Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - VI
(Hristiyan Felsefesi, Aristoteles ve Platon)
Doğu Roma İmparatorluğu yahut çok doğru olmayan adıyla Bizans, birçok kurum geleneğini öncülü Roma’ya öykünerek oluşturduğu
gibi, felsefi yapısını
da bu temel üzerinde kurmuştur.
Felsefi olarak Hristiyan teolojisine dayanan Bizans düşünce yapısı, Eski Yunan felsefesinin, özellikle de
Platon'un ve Aristoteles'in kavramlarının çizdiği bir çerçeveye sahiptir.
Bu dönem düşüncesi, Platon
ve Aristoteles'in devlet görüşlerinden hareket ederek, onların fikirlerini Hristiyanlıkla uzlaştırmıştır.[1]
Hristiyan Felsefesinin Temelleri
Hristiyanlığın Eski Helen kültürüyle buluşmasından önceki
konusu, Tanrı ile Hz. İsa arasındaki ilişkinin niteliği üzerineydi. İskenderiyeli
rahip Arius'un (250-336) görüşüne
göre Hz. İsa, insanüstü bir varlıktı ama Tanrı değildi. Oğul (İsa) ile Baba
(Tanrı) aynı özü taşımıyorlardı: Baba, ezeli ve ebedi, hakiki Tanrı'ydı; Oğul
İsa ise güçlü kutsal tarafı olan bir insandı. Bir diğer deyişle Arius, İsa’nın bütünüyle
kutsal olmadığını, tam ve mutlak kutsallığın Tanrı'da olduğunu, dolayısıyla
Tanrı'nın (Baba'nın) İsa’dan (Oğul'dan) "üstün" olduğunu ileri
sürüyordu. (Zeus’la Herakles gibi.)
Karşı görüş ise, Baba-Oğul-Kutsal
Ruh üçlemesine (Trinitas) dayanıyor
ve bu üçleme içinde hepsinin "bir"liğini kabul ediyordu. Roma
ülkesindeki tüm piskoposlar Nicaea’da (İznik) bir araya geldiler. İznik Konsili (MS. 325) adıyla bilinen
bu görüşmede Arius'un görüşleri reddedildi. Arius'un görüşleri Ariusçuluk
(Arianism) adıyla taraftar bulsa da zamanla ortadan kayboldu.
Baba-Oğul-Kutsal Ruh
üçlemesi (Trinitas)
Teslis, Kutsal Üçleme ya da Üçlü Birlik, tek olan
Tanrı'nın Kutsal Kitap'ta kendisini bildirdiği her biri eşit yücelikte, özünde
tek, ezeli ve ebedi olan üç benliğini konu edinen ve Hristiyan kiliselerinin
çoğunluğu tarafından inanılan ana akım Hristiyan dininin merkezindeki inanç
esasıdır.
Yeni Ahit’in içerisinde yer alan dört İncil’in Hz. İsa
hakkındaki görüşleri de birbirlerinden farklıdır. Prof. Dr. Bart Ehrman’a göre en erken İnciller
olan Matta, Markos ve Luka İncilleri
İsa’yı yaratılmamış ve Baba Tanrı ile eşit bir tanrı olarak görmez. Sadece en
son yazılan İncil olan Yuhanna
İncili İsa’yı Baba Tanrı ile eşit ve yaratılmamış, yani ezelden beri var olan
bir tanrı olarak tanımlar.[2]
Diğer konu, İsa'nın kutsal ve insani nitelikleri arasındaki
ilişki hakkındaydı. Bir kesim Hıristiyan İsa’nın insani yanını esas alıp büyük
bir ahlakçı olduğunu ileri sürmüş, kutsallığı daha çok Tanrı'ya ait bir nitelik
olarak görmüşlerdir. Diğer kesim İsa'nın insani niteliklerinin kutsallığı
içinde eridiğini ve İsa'nın tek bir kutsal kişilik olduğunu ileri sürmektedirler.
MS. 451 'de toplanan Chalcedon [Kadıköy] Konseyi, İsa'nın
hakiki anlamda Tanrı ve hakiki anlamda insan olduğunu ve bu iki niteliğin onun kişiliğinde
"bir"leştiği görüşünü benimsedi.
Bunun dışındaki görüşler, birinci tartışma konusundaki
Ariusçuluk gibi, "sapkın" (heretik) olarak ilan edilse de Ortaçağ’a
damgasını vuran Hristiyan felsefesi, kökeni itibariyle günümüzde bile tartışılan
bir konu oldu.
Aristoteles ve Platon
Bizans Hristiyan felsefesi büyük oranda Hellenistik felsefeye
dayanır. Helenistik Dönem felsefesi ise, Büyük
İskender’in hocası Aristoteles
tarafından biçimlendirilmiştir.
Aristoteles'in
yer ve gök varlıkları arasında yaptığı ayrım, Orta Çağ Hristiyan dünya görüşü
tarafından da benimsenmiştir. Buna göre yer varlıkları, toprak, hava, su ve
ateşten yani dört unsurdan oluşuyordu. Buna karşılık gök varlıkları, sahip
oldukları beşinci unsur olan "ether" sayesinde, bu değişim ve
bozulmalardan korunmuşlardır. Bu düşünce, toplumun eşit olmayan ve hiyerarşik
tabakalardan meydana geldiği yolundaki Orta Çağ anlayışını desteklemektedir.
Yine Orta
Çağ siyasî düşüncesinin dayandığı bir diğer temel de Roma'nın hukuki ve siyasî kurumlarıdır. Bu noktalar göz önüne
alındığında, Orta Çağ siyasî düşüncesini temsil eden birçok düşünürün
görüşleri, polis ya da kent devleti bağlamında geliştirilmiş kavramların,
Hristiyanlığı temellendirmek üzere, başka bir tarihsel-toplumsal örgütlenme
tarzı içinde yeniden yoğrulmasını içermektedir.[3]
Yeni Platonculuk
Yeni-Platonculuk veya Neoplatonizm, Plotinus'un çalışmalarıyla başlayıp İmparator Justinianus'un MS 529'da Platon Akademisi'ni kapatmasıyla sona eren
Platoncu felsefe dönemini belirtmek için kullanılan modern bir terimdir.
Genellikle 'mistik' veya dini nitelikte olarak tanımlanan bu
Platonculuk türü, “Akademik Platonculuk” ana akımının dışında gelişmiştir.
Yeni-Platonculuğun kökenleri, Gnostisizm ve Hermetik gelenek gibi hareket ve
düşünce okullarını doğuran Helenistik senkretizm dönemine kadar izlenebilir.[4]
3. Yüzyıl’ın büyük düşünürü ve Yeni-Platonculuğun 'kurucusu'
kabul edilen Plotinus, ilerici
Hristiyan ve Gnostik fikirlerin geleneksel Platoncu felsefeyle muhteşem
sentezinden sorumludur.[5]
Orta Çağ düşüncesi, ağırlıklı olarak Hıristiyanlık dininin
etkisi altındadır ve bu nedenle de Hıristiyanlık bağlamındaki teoloji
tartışmalarının yönlendirici izlerini taşımaktadır. Hıristiyanlığın bu etkisi
ise, Hıristiyanlık öncesi Eski Yunan felsefesinin, özellikle de (Orta Çağ'ın
ilk evrelerinde etkili olan Yeni-platonculuk akımında ve Augustinus'ta
görüldüğü gibi) Platon'un ve (XIII. Yüzyılda "Aristotelesçi devrim"
diye anılan görüşlerin ortaya çıkışında ve Aquinum'lu
Thomas'ta örneklendiği gibi) Aristoteles’in kavramlarının çizdiği bir
çerçeveye sahiptir.
Aquinoslu Thomas (1225 - 1274)
Napoli yakınlarında bir şatoda, Aquinum kontunun oğlu olarak
doğdu. Orta Çağ siyasal düşüncesinin en büyük isimlerindendir. Aquinum'lu
Thomas, dünyevi iktidar sahibi kralın yasayla bağlı bir yönetim sürdürmesinin
gerekliliğini, yasasız yönetim anlamında tiranlığın olumsuzlanmasını bütünlüklü
ve sistematik bir felsefe içinde yeniden işlemiştir.
Ortaçağ’ın önde gelen Hıristiyan filozoflarından biri olan
Aquinoslu Thomas, bilginin imkân dâhilinde olduğunu ve bilgilenmenin de başta
duyular olmak üzere akıl, haber ve sezgi ile gerçekleştiğini ifade etmektedir.
Bilginin imkânını kabul eden Thomas, bilginin değerini de tartışmıştır. Ona
göre bilginin değeri, bilginin zatına ait değer olan “doğruluk” ve bilginin
özneye kattığı değer olan “yetkinlik” ile bağlantılıdır. Thomas, kişinin edindiği
bilgi vasıtasıyla yetkinleşebileceğini ve bu sayede gerçek mutluluğa
ulaşabileceğini söylemektedir.[6]
12, Yüzyıl’da başlayan "uyanış", Aquinum'lu Thomas
zamanında Hıristiyan teolojisinin "Aristotelesçi" temellere
oturtulması gibi bir oluşumla sonuçlanır. Hıristiyanlığın Platon ağırlıklı
felsefi çerçeveden çıkıp Aristotelesçiliğe geçmesi, sadece saf anlamıyla teolojik
bir tartışma olmanın çok ötesinde, pratik ve siyasal önemi bulunan bir
yeniliktir. Bu yenilik, "akıl" ve "vahiy" arasındaki
ilişkinin kurulması bakımından taşıdığı teolojik anlam, Thomas'ın
Aristotelesçiliği bütünsel bir Hıristiyanlık yorumu haline getirmedeki başarısı
ve bu gelişmelerin pratik siyasal önemi de göz önünde tutularak, kimi zaman bir
"devrim" diye de nitelendirilmektedir.
Aquinas, Hristiyanlığa kalıcı bir entelektüel temel
kazandırdı. Aristoteles ve teolojiyi sentezleyerek üniversiteleri, kilise
hukukunu ve ahlak felsefesini şekillendirdi. Vizyonu Katolik düşüncesine
rehberlik etti, Protestan reformcuları etkiledi ve hatta seküler siyaset
teorisine bile girdi.
Akıl ve inancın bir arada var olabileceğini göstererek
Aquinas, Batı medeniyetine yüzyıllar süren değişimlerden sağ çıkabilecek bir
çerçeve sunmuştur.
Aquinoslu Thomas’ın felsefesi sayesinde Batı toplumları, Erken
Ortaçağ’ın karanlık dünyasına rağmen müspet bilimlere yönelebilmiş ve
Aydınlanma Çağı’nı yaşamıştır.
Devam edecek: Patristik Felsefe ve Hristiyan Çileciliği
Kaynaklar:
Aristoteles, Metafizik, 1996; (Çev.: Ahmet Arslan)
Sosyal Yayınları, İstanbul,
Ehrman, Bart. 2021, The Bart Ehrman Blog
Özek, Çetin. 1968, Devlet ve Din, Ada Yayınları.
Ağaoğulları, M. Ali - Köker, Levent, 1991, İmparatorluktan Tanrı Devletine, İmge Kitabevi
Büyük, Celal. 2004, Orta Çağ Batı Düşüncesinde Hıristiyanlık-Siyaset
İlişkisine Genel Bir Bakış, Dini Araştırmalar, Dergi Park, Cilt: 7 Sayı: 19
Hançerlioğlu, Orhan, 2019, Düşünce Tarihi, Remzi
Kitabevi
Yıldız, Metin. 2007, Aquinoslu Thomas’ın Bilgi Teorisi, Erciyes Üniv.
Yüksek Lisans Tezi
[1] Özek,
1968; 42
[2] Ehrman,
2021; 28.02.2021
[3] Ağaoğulları-
Köker, 1991; 79
[4] Gnostik;
sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgidir. Hermetik, Rönesans döneminde
tek ve gerçek bir teolojinin Tanrı tarafından en eski insanlara verildiğini ve
bunun izlerinin hala çeşitli antik düşünce sistemlerinde bulunabileceğini iddia
eden "antik teoloji" kavramıdır. Hermes Trismegistus'a atfedilen
öğretilere dayanan felsefi ve dini bir gelenektir.
[5] Edward
Moore, St. Elias Ortodoks İlahiyat Okulu, ABD
[6] Yıldız,
2007; 55






