29 Haziran 2022 Çarşamba

Bir Zamanlar Ünye Vilayetinde [Sancak Oluşunun Ünye’ye Getirdikleri.] Bölüm II

 


Bir Zamanlar Ünye Vilayetinde

[Sancak Oluşunun Ünye’ye Getirdikleri.]

Bölüm II

1864 yılında Sivas, Canik ve Bucak sancaklarından ayrılarak Ünye sancağına bağlanan kazalarla Ünye sancağı teşkil edilmiştir. Ünye sancağı; Merkez Ünye kazası ile Fatsa, Niksar, Erbaa, Bolaman ve Karakuş kazalarından müteşekkildi. Ünye Sancak olduğu günden itibaren müthiş bir hareketlenmeye sahne olmuştur. Ünye sancağına bağlı kazalar birer birer imar edilip, yollar, köprüler, çarşılar inşa edilmiş, dağlarda bulunan eşkıyalar ve asker firarileri de yakalanarak asayiş temin edilmiştir.[1]

 

Ünye Niksar Karayolu

Ünye Sancağı'nın ilk ve en önemli imar faaliyeti Ünye Niksar Yolu'nun yapımıdır. Konuyu içeren çok sayıda resmi yazışma mevcuttur.

Ünye Sancağı Meclisi’nin Müfettişlik Makamı’nda bulunan es-Seyyid Ali Rıza Efendi’ye gönderdiği 6 Rebiulevvel 1281[9 Ağustos 1864] tarihli yazıda; Ünye-Niksar yolunun tesviye edilip, genişletilmesi hakkında bilgi verilmektedir.[2] 1 Ağustos 1864'te Niksar yol yapımı dolayısıyla Ünye bitişinde bulunan Kapaklıpınar adlı yerde toplanan âlimler, meşayıh, ileri gelenler, imamlar, muhtarlar, mektep hocaları ile mevcut çocuk ve ahali ile gayrimüslimlerin reisleri, papasları ve çocukları hep birlikte el açarak dua etmiş ve padişaha şükranlarını bildirmişlerdir. Yol inşaatının müteahhitliğini maaşsız bir biçimde Hazinedarzade Süleyman Bey üstlenmiştir. Yolun daha hızlı bitmesini sağlamak için Niksar tarafında da çalışmalara başlanmış ve diğer imar işlerinde olduğu gibi yol inşaatında da bölge halkı çalışmıştır. Yetmiş yaş üzeri ahali mensuplarının yolda çalışma yükümlüğü olmamasına rağmen gönüllü çalıştıkları müşahede edilmiştir.

Yola ilk kazma 1 Ağustos 1864 tarihinde Ünye'nin başlangıcında Kabaklıpınar mevkiinde vurulmuş ve Ünye, Niksar, Fatsa, Erbaa, Karakuş ve Bolaman halkı ve yöneticileri hiç durmadan ve ücret almadan genciyle ve yaşlısıyla çalışarak bir imkânsızı başarmışlardır. . Yolda 4.000 amele çalışması Samsunluları hayrete düşürmüştür. Bu yolda her gün 16.500'den az olmamak üzere amele çalışmaktadır. Hatta bu gayret o kadar fazladır ki bazı yaşlı adamların yol çalışmasından muaf oldukları halde gelip çalıştıkları görülmüştür. Ünye-Niksar yolu 1 Ağustos 1864 tarihinde Kapaklıpınar mevkiinde vurulan ilk kazma ile başlamış, 15 Eylül'de yani 1,5 ay gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Yol üzerinde ilk zahire arabaları 22 Eylül'de Niksar'dan yola çıkmış ve zahire arabalarına "Pirinçlik" mevkiinde muhteşem bir karşılama töreni yapılmıştır. Ünye'ye gelen araba bir çeşit boya ile süslenmiş ve herkes askılara çeşitli kumaşlardan asarak arabaları süslemiş ve topluluk çarşı içinden hükümet konağı çevresine gelerek, burada da arabalara çeşitli askılar asılarak seyr ü temaşa edilmiştir.

Osmanlı Belgelerinde Ünye Sancağı Sergisinde çok sayıda Ünye Niksar Karayolu yapımı belgeleri içeren levhalar mevcuttur.[3]

 

Ünye'nin Yeniden İmarı ve Ünye Limanı

Ünye’nin imarına ilişkin ilk olarak şehrin resmi yapıları, cadde ve sokaklar, cami ve mezarlıklar onarılır. Yeni çarşı yerleri düzenlenir, şehre tatlı su bağlanır, akmayan çeşmeler onarılır ve yeni çeşmeler tesis edilir..

Hükümet konağı yakınında bulunan kütüphane ve fetvahane onarılarak, çarşıya 7-8 kadar fevkani ve tahtani (altlı üstlü) kagir mağazalar inşa edilmiştir.

Gavraz'da (Tekkiraz) bulunan kaplıcanın da tamamlanması için gerekli olan işler Süleyman Bey tarafından tedarik edilir.

İmar faaliyetlerinin en önemli kısmı Ünye Limanı konusudur.

Yolcu vapurları Ünye'nin yakınından gelip geçmekteydi. Fransız ve Osmanlı vapurları Ünye'ye haftada bir iki defa işletilmiş olursa yük ve yolcu talep edildiği kadar olacaktı. Ünye limanının keşfi görevi Trabzon'da bulunan Feyzi Paşa'ya verilmiş, Fransız vapurlarının Ünye'ye işletilmesi için Trabzon Fransız konsolosluğuna, Osmanlı vapurlarının işletilmesi için de Dersaadet'e resmi yazılar yazılmıştır. 1 Ekim 1864 tarihli yazıda; Ünye limanının tamir edilerek Fransız ve Osmanlı vapurlarının Ünye’ye uğraması talep edilmiştir.[4]

 

Ünye’de Su Sorunu Çözüme Kavuşuyor

1864 yılında yapılan en önemli gelişmelerden biri su sorunun çözüme kavuşturulmasıdır. Ünye çarşısına gelen leziz su, köprü üzerinden terazi ile getirilmekteydi. Ancak her sene yağmurların sebebiyet verdiği seller yüzünden terazi yıkıldığından dolayı, ahali beş vakit namaz için abdest alacak suyu bulamıyordu..

Ünye şehrine akan tatlı su yetersiz kaldığından üç misli arttırılarak köprü üzerinden akıtılıp bütün mahalle ve evlere dağıtılmasının uygun olacağı düşünüldü. Bunun için Ünye suyu üzerine iki gözlü köprü inşa edilmesi ahali tarafından da desteklendiğinden, Bolaman kazasından köprü ilminde mahir bir taşçı ustasına keşif yaptırılmıştır. Üzerinde korkuluklar bulunacak iki gözlü kagir köprünün 60 arşın uzunluğunda ve 6 arşın genişliğinde; kemerlerinin çapının 12’şer zira ve yukarısının 6’şar arşın yüksekliğinde inşası kararlaştırılmıştır. Bu inşaat için Ünye Sancağı genel meclis üyeleri kırk bin kuruşa yakın yardımda bulunmuşlar ve bu meblağı deftere kendi elleriyle yazmışlardır. Ünye ırmağı üzerinde padişah Sultan Abdülaziz adına yapımına başlanan köprünün ihalesine Kiryako Usta, Usta Yani, Banko Usta, Vasil Usta, Samsun’dan gelen Yani Usta, mahzen müdürü Mehmed Efendi kefaletiyle Vasil ve Karabaş gibi Ünyeliler katılmıştır. İhale keşif masrafları olan 76800 kuruş, 49300 kuruşa inerek Andon oğlu Kiryako kalfa üzerine karar kılmış ve bu meblağın 40000 kuruşa yakın miktarı, hayırsever Ünyelilerden toplanmıştır.

Rebiülahirin yedinci Perşembe [9 Eylül 1864] günü bütün ulema, suleha, meşâyih ve ahali, yeniden inşa olunacak köprünün başına toplanmış, hayır dualarla kurbanlar kesilerek köprünün temeli atılmıştır. [Köprü'nün yeri, bugün hala "Köprübaşı" olarak anılan Tabakhane Deresi üzerinde bir yerde olduğu kanaatindeyiz.]

Ünye Sancağı’na Sultan Abdülaziz’in ayrı bir alaka göstermesi, Ünye Sancağı ahalisini fazlasıyla memnun etmiş ve Ünyeliler yol, köprü ve suya padişahın adını vermeyi uygun görmüşlerdir. Yola, Aziziye Yolu ve yol üzerinde yapılan köprüye Aziziye Köprüsü, suya da Aziziye Suyu adı verilmiştir. Köprünün başına üstü tuğralı ve Sultan Abdülaziz Han’ın adıyla süslü bir taş sütunun ihsan edilip gönderilmesi ve köprünün başına dikilmesi Ünye Sancağı genel meclisi tarafından talep edilmiştir. Sadrazam konuyu padişaha iletmiş ve Sultan Abdülaziz tarafından 1864 tarihli irade-i seniyye ile Aziziye Köprüsü, Aziziye Yolu ve Aziziye Suyu için müsaade verilmiştir.[5]

Belgelerde açıkça ifade edildiği gibi Ünye ahalisinin önemli bir kısmını teşkil eden gayrimüslimler bu döneme hiç bir ayrımcılığa maruz bırakılmamış hatta becerileri sayesinde imar işlerinin önde gelen isimleri arasında yer almışlardır.

Hakeza gayrimüslim din önderlerinin coşkulu törenlerde bizzat yer alışı bir çok belgede mevzuu edilmektedir. 

 

Ünye’de Asayişin Sağlanması

 Ünye'nin Sancak olduğu yıllarda asayişe çok büyük önem verilmişti. Niksar, Karakuş ve Erbaa kazası dağlarındaki asker kaçakları ile eşkıya ve haydut takımlarının yakalanması, ileride ora ahalisini istedikleri asayişe ve refaha kavuşturmuş olacaktır. Sivas sancağından ayrılıp, Ünye kaymakamlığına bağlanan kazalarda bulunan asker firarileriyle eşkıya ve haydutların yakalanmaları hususu şifahen tenbih olunmuşsa da bununla kanaat olunmayarak, bu yolda bütün kazalara tafsilatlı yazı yazdırılıp hususi memur ile gönderilmiştir. Ünye kaymakamı Mustafa Bey, 1864 yılında Niksar, Erbaa ve Karakuş kazalarında bulunduğu sırada maiyetinde bulunan zabtiyeler ile adı geçen kazalar civarına yerleşmiş 18 asker firarisini yakalamıştır. Bunlardan 4 tanesi taburlarına sevk olunmak üzere Niksar'dan Sivas valiliğine gönderilmiştir. Ünye, Fatsa ve Bolaman asker firarilerinden olan 6 kişi Ünye ve Fatsa'da kendir yüklenen mahzenlere, 8 kişi Tersane-i Amire'ye göndermiştir. Bu asker kaçakları ile beraber yaklaşık 15 eşkıya ve hayduttan bazıları edeplenmesi için Canik mutasarrıflığına gönderilmiş, diğerleri ise düşmanları ile muhakemeleri görülmek üzere Ünye mahbeshanesinde tevkif kılınmıştır. Bir taraftan da asker kaçakları yakalanarak mahallerine gönderilmiş ve haydutlar da suç derecelerine göre cezalandırılmışlardır. Ünye Sancağının hiçbir tarafında eşkıyadan eser kalmamıştır. Erbaa, Niksar ve Karakuş kazaları firari ve eşkıya takımına sığınak olmuşken, Ünye sancağının teşkilinden sonra yaptıkları uygunsuzluklar tamamen bitmiştir.

 

Ünye’nin Sancak Olduğu Yıllara Dair Diğer Gelişmeler

Ünye'de imar faaliyetlerinden olarak 6 adet taş ve bir adet ahşap minareden, çarşı cami-i şerifinin taş minaresi temeline kadar yıkılıp yeniden inşa edildiği gibi diğer beş adet taş minarenin de kurşun altında olan ahşap kısımları düzenlenerek badana edilirken, ahşap minare de tamir olunmuştur. Hükümet konağı ve çarşı camii bitişiğinde bulunan büyük kabristanların dört tarafındaki muhafaza taş duvarları tamir edilerek badanalanırken, kendir mahzeni civarında gureba ve muhacirlerin defnedildiği kabristanın etrafına da araları dörder parmak olmak üzere iki zira boyunda kalın direkler diktirilip, üzerlerine küpeşte örtülmüş ve boya ile süslenmiştir. Kaledere mahallesinde bulunan büyük kabristanın etrafı duvarsız olduğundan etrafına taş duvarlar inşa edilmiş ve ayrıca Ünye ile Fatsa arasında deniz kenarında bulunan Coraki kahvesi bitişiğindeki kabristan duvarlarının tamir ve inşası Nuri Bey tarafından Fatsa meclisine taahhüd ettirilmiştir.

Ünye çarşısının geçişe en elverişli, işlek yerinde ve mal gümrüğü önünde bir süre akan tatlı su çeşmesi hayli zamandan beri harap ve suyu kesik olduğundan tamir edilip, boya ile süslenerek canlandırılmış ve eskisi gibi çeşmeden tatlı su akıtılmaya baş-lanmıştır. Ünye ile Fatsa arasında ve deniz kenarında bulunan Coraki kahvesi bitişiğindeki çeşme de tamir edilirken, Fatsa ırmağından çarşı içine tatlı su akıtılması için büyük bir çeşme ya-pılması Nuri Bey tarafından Fatsa meclisine taahhüd ettirilmiştir. Hükümet konağı civarında bulunan kütüphane ve fetvahanenin gerekli görülen yerleri boya ile tezyin edilmiş. Ünye çarşısına 7-8 kadar fevkani ve tahtanı kargir mağazalar inşa edilmiştir.

Gavraz'da bulunan kaplıcanın da tamamlanması için gerekli olan işler Süleyman Bey tarafından tedarik edilmiştir.

1867 yılında Ünye Sancağı sanat ve kültür alanında hareketli günler yaşadı. 1283 yılının Muharrem ayının girişi sebebiyle yazdıkları şiirler ve düşürdükleri tarihler dolayısıyla şair, vakanüvis ve sair bazı zevata atıyye-i seniyye ihsan edilmiştir. Ünye'den tahrirat kâtibi Naim Efendi, bu yarışmaya katılarak atıyye-i seniyye almaya hak kazanmıştır.

18 Şubat 1868 tarihinde Ünye Sancağı’na gönderilen yazıda Çırağan sarayı masrafları için sancak emvalinden 477.000 guruş paranın geciktiği ve havalatın bir an önce gönderilmesi istenmektedir.[6]

 

ÜNYE TARİH ARAŞTIRMA GRUBU

AHMET KABAYEL - AHMET DERYA VARİLCİ

 

29.06.2022, Ünyekent

https://www.unyekent.com/kose-yazilari/bir_zamanlar_unye_vilayetinde_sancak_olusunun_unyeye_getirdikleri_bolum_ii-3322.html



[1] Osman DOĞAN, Tarih Boyunca Ünye, Ünye Beld. Kültür Yay. 2003, s. 206

[2] Osmanlı Belgelerinde Ünye Sancağı: Levha 10

[3] Osmanlı Belgelerinde Ünye Sancağı: 10, 11, 12, 13, 15, 16 ve 17. Levhalar Ünye Niksar Karayolu yapımına ilişkindir.

[4] Levha 14, BOA. A.MKT. MHM 317/7

[5] Levha 19, T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi BOA.İ.DH 529-36655

[6] Levha 18, T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, BOA. A.MKT.MHM 402/23














15 Haziran 2022 Çarşamba

Bir Zamanlar Ünye Vilayetinde (15 Haziran 1864- Ünye’nin 158 Yıl Önce Sancak Yapılmasına Dair Hikâyât) Bölüm I


Bir Zamanlar Ünye Vilayetinde

(15 Haziran 1864- Ünye’nin 158 Yıl Önce Sancak Yapılmasına Dair Hikâyât)

Bölüm I

 

 Osmanlı’nın son döneminde yapılan idari değişiklikle Ünye’ye vilayet statüsü verildi. Bu, şu demekti; Ünye, Canik Sancağına bağlı bir ilçeyken, tıpkı Canik Sancağı gibi bir sancak beyliği haline getirildi ve Trabzon Eyaletine bağlı bir il yapıldı.

 

Ünye Sancağı (1864–1868)


Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıl süren eyalet sisteminde önemli değişiklikler yapılmış, zamanın koşullarına uygun hale getirilerek yeni bir vilayet nizamnamesi yayınlanmıştır.  

1864 Vilayet Nizamnamesi adıyla bilinen bu düzenleme gereği Ünye Sancak Beyliği haline getirildi. 

Ünye neden vilayet (sancak) yapıldı?

Ünye nasıl gündeme geldi, yeni nizamnamede il yapılan yerler nerelerdi ve bu yeni sancakları nasıl bir uygulama bekliyordu?

Hangi ilçeler Ünye’ye bağlandı?

Yeni dönemde hangi projeler hazırlandı, bu projelerden hangileri gerçekleşti?

Ünye’nin sancak statüsü hangi yönleriyle, ne kadar sürdü?

Neden yeniden ilçe yapıldı ve Canik Sancağı’na bağlandı?

Dört yıl sonra Ünye Sancaklığı tamamen sona mı erdi?

 

1864 Vilayet Nizamnamesi

 1864 Vilayet Nizamnamesi, aslında 600 yıllık Osmanlı Eyalrt Sistemi’nin sona erdiği anlamına geliyordu.

Osmanlı devletinde 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dirlikler (timar sistemi) bozulmaya başlamıştı. Avrupa’da gelişmekte olan sanayi ve ticaret, onların sadece ekonomilerini güçlenmekle kalmamış, teknik donanıma sahip askerlere ve güçlü ordulara da sahip olmuşlardı. Bu gelişmelere paralel olarak, 1789 Fransız Devrimi’nden sonra Balkanlarda ortaya çıkan “milliyetçilik” akımlarıyla birlikte eyalet sistemini ayakta tutmak zorlaştı. İsyanlar nedeniyle devletin güvenliğini ve bütünlüğünü sağlamak imkansız hale geldi. İmparatorluk hızla toprak kaybına girince Osmanlı duraklama döneminden yavaş yavaş gerileme dönemine girdi.

Yine aynı dönemde merkezi otoritenin zayıflamasıyla ortaya çıkan ayanlar devletle halk arasında gayri resmi aracı rolünü üstlenmişlerdi. Bu dönemde eski tımar sisteminin yerine iltizam usulü ikame edilmişti. Mültezimler, devlete en çok parayı veren kişi olarak “timar” satın alma yoluna gitmişlerdi.

Ayanlar karmaşası, tımar sisteminden vazgeçilmesi ve iltizam sisteminin kurulması gibi gelişmelerin ardından eyalet sistemi çöktü. 1864’te Vilayet Nizamnamesi çıkarıldı. 

Eyalet yönetimi eyaletlerle sınırlı olup, kendi içinde kendi kurallarını işleten bir sisteme sahipti. Özetle devlete vergi ödenir, savaş sırasında asker ve mühimmat temin edilirdi. 600 Yıl Osmanlı yönetimi bu sistemi başarıyla uyguladı. Ancak yukarıda açıkladığımız nedenlerden ötürü sistem yetersiz kalınca Vilayet nizamnamesi uygulamaya sokuldu.

Vilayet nizamnamesi şu değişikliklere yer veriyor:

Yönetim merkezden atanan vali tarafından yürütüleceği hükme bağlanıyor.

Devlete ait faaliyetlerin tümü atanmış memurlar tarafından yapılıyor.

Yasalar merkezi otorite tarafından belirleniyor. 

1864 ve 1871 yılında yapılan düzenlemelerle imparatorluğun her tarafında önemli yönetim değişiklikleri yapılıyor.

1864 – 1904 Trabzon Vilayet Salnameleri yayınlanıyor.

1864 Yılı, Büyük Çerkez Sürgünü ve Sultan Abdülaziz’in saltanat yıllarına rastlıyor.

1864’te ve ardından 1871’de yürürlüğe sokulan vilayet nizamnameleriyle taşra yönetiminde köklü idari düzenlemeler sağlanıyor.

Taşra idaresinde geçici tedbirlerden çok köklü ve yeni bir vilayet örgütlenmesi ihdas ediliyor. Bu örgütlenmede eski birimlerin yerini yeni idari birimler alıyor ve ayrıntılı olarak tanımları yapılıyor. En üstten en alta kadar devlet yöneticilerinin görev ve yetkileri belirleniyor, yeni temsili kurumlar oluşturuluyor.

Sancak beyliği yerine “kaim makam”; “yerine bakan” yahut "naip" anlamında vilayetlerin başına kaymakam adı verilen yöneticiler tayin ediliyor.

Hızlı bir değişim içine giren Osmanlı yönetimi günün gereklerine göre yeniden şekilleniyor ve idari birimlerin ihtiyacına göre değişken ve dinamik bir yapı oluşturuyordu. 

Sonuçta 1864 ve 1871 nizamnameleri, Türk idare tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu.

 

1864 Ünye Sancağı Teşkilatı

Ünye kazası, Fatih Sultan Mehmet'in 1461'de Trabzon'un fethinden sonra Osmanlı yönetimine katılmıştır. Yapılan idari taksimatta Trabzon Eyaletine bağlı bir sancak olan Canik sancağına bağlanan Ünye'nin kaza statüsü 1864 yılına kadar sürmüştür. Ancak, 1864'te eyalet sisteminden vazgeçen Osmanlı yönetimi yeni vilayetler tahsis ederek vilayet sistemine geçmiştir.

1864 Vilayet Nizamnamesi ile Ünye, 15 Haziran 1864 tarihinde sancak (vilayet) yapılmıştır.

Sivas, Canik ve Bucak sancaklarından ayrılan bazı kazalar Ünye sancağına bağlanarak Ünye sancağı teşkil edilmiştir.

Ünye sancağı Merkez Ünye kazası ile birlikte; Fatsa, Niksar, Erbaa, Bolaman ve Karakuş kazalarından oluşmaktadır.

Ünye Sancağı kaymakamı Mustafa Efendi'nin Müfettişlik Makamı’nda bulunan es-Seyyid Ali Rıza Efendi’ye gönderdiği 29 Muharrem 1281 [4 Temmuz 1864] tarihli yazıda; Niksar, Erbaa, Bolaman, Fatsa, Karakuş ve Ünye kazalarının birleştirilmesiyle Ünye Sancağı'nın kurulduğu, kaymakamlık vazifesinin de kendisine verildiği ve Ünye Sancağı'nın kuruluşu için yapılan resmi merasim hakkında bilgi verilmektedir. [BOA.A.MKT.MHM 311/56]

18 ve 20 Haziran 1865 tarihli belgeler; Ünye Sancağı kaymakamı Mustafa Efendi’nin hizmetlerinden çok memnun olunduğunu belirten Ünye Sancağı Meclis üyeleri ve Ünye halkının imzalarını taşıyan vesika. [Levha 06 ve Levha 44]

Resmi yazışmalar dışında Ünye Sancağı oluşumu Osmanlı devlet salnamelerinde de yer almaktadır.

1866 (Rumi 1283) tarih ve 21 numaralı Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Salnamesi’nde Osmanlı Devleti sınırları dahilinde bulunan bütün eyalet, sancak ve kazalar sırasıyla gösterilmiştir. Buna göre Eyalet-i Trabzon’a bağlı 7 sancağın ismi yazılmıştır. Bu sancaklar şunlardır: Liva-i Trabzon, Liva-i Lazistan, Liva-i Canik, Liva-i Gümüşhane, Liva-i Ünye, Liva-i Bucak ve Liva-i Giresun. Bu sancaklardan Liva-i Ünye’ye yani Ünye Sancağına bağlı 5 kaza ise şunlardır: Ünye merkez kazası, Fatsa kazası, Niksar kazası, Karakuş kazası ve Bolaman kazasıdır. [Levha 23]

Ünye, sancak kararının ardından süratle imar ve iskan işlerine girmiş, tarihinde ilk defa ciddi anlamda şehir planlamasına tabi tutulmuştur. Sancağa bağlı kazalarda önemli imar faaliyetlerine başlanmış, yollar, köprüler, çarşılar inşa edilmiş ve dağlarda bulunan eşkıya ve asker firarileri yakalanarak asayiş sağlanmıştır.

 

Haftaya: Ünye Sancağı’nın bölgeye getirisi, uygulamadan neden vazgeçildiği ve günümüzde Ünye’nin il olma potansiyeli.

 

Kaynak: 150 Yıl Önce Ünye Sancağı (1864 – 1868)

Proje danışmanlığını Osman Doğan’ın yaptığı bu çalışmaya Ebul Faruk Önal, Turgay Özekici, Soner Demirsoy, Selman Soydemir, Mehmet Güneş, Sabri Bacacı ve İrfan Dağdelen emek verdiler. Grafik tasarımını Seyit Bor’un yaptığı çalışma Ünye Tarih Araştırma Grubu’nun katkılarıyla 25 Temmuz 2009 yılında IV. Ünye Kurultayı’nda ve 24 Temmuz 2015’te Ünye Müze Evi’nde sergilendi.

  

ÜNYE TARİH ARAŞTIRMA GRUBU

AHMET KABAYEL - AHMET DERYA VARİLCİ

 

 15.06.2022, Ünyekent

http://www.unyekent.com/kose-yazilari/bir_zamanlar_unye_vilayetinde-3291.html

 








 

8 Haziran 2022 Çarşamba

Kaldığımız Yerden Devam


Kaldığımız Yerden Devam

 

 

Geçtiğimiz ay sormuştuk:

“Nerede kalmıştık?” diye…

Hatta gelip çatan güzel günlere değinemediğimizi…

Baharın kendini iyice hissettirmeye başladığını...

Pandemi günlerini “sanki” geride bıraktığımızı…

Üç yıl önce kaldığımız yerden devam etmemiz gerektiğini…

Çünkü bahar ayları gibi kıpır kırıp hayat…

Bir yerden başlamak gerek, demiştik.

 

(Kaldı ki bahar aylarını geride bıraktık.

Yaza girdik.

Delikanlılarımız(!) Ünye’de deniz sezonunu açtı bile…)

 

Kazıkları çakılıp terk edilen Kültür Sarayı’ndan…

Çevreyle uyumu bozmayan Asarkaya Panorama Cafe-Restoran’dan…

Ünye sahiline dökülen betondan…

Magnefest Gençlik ve Bahar Festivali’nden söz etmiştik.

 

Yapılan olumlu işlerden dolayı Başkan Tavlı ve ekibini kutlamıştık.

Olumsuz bulduğumuz durumları dile getirip:

“SAHİLİME DOKUNMA!” demiştik.

 

 

Ayinesi İştir Kişinin

 

Bizde duruma uyan atasözü çok.

"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde."

Ziya Paşa’nın Terkîb-i bend’inde şiire dönüşür ata sözleri:

"İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz.” der.

Kumsala beton döküleceği iddialarının tamamen yanlış ve yalan bilgilendirme olduğuna işaret eden Büyükşehir Belediyesi Başkanı Danışmanı, “Buradaki çalışmada bir çay kaşığı beton dökülmesinin söz konusu olmadığını” söylüyor.

Yapılan iş ortada.

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir.

“Çocuk oyun alanı”, “yürüyüş parkuru” yapıyoruz diyerek Eksi İskele kumsalına beton döktünüz. 

Defalarca yazdık bu sahilin Ünye için ne anlama geldiğini.

Sahiller Ünye’nin kimliğidir, dedik.

Bir sahil kenti olarak Ünye’nin en özgün tarafı sahilidir.

Sahili çıkarıp atarsanız Ünye’nin gerdanından, sıradan bir Anadolu kasabasından farkı kalmaz.

Yani gözümüz gibi korumamız gerekir.

Sahille örtüşen en doğal aksesuar, kıyıya çekilmiş kayıklardır.

Onlar sahilin süsüdür, onlara dokunmayın.

Kıyılarındaki kuma gelince…

Ünye kumu olarak bilinen ince kum, güneşe tutulduğunda parıldar.

Magnetik özelliği olan kumun sağlık mucizelerini sevgili Orhan Yiğit’ten önce de biliyorduk.

Ama O’nun sayesinde güncellendi, yenilendi, tüm dünyaya ilan edildi...

Elle tutulur bir nesne haline geldi.

Ne yazık ki, bu güzel sahili tahrip ediyoruz.

Atatürk Parkı dolgusuyla başlayan kıyı tahribatı, yeni betonlaştırma projeleriyle sürüyor.

Kıyıları güzelleştiriyoruz diyerek, yürüyüş parkuru adına kumsala beton döküyoruz.

Deniz geri çekildikçe, açılan alanı taş, toprak ve betonla dolduruyoruz.

Yapmayalım…  

 

 

Kumsala Kum Havuzu

 

Boççe ve çocuk kum havuzundan bahsediliyor.

Doğal kumsala, fazladan bir kum havuzu hangi akla, mantığa sığar.

Ya boççe parkuru?

Milli bir spor, denmiş ya...

Dünyanın bir çok yöresinde oynanan bir oyundur.

Kökeni Romalılara dayanan bu sporun bowlinge benzediğini ve demir bilyelerle oynandığını biliyoruz.

Açık hava sinemasından, voleybol sahasına, kum havuzundan oturma alanlarına ve kayıkhaneye kadar çok sayıda birimi Yalı kumsalına sığdırmak…

Kumluk alanın en verimli şekilde kullanılması olarak değerlendiriliyor.

Proje Mayıs sonunda ilgili alana konulan bir tabelayla halka sunuluyor.

Sonra dönüp dolaşıp, “bu öneriler kabul görürse yapılır, görmezse yapılmaz” deniyor...

 

 

Bilgilendirme mi,  Lütuf mu?

 

Bilgilenmek isteniyordu, öyle yaptık deniyor.

Çamlık konusundaki tepkilerden haberli olsalardı, Eski İskele kumsalına beton dökmeden önce de bir “bilgilendirme” yaparlardı.

Ne yaptılar?

Önce beton döktüler, sonra tabelasını astılar.

Şimdi de diyorlar ki:

“Israrla yanlış bilgiler ifade ediliyor, eleştiri sınırlarını aşabiliyorlar.”

Yapmayın lütfen.

Yani bu işe karşı olanlara “haddinizi aşmayın!” mı, diyorsunuz...

Oraya dökülen her kuruş, bu halkın ödediği paralarla karşılanıyor.

Sizin cebinizden çıkmıyor.

Doğru bir şey yapmak istiyorsanız, sahile akan dere bakslarını temizleyin.

Yapılan hiçbir şey Yalı’nın, Yalıkahvemizin doğal yapısına uygun değil, yasalara da uygun değil.

 

 

Sahillerimiz 3-5 Kişinin değil, Halkındır

 

Evet “Kıyılar Halkındır!” diyor, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hilmi Güler.

Bu minval üzere “Ünye sahiline işgal edilmiş kıyılarımıza nasıl sahip çıkıldı, nasıl kaçak yapılar ve barakalar yıkıldı, nasıl sahil ve kumsal alanlar temizlendi halka açıldı, bir bakalım.”

Denilmiş.

Baktık.

Sn. Eski Başkan Enver Yılmaz’dan bu yana sahilimizde öyle denildiği gibi bir temizliğe rastlamadık. İş makineleriyle “kumsalın temizlemesi”ne eyvallah, ama işgal edilen kıyıların kurtarıldığını görmedik. Aksine var olan aykırılıklar daha da genişlemiş.

(Ünye kenti sahilinde durum böyle maalesef. Ordu kent merkezinde ise denizi usulsüz doldurdukları için mahkeme kararıyla belediye dolgusunun durdurulduğunu biliyoruz.)

Ünye’de gözümüzden kaçan bir sahil temizleme operasyonu varsa, biri bizi bilgilendirsin; “aha da şurası” desin ki, bilelim…

Gidip Başkan Güler’den özür dileyelim.

 

 

Geri Dönüşümde Farkındalık

 

Ünye Belediyesi’nin güzel bir uygulamasıydı.

Çöp toplama alanlarına bir de “Geri Dönüşüm” ünitesi konulmuştu.

Yalı ve Yüzüncü yıl mevkiine konulan “dönüşüm” konteynırı birkaç ay önce alınıp götürüldü. Sorduk, “gelecek” dendi, onarılıyormuş…

Gözümüz yolda kaldı, kaç ay oldu, gelmedi.

Yazıktır; kâğıt, metal, cam, plastik…

Çok sayıda dönüşüm materyalinin çöpe gittiğine tanık oluyoruz.

Toplama işini ihale alan kişi yahut firma ilgilenmiyor anlaşılan.

Şu işe belediye el atsa da, yeniden kavuşsak dönüşüm kutumuza.

 

 

08.06.2022, Ünyekent

http://www.unyekent.com/kose-yazilari/kaldigimiz_yerden_devam-3274.html