22 Ekim 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - VI (Hristiyan Felsefesi, Aristoteles ve Platon)

 


Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - VI

(Hristiyan Felsefesi, Aristoteles ve Platon)

 

Doğu Roma İmparatorluğu yahut çok doğru olmayan adıyla Bizans, birçok kurum geleneğini öncülü Romaya öykünerek oluşturduğu gibi, felsefi yapısını da bu temel üzerinde kurmuştur. Felsefi olarak Hristiyan teolojisine dayanan Bizans düşünce yapısı, Eski Yunan felsefesinin, özellikle de Platon'un ve Aristoteles'in kavramlarının çizdiği bir çerçeveye sahiptir.

Bu dönem düşüncesi, Platon ve Aristoteles'in devlet görüşlerinden hareket ederek, onların fikirlerini Hristiyanlıkla uzlaştırmıştır.[1]


 

Hristiyan Felsefesinin Temelleri

 

Hristiyanlığın Eski Helen kültürüyle buluşmasından önceki konusu, Tanrı ile Hz. İsa arasındaki ilişkinin niteliği üzerineydi. İskenderiyeli rahip Arius'un (250-336) görüşüne göre Hz. İsa, insanüstü bir varlıktı ama Tanrı değildi. Oğul (İsa) ile Baba (Tanrı) aynı özü taşımıyorlardı: Baba, ezeli ve ebedi, hakiki Tanrı'ydı; Oğul İsa ise güçlü kutsal tarafı olan bir insandı. Bir diğer deyişle Arius, İsa’nın bütünüyle kutsal olmadığını, tam ve mutlak kutsallığın Tanrı'da olduğunu, dolayısıyla Tanrı'nın (Baba'nın) İsa’dan (Oğul'dan) "üstün" olduğunu ileri sürüyordu. (Zeus’la Herakles gibi.)

Karşı görüş ise, Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesine (Trinitas) dayanıyor ve bu üçleme içinde hepsinin "bir"liğini kabul ediyordu. Roma ülkesindeki tüm piskoposlar Nicaea’da (İznik) bir araya geldiler. İznik Konsili (MS. 325) adıyla bilinen bu görüşmede Arius'un görüşleri reddedildi. Arius'un görüşleri Ariusçuluk (Arianism) adıyla taraftar bulsa da zamanla ortadan kayboldu.


 

 Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesi (Trinitas)

 

Teslis, Kutsal Üçleme ya da Üçlü Birlik, tek olan Tanrı'nın Kutsal Kitap'ta kendisini bildirdiği her biri eşit yücelikte, özünde tek, ezeli ve ebedi olan üç benliğini konu edinen ve Hristiyan kiliselerinin çoğunluğu tarafından inanılan ana akım Hristiyan dininin merkezindeki inanç esasıdır.

Yeni Ahit’in içerisinde yer alan dört İncil’in Hz. İsa hakkındaki görüşleri de birbirlerinden farklıdır. Prof. Dr. Bart Ehrman’a göre en erken İnciller olan Matta, Markos ve Luka İncilleri İsa’yı yaratılmamış ve Baba Tanrı ile eşit bir tanrı olarak görmez. Sadece en son yazılan İncil olan Yuhanna İncili İsa’yı Baba Tanrı ile eşit ve yaratılmamış, yani ezelden beri var olan bir tanrı olarak tanımlar.[2]

Diğer konu, İsa'nın kutsal ve insani nitelikleri arasındaki ilişki hakkındaydı. Bir kesim Hıristiyan İsa’nın insani yanını esas alıp büyük bir ahlakçı olduğunu ileri sürmüş, kutsallığı daha çok Tanrı'ya ait bir nitelik olarak görmüşlerdir. Diğer kesim İsa'nın insani niteliklerinin kutsallığı içinde eridiğini ve İsa'nın tek bir kutsal kişilik olduğunu ileri sürmektedirler.

MS. 451 'de toplanan Chalcedon [Kadıköy] Konseyi, İsa'nın hakiki anlamda Tanrı ve hakiki anlamda insan olduğunu ve bu iki niteliğin onun kişiliğinde "bir"leştiği görüşünü benimsedi.

Bunun dışındaki görüşler, birinci tartışma konusundaki Ariusçuluk gibi, "sapkın" (heretik) olarak ilan edilse de Ortaçağ’a damgasını vuran Hristiyan felsefesi, kökeni itibariyle günümüzde bile tartışılan bir konu oldu.


 

Aristoteles ve Platon

 

Bizans Hristiyan felsefesi büyük oranda Hellenistik felsefeye dayanır. Helenistik Dönem felsefesi ise, Büyük İskender’in hocası Aristoteles tarafından biçimlendirilmiştir.

Aristoteles'in yer ve gök varlıkları arasında yaptığı ayrım, Orta Çağ Hristiyan dünya görüşü tarafından da benimsenmiştir. Buna göre yer varlıkları, toprak, hava, su ve ateşten yani dört unsurdan oluşuyordu. Buna karşılık gök varlıkları, sahip oldukları beşinci unsur olan "ether" sayesinde, bu değişim ve bozulmalardan korunmuşlardır. Bu düşünce, toplumun eşit olmayan ve hiyerarşik tabakalardan meydana geldiği yolundaki Orta Çağ anlayışını desteklemektedir.

Yine Orta Çağ siyasî düşüncesinin dayandığı bir diğer temel de Roma'nın hukuki ve siyasî kurumlarıdır. Bu noktalar göz önüne alındığında, Orta Çağ siyasî düşüncesini temsil eden birçok düşünürün görüşleri, polis ya da kent devleti bağlamında geliştirilmiş kavramların, Hristiyanlığı temellendirmek üzere, başka bir tarihsel-toplumsal örgütlenme tarzı içinde yeniden yoğrulmasını içermektedir.[3]

 

Yeni Platonculuk

 

Yeni-Platonculuk veya Neoplatonizm, Plotinus'un çalışmalarıyla başlayıp İmparator Justinianus'un MS 529'da Platon Akademisi'ni kapatmasıyla sona eren Platoncu felsefe dönemini belirtmek için kullanılan modern bir terimdir.

Genellikle 'mistik' veya dini nitelikte olarak tanımlanan bu Platonculuk türü, “Akademik Platonculuk” ana akımının dışında gelişmiştir. Yeni-Platonculuğun kökenleri, Gnostisizm ve Hermetik gelenek gibi hareket ve düşünce okullarını doğuran Helenistik senkretizm dönemine kadar izlenebilir.[4]

3. Yüzyıl’ın büyük düşünürü ve Yeni-Platonculuğun 'kurucusu' kabul edilen Plotinus, ilerici Hristiyan ve Gnostik fikirlerin geleneksel Platoncu felsefeyle muhteşem sentezinden sorumludur.[5]

Orta Çağ düşüncesi, ağırlıklı olarak Hıristiyanlık dininin etkisi altındadır ve bu nedenle de Hıristiyanlık bağlamındaki teoloji tartışmalarının yönlendirici izlerini taşımaktadır. Hıristiyanlığın bu etkisi ise, Hıristiyanlık öncesi Eski Yunan felsefesinin, özellikle de (Orta Çağ'ın ilk evrelerinde etkili olan Yeni-platonculuk akımında ve Augustinus'ta görüldüğü gibi) Platon'un ve (XIII. Yüzyılda "Aristotelesçi devrim" diye anılan görüşlerin ortaya çıkışında ve Aquinum'lu Thomas'ta örneklendiği gibi) Aristoteles’in kavramlarının çizdiği bir çerçeveye sahiptir.


 

Aquinoslu Thomas (1225 - 1274)

 

Napoli yakınlarında bir şatoda, Aquinum kontunun oğlu olarak doğdu. Orta Çağ siyasal düşüncesinin en büyük isimlerindendir. Aquinum'lu Thomas, dünyevi iktidar sahibi kralın yasayla bağlı bir yönetim sürdürmesinin gerekliliğini, yasasız yönetim anlamında tiranlığın olumsuzlanmasını bütünlüklü ve sistematik bir felsefe içinde yeniden işlemiştir.

Ortaçağ’ın önde gelen Hıristiyan filozoflarından biri olan Aquinoslu Thomas, bilginin imkân dâhilinde olduğunu ve bilgilenmenin de başta duyular olmak üzere akıl, haber ve sezgi ile gerçekleştiğini ifade etmektedir. Bilginin imkânını kabul eden Thomas, bilginin değerini de tartışmıştır. Ona göre bilginin değeri, bilginin zatına ait değer olan “doğruluk” ve bilginin özneye kattığı değer olan “yetkinlik” ile bağlantılıdır. Thomas, kişinin edindiği bilgi vasıtasıyla yetkinleşebileceğini ve bu sayede gerçek mutluluğa ulaşabileceğini söylemektedir.[6]

12, Yüzyıl’da başlayan "uyanış", Aquinum'lu Thomas zamanında Hıristiyan teolojisinin "Aristotelesçi" temellere oturtulması gibi bir oluşumla sonuçlanır. Hıristiyanlığın Platon ağırlıklı felsefi çerçeveden çıkıp Aristotelesçiliğe geçmesi, sadece saf anlamıyla teolojik bir tartışma olmanın çok ötesinde, pratik ve siyasal önemi bulunan bir yeniliktir. Bu yenilik, "akıl" ve "vahiy" arasındaki ilişkinin kurulması bakımından taşıdığı teolojik anlam, Thomas'ın Aristotelesçiliği bütünsel bir Hıristiyanlık yorumu haline getirmedeki başarısı ve bu gelişmelerin pratik siyasal önemi de göz önünde tutularak, kimi zaman bir "devrim" diye de nitelendirilmektedir.

Aquinas, Hristiyanlığa kalıcı bir entelektüel temel kazandırdı. Aristoteles ve teolojiyi sentezleyerek üniversiteleri, kilise hukukunu ve ahlak felsefesini şekillendirdi. Vizyonu Katolik düşüncesine rehberlik etti, Protestan reformcuları etkiledi ve hatta seküler siyaset teorisine bile girdi.

Akıl ve inancın bir arada var olabileceğini göstererek Aquinas, Batı medeniyetine yüzyıllar süren değişimlerden sağ çıkabilecek bir çerçeve sunmuştur.

Aquinoslu Thomas’ın felsefesi sayesinde Batı toplumları, Erken Ortaçağ’ın karanlık dünyasına rağmen müspet bilimlere yönelebilmiş ve Aydınlanma Çağı’nı yaşamıştır.

 

Devam edecek: Patristik Felsefe ve Hristiyan Çileciliği

 

Kaynaklar:

 

Aristoteles, Metafizik, 1996; (Çev.: Ahmet Arslan) Sosyal Yayınları, İstanbul,

Ehrman, Bart. 2021, The Bart Ehrman Blog

Özek, Çetin. 1968, Devlet ve Din, Ada Yayınları.

Ağaoğulları, M. Ali - Köker, Levent, 1991, İmparatorluktan Tanrı Devletine, İmge Kitabevi

Büyük, Celal. 2004, Orta Çağ Batı Düşüncesinde Hıristiyanlık-Siyaset İlişkisine Genel Bir Bakış, Dini Araştırmalar, Dergi Park, Cilt: 7 Sayı: 19

Hançerlioğlu, Orhan, 2019, Düşünce Tarihi, Remzi Kitabevi

Yıldız, Metin. 2007, Aquinoslu Thomas’ın Bilgi Teorisi, Erciyes Üniv. Yüksek Lisans Tezi

 

22.10.2025, Ünye Kent


Dipnot:

[1] Özek, 1968; 42

[2] Ehrman, 2021; 28.02.2021

[3] Ağaoğulları- Köker, 1991; 79

[4] Gnostik; sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgidir. Hermetik, Rönesans döneminde tek ve gerçek bir teolojinin Tanrı tarafından en eski insanlara verildiğini ve bunun izlerinin hala çeşitli antik düşünce sistemlerinde bulunabileceğini iddia eden "antik teoloji" kavramıdır. Hermes Trismegistus'a atfedilen öğretilere dayanan felsefi ve dini bir gelenektir.

[5] Edward Moore, St. Elias Ortodoks İlahiyat Okulu, ABD

[6] Yıldız, 2007; 55