14 Ocak 2015 Çarşamba

YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK


YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK

“2014’le birlikte gitti düne ait ne varsa 
demek gelir içimizden, tıpkı Mevlana gibi:
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."


ÜNYEKENT'TE BİR KÖŞE YAZISI...

Yeni Şeyler söylemek


2015’in ilk yazılarından birini yazarken,  geçen yıl kaybettiklerimizin acısını  taşıyoruz yüreğimizde. Yeni yılda da o acılarla birlikte yol alıyoruz.  
Geleceğe umutla bakıyoruz her şeye rağmen…
Kaybettiklerimiz de öyle yapardı herhalde!

Genelde yılın son yazısını yazarken söyleriz bu sözleri; önce geçip giden yılın eleştirisini yapar, ardından gelecek yıl için iyi dileklerde bulunuruz.
Bir yıl boyunca yazdıklarımız, aslında geçtiğimiz yılın muhasebesidir.
Yeni bir yıla girerken “2014’le birlikte gitti düne ait ne varsa” demek gelir içimizden, tıpkı Mevlana gibi:

Dünle beraber gitti cancağızım 
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. 

Ne var ki bırakmıyor peşimizi düne ait olanlar!

****
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü…

"Çalışan Gazeteciler Günü" yılın ilk günlerinden birinde, ülkemizde kırk yıldır kutlanan bir gündür. Yeri gelmişken kısaca değinelim:
Basın özgürlüğü bilindiği gibi en temel insani haklardandır. Ortaya çıkışı Birleşmiş Milletler tarafından 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dayanır. Düşünmeyi suç olmaktan çıkaran bu bildiriye göre, insanlar kendilerini özgürce ifade edebilme hakkına sahiptir. Kendini özgürce ifade edebilmenin diğer boyutu, haber alabilme özgürlüğüdür. Her ikisi de  Anayasal hak olarak ortaya çıkar ve basın bu noktada önemli bir işlev üstlenir.
Basın özgürlüğü, yaşadığımız çağda demokratik yönetimlerin olmazsa olmazıdır. Bizde basın özgürlüğünün temsilcileri uzun süre bu haklardan yoksun gazetecilik yaptılar. İlk önemli düzenleme 1961 Anayasası ile birlikte gerçekleşti; gazete mensuplarına çağdaş kriterler getirildi ve ardından Çalışan Gazeteciler Bayramı ilan edildi.
12 Mart 1971 darbesiyle birlikte bu haklardan bir kısmı geri alındı. "Bayram" olmaktan çıkarıldı ama hepten kaldırılmadı... “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanır oldu.

10 Ocak'ta bir kutlama da bana geldi...

Dört gün önce, sevgili yeğenim Gülce Oralgül elektronik postama bir kutlama mesajı gönderdi...
Sevgili Gülce'ye bir kez de buradan teşekkür ediyorum.
Gülce, çalışan Gazeteciler Günü'mü kutluyordu. Bir an durup düşündüm, basınla olan serüvenimi hatırladım... 2006’da Ünye yerel tarihiyle ilgili başlamışız yazmaya değerli arkadaşım Ahmet Kabayel’le… 2009’dan bu yana Ünyekent’te yazmaktayım.
İyi kötü, yazarak geçirmişiz yılları…
Kimi zaman "yazar", kimi yerde "tarihçi" diye anılmaktayız.
Oysa tüm unvanlardan uzak, sadece bir gazeteci olmak isterdim…
Muhtemel tüm “karanlık odaklar”ın hedefinde olan ve bazı yüreklerde bir “bomba etkisi” yaratan bir gazeteci.
(Neden böyle bir gazeteci tasviri yaptığımı aşağıda açıklayacağım.)

Gazeteciler ve teröristler…

Malum, değerli bir yöneticimiz; son on üç yıla damgasını vuran lider 10 Ocak’ta basın camiasını kutladı. “Karanlık odakların algı operasyonlarına alet olmayın” öğüdünde bulundu.
Bu tür mesajlar da bir tür “algı” operasyonudur ama  girmeyeceğiz.
Hatta “Bazı kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir!” sözüne de girmeyeceğiz.
“Hangisi gazetecidir, hangisi terörist?” ikileminden uzak, sadece “gazeteci” kavramına odaklanacağız…
Sadece gazeteci olduğu için teröre kurban veren ülkeler sıralamasında Türkiye'nin yeri nedir?
Abdi İpekçi, Çetin Emeç ve Uğur Mumcu ilk elden aklımıza gelenler. Metin Göktepe gibi elinde kaleminden ve omzunda fotoğraf makinesinden başka aksesuarı olmayan gazetecilerin de ölüm fermanı kesilmişti bu ülkede...
Kim verdi bunca gazetecinin ölüm hükmünü?  
Fransa’daki karikatür dergisi Charlie Hebdo’nun katliam emri Yemen’den geldi, ya bizdekilerin…
Her birine mahsus “karanlık bir odak” mevcut olmalı. Her fail açığa çıktı, her suçun kriptoları çözüldü, kozmik odalarına girildi ama öldürülen gazetecilerin gerçek failleri bulunamadı.
Ağca, Papa'ya çiçek götürmek yerine...
Abdi İpekçi'nin mezarına yönlendirilseydi ve kendisini kimlerin kullandığı araştırılsaydı. Daha iyi olmaz mıydı?

Yeni şeyler...

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 10 Ocak’ta basın çalışanları kutlandı. Kahvaltı ve yemeklerde bir araya gelindi ama bazı ayrıntılar her zamanki gibi unutuldu.
Sadece gazeteci vasfıyla soruşturma geçiren, işinden olan, işkence gören, öldürülen veya tutuklanan gazeteciler unutuldu.
Gazeteciliğin fıtratında böyle şeyler olurdu…
2015’te de yeni şeyler söyleyemeyeceğiz anlaşılan.
Ne dünyadan, ne ülkemizden, ne de Ünye’den.
Ünye deyince...
Aklımıza “Büyük Şehir” olmanın hezimeti geliyor.
Arap saçına dönen Organize Sanayi girişimi, bitmeyen Devlet Hastanesi inşaatı, büyütülemeyen Liman ve bir türlü becerilemeyen doğal gaz çalışmaları geliyor aklımıza.
Ne demişti Mevlana:
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.


2015’te yeni şeyler söylemek umuduyla…