16 Ekim 2009 Cuma

TARİH

Tarih Nedir?

İnsanoğlunun önüne çıkan en büyük buluşlardan biri tekerleğin icadıdır. Saatte 300 kilometre hız yapan otomobillerin teknolojisi bu birikim sayesinde basit bir bilgi üretimi sürecine indirgenmiştir. Tekerleğin günümüzden 7.000 yıl önce bulduğunu farz edersek, bu süreç hiç de kısa sayılmaz. Ama bir Homo Sapiens’in tekerliği bulabilmesi için en az 45. 000 yıl geçmesi gerektiğini düşünürsek, bilimsel bilginin tarih içinde nasıl ortaya çıktığını daha net anlarız.

Tarihin tanımı
Geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini yer ve zaman bildirerek, sebep-sonuç ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır.” [1]
Okul kitaplarındaki tarih tanımı budur. Halbuki insanlığın en büyük buluşlarından tekerleğin nerede ve hangi tarihte icat edildiğini bilmemekteyiz. Sonuçları itibariyle hızlı seyahat merakımız bizi bir noktaya ulaştırıyorsa da, tekerleğin icadının hangi sebebe dayandığı konusu düşünürleri (tarihçileri) ayrıştırmaktadır.
Ayrışma konusu bununla bitmeyip, her ülkenin kendi “resmi tarih” ini yazması ve karşıt görüşte olanların “karşı tarih” tezleri, ülke içinde ve uluslararası boyutta tarihsel bir karmaşaya neden olmaktadır.
Bir kez daha, “tarih nedir” sorusuyla muhatap olmaktayız.
Tarih için, sıkı sıkıya sahih (açık) bilgi ve belgelere dayanma zarureti hasıl olmuştur. Bu nedenle “tarih belgedir” anlayışı öne çıkmıştır. Arkeolojik belgeler, özellikle yazılı tabletler esas alınarak tarih yazının icadına endekslenmiştir.
Tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma MÖ. 1280 tarihli Kadeş Antlaşması’dır. Okunan belgelerden Mısır Kralı II. Ramses’in mi, Hitit Kralı Mutavallis’in mi galip geldiği muammadır. Ebu Simbel tapınağındaki hiyerogliflerden savaşı Ramses’in kazandığı zannedilirken, yıllar sonra bulunan Hitit kil yazılarında bunun tam tersi okunmuştur.

Tarih bir bilimdir
Tarihi ulusal ya da ideolojik bir malzeme olmaktan kurtardığımız anda, reel ve rasyonel bir araştırmanın kapılarını aralarız ki, tarih denen kavramın bir bilim olduğu sonucuna ulaşırız. Bertrand Russell’ın tanımladığı bilim kavramı, aynıyla Tarih için de geçerlidir.

Bilim, gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır.” [2]
Bir başka açıdan bilimsel çalışmayı, Teorik Fiziğin Esasları adlı yapıtında Albert Einstein şöyle görür:

Her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabasıdır.” [3]
Bir bilim olarak tarih, bu ilişki ve gelişmeleri yöntemli bir biçimde inceleyen, ayrıştıran ve açıklayan bir bilim dalıdır. Bu anlamıyla tarih, yöntem sorununu önümüze koyar:
“Ne yapacağız, nasıl yapacağız?”
Tarihin yöntemi, tarihi olayları kaynağından araştırarak, ana ve ikincil unsurları, arşivleri, yazılı, görsel ve sözel materyalleri kullanarak doğru bilgiye ulaşmaktır. Bu nedenle verilerin düzenlenmesi, incelenmesi, kritik edilmesi ve sentezlenmesi gerekir. Sadece kaynaklarla yetinmek, arşivciliktir; ham maddeye gömülmektir. Tarihin gerçek bir bilgi ve bir bilim halini alması için, verilerin mutlak suretle doğru bir yöntemle ele alınması, işlenmesi gerekir.
Tarih bilimlerin anasıdır (ümmü’l ulum)
Tarih bilimi, diğer bilim dallarıyla ilişki içerisindedir. İbn-i Haldun'un dediği gibi:

" Tarih bilimlerin anasıdır (ümmü’l ulum). Tarih, zahiri yani yüzeysel görüntüsüyle değil, batini yani tarihin kendi içinde saklanan gizemlerinin incelenmesi ve araştırılmasıdır. Tarihin görevi olayları kronolojik olarak sıralamak değil, olayların sebep sonuç ilişkilerini dikkatle irdeleyerek bir tertip içinde illiyet rabıtalarını bulup çıkartmaktır. Vak’a ve hadiseler yalnız nakil ve rivayete dayanır ise tarih yanlışlıklardan asla kurtulamaz.” [4]
Tarih öncesi (prehistorya) döneminin sona ermesi, çeşitli bilim dallarının ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Dini yönü de olan, matematik ve astronomi çalışmalarının antik çağlarda boy göstermesi, bilimsel bilgi sürecinin başlangıcı sayılır. Zaman kavramı, takvimin kullanıma girmesi, gezginlerin coğrafya günlükleri o dönemde başlar. Tarih bir bilim olarak ortaya çıkmaya başladığı andan itibaren, felsefe, mantık ve sosyoloji ile etkileşimdedir. Bilimin giderek geliştiği ve bilimsel dalların çoğaldığı aşamada tarih; arkeoloji, antropoloji, etnoloji, filoloji gibi çağdaş bilimlerle birlikte ele alınır. Doğa bilimlerinin (fizik, kimya, biyoloji) imkanlarından da yararlanarak, (laboratuar analizleri, Karbon 15 yöntemi ve benzeri gibi) çağdaş teknolojinin bütün imkanlarını kullanır. Daha önce üretilmiş bilgilerin yeniden ve daha üst biçimde üretilmesi, tarih biliminin faaliyetleri arasına girer. Bu çaba, bilimsel doğruları bilimsel gereçlerle kullanmayı ve doğru bir yöntemle hareket etmeyi zorunlu kılar. Aksi halde bilimin imkanlarını, önümüzü aydınlatan bir fener gibi önümüze tutamayız. Gereksiz ayrıntılarla uğraşarak, siyasi çıkar çekişmeleri içinde asıl olanı gözden kaybederiz.
Tarih, her ulusun her daim kendine bir övünme payı çıkardığı, sadece ulus bilincinin pekiştirildiği argümanlar değildir. Tarih, geçmişte yapılan hataların irdelenmesi, dersler çıkarılarak tekerrür etmesinin önlendiği bir alandır. Böylece tarih, diğer bilimlerde olduğu gibi tamamen insanlığın hizmetine sunulan objektif bir bilim haline gelir.

Haftaya:
Sözlü Tarih ve Yerel Tarih

ÜNYE TARİH ARAŞTIRMA GRUBU
A. Kabayel, A.D. Varilci

DİPNOTLAR:
[1] Lise Tarih Dersi Kitapları, MEB Yayınları.
[2] B. Russel, Din ve Bilim
[3] Albert Einstein,'The Fundamentals of Theoritical Physics' Science 91-1940
[4] İbn-i Haldun, Mukaddime, 1406
16 Ekim 2009 ÜNYE KENT Gazetesi