biri tüme yakın 7 adet unguentarium ele geçmiştir.

Kalede unguentarium örneklerinin ele geçtiği son alan, kalenin anıtsal giriş kapısı ve mermer Kybele heykelinin bulunduğu alanın doğusunda, Kapatılmış/Terkedilmiş Kült Alanı’nın hemen kuzeydoğu bitişiğinde yer alan Dionysos Kült Alanı’dır. (6 adet)

Unguentarium örneklerinin tamamı, kalenin MÖ 2. yüzyıl sonu ile 1. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen yerleşim tabakası ile uyumlu olarak daha çok Geç Hellenistik Dönem iğ formlu, ince uzun gövdeli formlardan oluşmaktadır. Söz konusu zaman aralığında bu kapların form özelliklerinde keskin farklılıklar bulunmamaktadır. Ancak bazı durumlarda (Dionysos Kült Alanı’ndan ele geçen örneklerde olduğu gibi) kullanım amaçlarına bağlı olarak kalite ve işçilikleri değişebilmektedir.


Yükseklikleri 17,2 cm ile 26,5 cm arasında değişen bu unguentariumların kil yapıları tümüyle aynıdır ve görülebilir katkı malzemeleri arasında yalnızca siyah kum ve kireç tanecikleri seçilebilmektedir. İyi fırınlanmış örneklerde astar ve perdah oldukça iyi korunmuştur. Bu örnekler, muhtemelen Doğu Karadeniz Bölge’sindeki yerel bir atölyede üretilmiş olmalıdır. MÖ 2. yüzyılın sonu ile MÖ 1. yüzyılın başlarına tarihlendirilmektir.

 

Kalıp Yapımı Kabartmalı Kâseler

 

MÖ 2. yüzyılın sonu ile MÖ 1. yüzyılın ikinci yarısına uzanan oldukça kısa bir zaman aralığına tarihlendirilir. Yalnızca VI. Mithradates Dönemi ile sınırlı olan bu tarihler Kurul Kalesi’nde ele geçen diğer arkeolojik veriler ile de desteklenmektedir.

Kalıp yapımı kâseler genel olarak Ephesos, Pergamon ve Kyme gibi Batı Anadolu’nun önemli imalat merkezlerinden ihraç edilen örnekler şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Kurul Kalesi kazılarında ele geçmiş örnekler de, kil ve yüzey özellikleri göz önüne alınarak Batı Anadolu kökenli ithal kaplar olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda 2010-2019 yılları arasında Kurul Kalesi’nde yürütülen kazı çalışmalarında ele geçmiş toplam 72 parça kalıp yapımı kâsenin 60’a yakını İonia-Ephesos üretimi olan Gri kaplarla ilişkilidir. Geriye kalan az sayıdaki parça ise diğer bir üretim atölyesi olan Pergamon’a ait örneklerden oluşmaktadır.


Buluntulardan da anlaşılacağı üzere MÖ 2. yüzyılın başlarında bir açık hava tapınım alanı olarak kullanıldığı anlaşılan Kurul Kayalıklarının zirve kısmının, Sunak Kayası kutsal alanını da içine katarak bir kaleye dönüşümü ise VI. Mithradates Dönemi (MÖ 120-63) içinde gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemin sonlarında Roma istilası ile büyük bir yıkım geçirmiş olan kalede, 2010 yılından itibaren sürdürülen arkeolojik kazılarda elde edilen veriler, kaledeki yerleşimin MÖ 65/64 yıllarına denk geldiği düşünülen bu istila ile sonlandığını4 ve sonrasında herhangi bir yerleşim izine rastlanmadığını ortaya koymuştur. (Şenyurt – Akçay 2017, s. 182)

Hellenistik Dönem içki kapları arasında en yaygın ve popüler formlardan biri olan kalıp yapımı kabartmalı kâseler Akdeniz ve Karadeniz bölgelerindeki Hellenistik Dönem yerleşimlerinin hemen hepsinde ele geçen özgün bir kap formudur. Genel form itibariyle yarım küre biçimli içki kabı olarak tanımlanan bu kaplar, kulpsuz ve kaidesiz olup, dış yüzlerinde oldukça zengin motif ve figürler taşımaktadır.

 

 

 

Yararlanılan kaynaklar, resimler:

 

Prof. Dr. S. Yücel Şentürk, Dr. Leyla Yorulmaz, Kurul Kalesi Pişmiş Toprak Unguentariumları, Gaziantep University Journal of Social Sciences 2020

 

Prof. Dr. S. Yücel Şentürk, Dr. Leyla Yorulmaz, Kurul Kalesi Kazılarında Ele Geçen Kalıp Yapımı Kabartmalı Kâseler, Seleucia | Sayı 10 | Mayıs 2020

 

 

12.08.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/1859-kurul-kalesi-buluntulari-ii-unguentariumlarvekalip-yapimi-kabartmali-k-seler.html

 

5 Ağustos 2020 Çarşamba

Ağustos 2020 Başı İtibariyle Salgında Son Durum



Ağustos 2020 Başı İtibariyle Salgında Son Durum

 

 Her akşam Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıklıyor:

Türkiye günlük Koronavirüs Tablosu.


Şaşırtıcı ölçüde dengeli seyreden bir tablo bu…

Şaşırtıcı olduğu kadar…

Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine de uymuyor.

Üstelik son günlerde raporda bazı değişiklikler yapıldı.

“Hastalarda Zatürre Oranı” gibi yeni değerler eklendi.

“Yoğun Bakım Hasta Sayısı” ve “Entübe Hasta Sayısı” ise kaldırıldı.

Doğru mu yapıldı, yanıltıcı mı oldu?

Tartışılıyor.

Tartışılan kısım sadece bunlarla sınırlı değil.

Verilen rakamların inandırıcılığı da ta başından itibaren tartışma konusudur…

 

****

Öte yandan yaz sıcaklarıyla birlikte yeni bir aşamaya gelindi.

Tatil moduna girdik.

Deniz kıyısına, tatil yörelerine gitmek farz oluyor...

Pandemi, Covid 19 salgını falan unutuldu.

Zaten ülke olarak” normalleşme çabaları” içindeydik.

Hiçbir şey olmamış gibi yaşamak arzusu ağır basmaya başladı.

Bu durumu en son Kurban Bayramı boyunca yaşadık…

Yaşamaya devam ediyoruz!

 

****

Bakan Koca son raporda:

Bayram kutlamalarında, tatil yerlerinde, salgın faktörü ne yazık ki yeterince dikkate alınmadı. Daha önce, bazı illerle sınırlı olan vaka artışlarının önümüzdeki günlerde ülke geneline yayılmasından ENDİŞE duyuyoruz. TEDBİRDE GÜÇ BİRLİĞİNE ihtiyacımız var.

Demektedir.

Endişesi doğal olarak bizi de endişelendiriyor.

Bayram öncesi çoğu çevrelerden erken uyarı verilmiş, “ikinci dalganın” gelmesi kuvvetle muhtemel görülmüştü.

Son durum, bu öngörüleri doğrular niteliktedir.

 

Okullar açılacak mı?

 

En güncel soru bu…

2020-2021 Eğitim Öğretim Yılında yüz yüze eğitim olacak mı?

Bakan Selçuk gelişmelere bakarak, durumu gayet muğlak ifade etmişti.

Yeni eğitim öğretim yılının 31 Ağustos’ta başlayacağını ilan eden Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, birkaç ihtimali birden gündeme getirerek okullarda yüz yüze eğitimin başlamasından uzaktan eğitime ve her iki eğitim biçiminin birden uygulamaya konulabileceğine kadar; çok şıklı bir eğitim ihtimalinden söz ediyordu.

Aynı sorun üniversiteler için de söz konusudur.

Görünen o ki, 2020-2021 sezonunda normal tedrisat yapılamayacak.

En azından Şubat ayına kadar “uzaktan eğitim” devam edecek.

Şubat 2021 sonrası mı?

İşte onu da, o zamanki Pandemi gidişatı belirleyecek.

Bir sürpriz yaşanır mı?

Pandemi Raporu aniden “iyi” bir çizgide istikrar kazanır…

Yeni hasta sayısı beklenenden az olur…

Günlük ölüm sayısı tekli rakamlara düşerse…

Neden olmasın!

Avrupa’da ikinci dalga paniği yaşanırken, biz de normal bir hayattan söz etmek ne derece inandırıcı olur, bilemiyoruz.

Her zamanki iyimserliğimizle, sağlık ve mutluluk dolu günler temenni ediyoruz.

Esen kalın.

Mesafeye…

Maskeye…

Temizliğe dikkat! 

 

 

05.08.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/1844-agustos-2020-basi-itibariyle-salginda-son-durum.html