Karadeniz Arkeolojisi - Antik Yunan, Persler ve İskitler
Antik Dönem boyunca Karadeniz’den birçok kavmin geldi geçti. Bu süre zarfında egemen üretim biçimi eski Yunan kolonilerinin dayattığı ticari yapıyla benzerlikler gösterdi. Koloni öncesi ve sonraki dönemlerin Antik Karadeniz ekonomilerini, tüm Antik Dünya’da olduğu gibi köleci üretim tarzıyla açıklamak mümkündür.
Koloni Kentleri, Persler ve İskit Toplumu
Eski Yunan'da egemenliğini sürdüren köleci mülkiyet biçimi, eski site-devleti sistemine dayanıyordu.
Orada, topluluk kavramı, site kavramı ile karışıyordu. Ama bu, artık Doğuda
olduğu gibi emekçilerin bir birliği (association) değil, köle sahiplerinin
topluluğuydu. Bütün yurttaşlık haklarına sahip olan bu topluluk üyeleri,
ayrıcalıklı bir azınlık oluşturuyorlardı. Onların dışında kalanlar, yalnızca
köleler değil, aynı zamanda, haklardan yararlanamayan özgür halktı.[1]
Dolayısıyla Atina
Demokrasisi, köle sahipleri arasındaki eşitlikten başka bir şey değildi. Atina'nın
Altın Çağı olarak bilinen Perikles Dönemi
(MÖ. 440-429), köle ekonomisinin
doruğuydu. Sokrates’in öğrencisi Perikles iyi bir asker ve politikacıydı. Grek-Pers
Savaşları ve Peloponez Savaşı arasında öne çıkmış ve etkili olmuştur.
Kendisinden yaklaşık 200 yıl önce Solon
Reformları gerçekleştirilmiş ve borçları yüzünden köleleştirilen halkın
borçları silinmişti. Bu dönemde ortaya çıkan köle emeği açığı, Perikles
Dönemi’nde savaşlardan sağlanan esirlerle sağlandı.
Sitelerdeki siyasi yapı tamamlanınca, kolonilerin kurulması da
başlamıştı. Kolonlar (Koloni kuranlar) en başta, Yunanistan'ın, klan
aristokrasisinin iktidarı ele geçirdiği bölgelerinden geliyorlardı. Klan
aristokrasisi, toprağı kendi ellerinde toplayarak ve topluluk üyeleri yığınını
yoksulluğa mahkûm ederek, onları, yurtlarını bırakmaya zorluyordu. Göçenlerin
arasında, hem yoksullaşmış yurttaşlar, hem de köle emeğinin rekabeti karşısında
iflâs eden zanaatçılar, küçük ve orta çiftçiler vardı. Kolonlar arasında,
siyasal nedenlerle göçen aristokratlar da bulunuyordu.
Perikles ile birlikte köle ekonomisinin bu ve benzeri
engelleri aşıldı. Hepsinden öte İlkçağ’ın en
azgın köleci imparatorluğunu kuran Persler
karşısında sağlanan askeri zaferler de Atina yönetimini rahatlatıyordu.
Yunan ana kıtasındaki “köleci üretim ilişkileri” elbet de uzak
diyarlarda kurdukları kolonilerde de aynen uygulanıyordu, üstelik daha da
katmerli olarak. Atina döneminin (M.Ö. 454-404) önemli olaylarından biri de Perikles'in MÖ. 436/5 tarihinde düzenlediği
Karadeniz Seferi’dir. Bu konuda
bilgi veren tek kaynak eskiçağ biyografı yazarı Plutarkhos ‘tur (M.S. 50-120).[2]
Antik Yunan’da Köle Ekonomisi
Kölelik, Pilos’ta (Navarin) ortaya çıkarılan çok sayıda
tablette belgelendiği üzere Miken uygarlığı boyunca mevcuttu.[3]
Eski Yunanistan'daki bazı yazarlar (en belirgin olarak
Aristoteles) köleliği doğal ve hatta gerekli görmüşlerdir. Kölelerin başlıca
kullanıldığı yer tarımdı ama yüzlerce köle de taş ocaklarında veya madenlerde
çalıştırıldı. Atina, yoksul aileler dışında, hane başına üç veya dört köle
olmak üzere, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda en çok 80.000 köle ile en büyük köle
nüfusa sahipti. Atina’nın klasik dönemde (M.Ö. 5. yüzyıl) köleci bir toplum haline geldiği kesin olarak söylenebilir.
Kölelerin nüfusuna ilişkin olarak ise Demetrios’un Attika’daki nüfus sayımında
400.000 köle sayıldığı bilinmektedir.[4]
Antik Yunan’da köle ticareti en önemli gelirler arasında yer
almış ve bundan çok büyük kazançlar sağlanmıştır. Özellikle Karadeniz’in önemli kentlerinden Sinope
(Sinop) ve Trapezous (Trabzon) köle ticaretinin merkezi durumundaydı.
Antik Dönem ekonomisi “her türlü ürünün ve malın yoğun bir
şekilde değiştirildiği ve bunlardan özellikle tahıl, şarap, yağ ve köle gibi
dört unsurun ticaretin önemli elemanları olduğu” belirtilmektedir.[5]
Eski Yunan toplumunda köle ekonomisinin ayrıntılarını; Homeros destanlarında, Herodotos’un Historia’sında, Hesiodos’un
İşler ve Günler (Theogonia) adlı
eserinde ve Ksenephon’un Oeconomicus’unda görmek mümkündür.
Grekler ve İskitler (Skythai-Skythler)
Grekler, M.Ö. VII. yüzyılda, Karadeniz’in kuzey kıyısını
değerlendirmeye başladılar. Başlangıçta İonya tüccarları buğday, balık, köle
almaya ve Grek malları satmaya geliyorlardı. İlk ticaret acentaları, örneğin
Bierezan adasındaki (Dinyeper ağzında) acentaları bu dönemde ortaya çıktı. Daha
sonra VI. yüzyılda, kent devletlerinin düzenlediği ve yeni toprakların
nüfuslandırılmasıyla sonuçlanan kolonizasyon
başladı.
Pontos’un yerli halkından çekindikleri için Eski Yunanların bu
bölgede koloni kurmaları kolay olmamıştır. Örneğin Strabon (VII. 298),
“...işkillerin yabancıları kurban ettiklerini, insan eti yediklerini,
kafataslarından içki içtiklerini...", anlatmaktadır. Keza Kırım’daki Tauri
ve Kafkaslardaki Kolkhisliler de Eski Yunanların çekindikleri kabilelerdendi.
Karadeniz bölgesindeki en önemli koloni Miletosluların kurduğu Sinope (Sinop)
idi.[6]
Kolonizasyon, deniz havzasının kuzeyindeki yerli halkla
Greklerin çok yakın ilişkiler kurmalarına yol açtı. Bu halkların en önemlileri
Don ve Tuna nehirleri arasında kalan geniş topraklara VIII. yüzyıldan itibaren
yerleşmiş olan İskitlerdi. Bu
boyların çoğu, klanlar düzeninin yıkılışı ve sınıflara bölünmüş topluma geçiş
döneminde bulunuyordu. Karadeniz kıyılarındaki steplerde hayvan yetiştiriciler
yaşıyordu. İskitlerde, ataerkil biçimde
kölelik vardı ve toplumsal
farklılaşma artık ortaya çıkmıştı. Zanaatın (dericilik, yüncülük, çömlekçilik)
ve Eukseinos Pontos kolonileriyle yapılan ticaretin (özelikle buğday, hayvan,
balık ve köle ticareti) gelişmesi, İskit toplumunun doruğunun özellikle
doğuştan soylu asker sınıfının ve boy başkanlarının zenginleşmesini sağlıyordu.[7]
Herodotos da Diakov ve Kovalev gibi İskit toplumunu
“ataerkil” ve “köleci” olarak nitelendirir. Ancak Herodotos, Troya’ya destek
olan kadın savaşçıları, Amazonları, İskitlerle ilişkilendirir. İskit
erkekleriyle beraber Sauromatları oluşturan Amazonlar, İskit Ordusun kadın
askerleridir. Thermodon Irmağı havzasında yaşayan Amazonları (günümüzde Terme civarı), İskitlerin ataerkil-köleci
yapısıyla bağdaştırılması ne derece doğru olabilir? Öte yandan Herodotos,
İskitleri Grek soyuna bağlayıp, Herakles efsanesiyle ilişkilendirir.
Sonuçta Ön-Türk olduğu ileri
sürülen İskit toplumu da köle emeğine dayanıyordu. Şatafatlı kral mezarları,
kurganlar, altın elbiseli adam vb. bu tezleri doğrular niteliktedir.
Esik Kurganı ve Altın Elbiseli Adam Zırhı
Literatüre “Altın Elbiseli adam” adıyla giren bu buluntu,
Kazakistan’ın Almatı yakınlarındaki Esik (Issyk) Kurgan’da 1969-70 yıllarında
yapılan kazılarda ele geçirildi.
Radyo karbon analizine göre kurgan MÖ. 5. Yüzyıl’da inşa
ediliyor. Genç yaşta ölen Tigin veya Tegin (Eski Türklerde Han’ın varisine
verilen unvan) ait olduğu sanılan kurganda “Han Uya” yazılı bir de gümüş kap
bulunuyor. Bu kapta “Tigin 23’ünde öldü, Esik halkına başsağlığı diliyorum”
yazılıdır. Proto-Türk alfabesiyle yazılan bu yazı MÖ. 5. Yy.’a
tarihlenmektedir. Bu yazı örneği Göktürk alfabesiyle MS. 681-744’de yazılan
Orhun anıtlarından bin yıl daha eskidir. Gümüş kaptaki yazı, yazının İskitler
ve Eski Türk kabileleri tarafından oldukça eski dönemlerde kullanıldığını
ortaya koymaktadır.[8]
Türklerin Sibirya’nın Güney batısına M. Ö. 2. Yy ‘da Asya’nın iç taraflarından batıya doğru sefer yapan Hunlar döneminde geldikleri bilinmektedir. İskitler ise Karadeniz ile Altay arasındaki geniş alanlarda hüküm sürmüşlerdir.[9]
Altın Elbiseli Adam Türkiye'de Sergileniyor: Eylül-Ekim 2019.
Her ne kadar Doğu toplumlarında ve Kuzey Asya steplerindeki
sosyal yapı ve ekonomik ilişkiler Ön Asya ve Batı dünyasıyla bire bir örtüşmese
de temel üretim tarzı köle emeği
üzerinde biçimleniyordu.
İskender İmparatorluğu ve Hellenistik Krallıklar için de aynı
üretim tarzı geçerlidir. Yönetici sınıf her ne kadar Makedon kökenli olsa da İskender İmparatorluğu Perslerden kalma
yönetim sistemine dayanıyordu. Yunan kültürüne yakın ancak doğuya özgü yeni bir
soylu sınıfı yaratılmıştı. Antik dönem tarihçisi Plutarkhos’a göre 70 civarında yeni kent kuruldu. Yönetici kesim
Yunan koine lehçesiydi. Günümüzde
Herat, Kandahar ve Semerkant adı taşıyan kentler İskenderiye adıyla o dönemde kurulmuştu.
Kaynaklar:
Zubritski,
Mitropolski, Kerov, İlkel Topluluk, Köleci Toplum, Feodal
Toplum, Sol Yay. 1979
Demir,
Muzaffer, 2006, Perikles’in Karadeniz Seferi Üzerine Yeni Bir
Yorum, Belleten, 2001.
Burkert,
Walter. 1985, Greek Religion. Oxford: Blackwell Publishing.
Bonnard,
André, 2004, Antik Yunan Uygarlığı I, Evrensel Basım Yayın,
Finley,
Moses I., 2007, Antik Çağ Ekonomisi, Arkeoloji ve Sanat Yay.
Tekin,
Oğuz, 2008, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay.
Diakov,
V., Kovalev, S. 2017,
İlkçağ Tarihi 1, Yordam Kitap
Rásonyi,
László, 2007, Tarihte Türklük, Örgün Yay.
Grakov,
Boris Nikolayeviç, 2020, İskitler, Selenge Yay.
[1]
Zubritski, Mitropolski, Kerov, 1979, S. 100
[2] Demir, 2006.
S. 2
[3] Burkert,
1985
[4]
Bonnard, 2004, s. 303
[5] Finley,
2007, S. 18
[6] Tekin,
2008, S. 70
[7] Diakov,
V., Kovalev, S., S.400
[8] Altın
Elbiseli Adam 1969 tarihinde, Kazakistan’ın eski başkenti Almatı şehrine
yaklaşık 50 kilometre mesafedeki Esik Kurgan’da yapılan kazı çalışmaları
esnasında ortaya çıkartılmıştır. Kazak arkeolog Kemal Akisev başkanlığında
yapılan kazılar sonucu gün yüzüne kavuşturulan buluntuların Türklerin ilk
ataları arasında gösterilen ve tarihçiler arasında Proto-Türk olarak
adlandırılan İskitlere ait olduğu düşünülmektedir. 26 harften oluşan Esik
Yazıtı tam olarak çözümlenememiş olsa da Orhun Yazıtlarına giden sürecin erken
bir aşamasını ifade etmektedir.
[9] Rásonyi,
2007 - Grakov, 2020