7 Ocak 2020 Salı

Hoş Geldin 2020!




Hoş Geldin 2020!

2019’u geride bıraktık. Yoğunluğum nedeniyle iki haftadır bu sütunlarda yoktum. Dolaysıyla bu önemli “geçiş” günlerini yorumsuz geçirdik. Oysa günden doluydu. Talep ve temennilerle yeni yıla girmemiz gerekiyordu. Sağlık ve esenlik dolu, barış (!) içinde geçecek yeni bir yıla girmeliydik.
Yeni yıl yine dünyamıza barış getirmedi, yeni yıla ABD’nin tetikçiliğini yaptığı bir suikastla girdik…
Ülkemizde ise Libya’ya “Asker Gönderme” telaşı gündemdeydi. 

İranlı General Süleymani

Ambargo altında da olsa, ABD ve Batı’yla arası iyi olmasa da; dünyanın önemli ülkelerinden biri İran… Petrol üreticiliğinde halen ikinci sırada ve biteviye üretiyor olması, ambargolara rağmen bu petrolün dünya piyasalarına girmesi, İran’ın önemli bir ülke olduğunu gösteriyor.
Ve bu ülkenin generali Kasım Süleymani, yanındaki altı kişiyle birlikte ABD tarafından öldürülüyor… SİHA saldırısıyla havaya uçuruluyor.
Kasım Süleymani sıradan bir general değil. Ülke lideri Rahmani veya Hamaney gibi İran’da ilk sırada yer alıyor. Hatta Süleymani’yi işlevsel olarak daha önde görenler var. Diğerleri sembolik isimler, Süleymani ise İran Irak savaşından bu yana fiilen durumun içinde, operasyonel bir isim. Birçok karanlık noktada parmağı olsa da, yaptığı işleri tasvip etmesek de (Uğur Mumcu cinayetinde adı zikredilse de), İran’ın resmi generali.
Şak diye çekip vuramazsın!
Aynı şeyi bir başka ülke, bir ABD generaline yapsa ne olur?
Yaşadığımız dünyada bu suikast ne demek?
Şu demek:
Ben her şeyi yaparım, beğenmediklerimi vururum.
Arkama İngiltere’yi, Fransa’yı alırım.
İstediğimi vururum.
Uluslararası hukuk falan hak getire…
(Yorumu bu noktada kesiyorum. Kelimeler kifayet etmiyor çünkü. Altı gün önce bir TV kanalını izliyordum. Aşık Mahsuni’nin hayat öyküsü anlatılıyordu. Bir ara Mahsuni’nin türküsü geldi kulağıma. Alıp yıllar öncesine götürdü beni: “Amerika katil, katil!” Tam da o gün ABD, İranlı generali vuruyordu. Ne çok dinlemiştik o türküyü. Henüz Vietnam’ın külleri sıcaktı. ABD’nin kendi halkı bile durumun farkındaydı. Yıllar sonra bu Amerikan karşıtlığı nasıl bu kadar yapay hale geldi? Sözde karşıydık, ama icraata geldiğinde, “stratejik ortak” sayıyorduk Amerika’yı... Son suikastta da gördük. İran generalinin öldürülmesini resmi dille kınayamadık bile… Belki de doğrusu buydu. “Monşer” tarzı diplomasiyi tercih ettik. Nazikçe İran Devlet başkanını arayıp, üzüntümüzü belirtmekle yetindik.)

Ey Libya, Seni Çöl Çiçeği

Bu defa petrolün yer altından neredeyse rafine biçimde çıkarıldığı topraklardayız. Yardım istediği için Libya muhalif rejimi adına Libya’ya asker gönderiyoruz. Kafile yola çıkmadan, iç savaş tırmandı. Libya egemenleri, muhalefet bölgesindeki bir askeri okulu havaya uçurdu. Onlar da havaalanına saldırdı.
Tartışıyoruz TV oturumunda…
Mustafa Kemal de gitmemiş miydi o topraklara?
Gitti de, 120 sene önceydi…
Trablus Osmanlı mülküydü ve İtalyanlarca işgal edilmesi üzerine Mustafa Kemal Osmanlı askeri olarak gitmişti o topraklara.
Üstelik Teşkilatı Mahsusa’nın sağladığı, Tanin Gazetesi muhabiri Şerif Bey kimliğiyle gitmişti. (18 Aralık 1911)
Olaylar şöyle gelişti:
 22 Aralık 1911 tarihinde Mustafa Kemal tarafından yönetilen askerler Tobruk Zaferi'ni kazandı. Enver Bey, gösterdiği başarılarından dolayı Mustafa Kemal’i 21 Şubat günü Derne komutanlığına atadı. Mustafa Kemal, yokluklarla sürdürülen mücadelenin ortasındaydı. Derne'de bulunan Ayn-Mansur Karargâhı’ndan, yakın arkadaşı Salih (Bozok ) Bey'e gönderdiği bir mektupta düşüncelerini şöyle ifade etmişti: '' Biz vatana borçlu olduğumuz fedakârlık derecelerini düşündükçe bugüne kadar yapılan hizmeti pek değersiz buluyoruz. Vicdanımızdan gelen bir ses, bize vatanın bu sıcak ve samimi ufuklarını tamamen temizlemedikçe gemilerimizin Tobruk, Derne, Bingazi ve Trablusgarp limanlarında tekrar demir atmış olduğunu görmedikçe vazifemizi bitirmiş sayamayacağımızı ihtar ediyoruz. Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti için feda edebilen vatan evlatları çoktur.''
Böyle diyordu o koşullarda Mustafa Kemal. (Kaynak: Tarihi Olaylar Sözlüğü)
Günümüz Libya’sına gelince:
Malum, Libya’da iç savaş var. Tobruk Hükümeti ülkenin yüzde 94’üne hakim. Trablus hükümeti ise, yüzde altısına sahip, muhalif kesim... Kabile toplumu Libya’nın ihvancı kanadına yardım mahiyetinde Libya’da mıyız?
Yakında anlarız.
Biz yine de esenlik ve barış dolu bir yıl diliyoruz.

08.12.2020 Ünyekent