11 Nisan 2008 Cuma

Üç cephede savaşan ve evine dönemeyen asker Hüseyin’in mektubu, 95 yıl sonra sahibine ulaştı.


Hizmet Gazetesi , Yıl: 3, Sayı 117 , 7 Nisan 2008
CEPHE’DEN GELEN MEKTUP SAHİBİNE ULAŞTI

Nihayet cepheden gelen mektubun sahibine ulaştık.
Başlangıçta, 95 yıl önce cepheden yazılan ve bir yıkım sırasında duvarda bulunan mektubun izini sürerek, Asker mektubundaki Mahdum’um dediği oğul Hasan’a ulaşabileceğimizi hiç sanmıyorduk. Mektubun Sn. İrfan Dağdelen tarafından yapılan transkripsiyonunu defalarca okuduk. Her okuduğumuzda yeni bir ip ucu, yeni bir umut kaynağı yakaladık.
Oldukça ayrıntılı yazılan mektup, okudukça elimizde canlanıyor, adeta ete kemiğe bürünerek; geçmişte yaşananların soyut bir tarih yazımından ibaret olmadığı gerçeğini haykırıyordu.
Gözümüz, “Çavdar Karyesi” olarak belirtilen yere odaklandı. Yaptığımız araştırma bizi daha çok Çavdar Karyesi Redif Taburu olarak Mesudiye’ye yönlendiriyordu. Askerlik Şubesi’nde gerekli bilgilere ulaşmak mümkün olmayınca Nüfus Müdürlüğüne yöneldik. Ünye Nüfus Müdürlüğündeki görevlilerin çabaları sonuç verdi: Akkuş Çavdar Köyü çıktı karşımıza… Kayıtlarda Osman oğlu Hüseyin’in “mahdumum” dediği Hasan’a rastladık, ancak Hasan’ın babası Osman olarak görülmekteydi. Çavdar Köyü Muhtarı Sn. İsmail Yılmaz’ın telefonunu bulup olayı netleştirdik.


En önemlisi, hayatta olacağına hiç ihtimal vermediğimiz oğul Hasan Dede 97 yaşındaydı ve ayaktaydı. Tahmin ettiğimiz gibi babası cepheden dönmeyince, dedesi onu kendi nüfusuna yazdırmıştı.
Zaman geçirmeden bize Akkuş – Çavdar Köyü’nün yolu gözükmüştü.
Gittik, gördük, konuştuk ve döndük…
Üç cephede savaşan ve evine dönemeyen asker Hüseyin’in gönderdiği mektup, 95 yıl sonra sahibine ulaştı.


Yolun tümü asfalt olmadığı gibi, 97 yaşında bizi bekleyen Hasan Dede gibi bir başka sürpriz daha vardı: Kar.

Ahmet Kabayel karlı Akkuş - Çavdar köyü yollarında
Giderken kullandığımız aracı bize temin eden Sayın Aydın Kardeşimize bu vesileyle teşekkür ediyoruz.

Ünye Alayı 70. Redif Taburu’ndan Osmanoğlu Hüseyin’in 1913 yılında cepheden yazdığı mektup, 95 yıl sonra oğlu Hasan’ın ellerinde.
“Cepheden dönünceye kadar bu mektubumu kaybetmeyin” diye vasiyet eden asker Hüseyin’in mektubu, Cephe’den Ünye’ye ulaşmış, ancak o günden bu yana bir inşaat duvarında gizli kalmıştır. 1992 Yılında Hükümet Caddesi, Dönerçeşme Meydanı mahallinde Seyit Bilal İşhanı inşaatı sırasında bulunan mektup, muhtemelen 1915 - 20 arası Nuri Kadı’nın zemin üzerine tek kat inşa ettirdiği sırada bir tuğla içine gizlenerek, dış sıvaya yakın bir yere yerleştirilmiştir. Yıllar sonra eskiyen binanın yıkımı sırasında bulunan mektup, iş yeri sahibi Seyit Bilal İhtiyaroğlu tarafından okutturulmaya çalışılmış, bir asker mektubu olduğu anlaşılmıştır.
2003’te Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Kütüphane görevlileri tarafından da teyit edilen bu bilgi, ancak 95 yıl sonra İrfan Dağdelen transkripsiyonu ile açıklığa kavuşturulmuştur. Mektupta yazılan bilgiler doğrultusunda, Ünye Nüfus Müdürlüğüne, ve Askerlik Şubesine gidilmiş, Çavdar Karyesi kayıtlarına, asker Hüseyin’in “mahdumum Hasan Ağa’ya selam edüb gözlerinden öperim” dediği oğlu Hasan Uncu’ya ulaşılmıştır.
Akkuş’a bağlı Çavdar Köyü’nde geliniyle kalan 97 yaşındaki Hasan Uncu, cepheden dönmeyen babasının 95 yıl sonra köyüne ulaşan mektubu eline alarak, neredeyse bir asır kadar öncesine gitti. Zihnini zorlayarak kafamızda oluşan sorulara cevap vermeye çalıştı.
Mektubu kendisine okurken, yaşının ve yılların verdiği yorgunlukla hem mektuptaki bilgileri anlayıp doğrulamaya, hem de başka bilgilerle babasına ait öyküyü tamamlamaya çalıştı.
Asker Hüseyin’in babasına yazdığı bu mektup, inşaat duvarına gömülünceye kadar sahibine ulaştı mı bilmiyoruz, ama 95 yıl sonra gizlendiği yerden çıkarak bu defa oğlu Hasan’a ulaşmıştı. Yaklaşık iki ayda tamamlanan mektup, savaşın durumunu aktarıyor ve zor koşullar altında nasıl savaştıklarını anlatıyor.
Samsun Fırkası’nın Ünye Alayı’nın 70. Redif Taburu’na bağlı İkinci Bölük Dördüncü Manga’dan Osman oğlu Hüseyin aslen Çanakkale Cephesi’nde konuşlanan Gelibolu kuvvetlerine dahildir. Bulgarların Edirne’ye saldırıp katliam yapmaları üzerine, 13 gün süren bir yolculuk sonrası bölgeye intikal ederler. İstanbul’dan gelen Enver Paşa güçlerini takviye ederler. Mektupta sadece Batı Cephesi değil, ülkenin bütünü hakkında, özellikle Karadeniz’in Rus kuvvetleri tehdidine ait bilgiler mevcuttur.
Mektubu okudukça, 97 yaşındaki oğul Hasan’ın zihninde babasına ait hatıralar canlanıyor. Babasının üç kez cepheye usta asker olarak alındığını söylüyor. Mektubu yazdığı Çanakkale Cephesi ikincisidir. Edirne’den Galibolu’daki esas karargahına dönen Ünye Alayı, Çanakkale’de yazdıkları destanın ardından memleketlerine gönderilir. Çanakkale’ye giderken yeni doğmuş olan oğlu Hasan’a yeni kavuşmuştur ki, bu defa asker Hüseyin bir başka cepheye çağrılır. Kazım Karabekir komutasındaki Doğu Cephesi’ne yola çıkarken oğul Hasan henüz beş yaşındadır ve annesi, kardeşi Ali’ye hamiledir.
Asker Hüseyin’in 1918 sonunda eve dönüş yolundayken öldüğü söylenir. Cephedeyken doğan ikinci oğlunu göremez. Erzincan civarında öldüğü söylense de, cesedi bulunamaz… Kayıp olarak geçer kayıtlara. Ülke müdafaasında on binlerce şehit ve kayıplardan biridir sadece. Babası Osman, iki torununu da yıllar sonra kendi evladı olarak nüfusuna kaydeder.
Ünye Alayı 70. Redif Taburu ve Osmanoğlu Hüseyin
Samsun fırkasının Ünye Alayı’nın 70. Redif Taburu’nun İkinci Bölüğü’nün Dördüncü Mangası kaç çatışmaya girdi, kaç muharebe gördü ve hangi cephelerde savaştı?
Ünye’den gönderilen askerlerden kaçı şehit ve kayıp sayıldı?
Çeşitli belgelerden derleyerek, bize bu konuda bilgi sağlayan Ünyeli araştırmacı yazar Osman Doğan Beye teşekkür ediyor, elimize geçen 95 yıllık mektup uyarınca, bahsi geçen olayları araştırmak üzere kendilerine sunuyoruz.
Balkanlardan Yemen’e, Çanakkale’den Sarıkamış’a, Kırım’dan Trablus’a onlarca cephede savaşan Redif Taburlarının adına sıklıkla rastlarız.
Redif Taburları, son dönem Osmanlı ordusunda, nizami askerlik hizmetini tamamlamış yedek güçlerden oluşur. Seferberlik yıllarında redif taburları, giderek “yedek askeri güç” olmaktan çıkmış, dört yanda açılan cepheler ve bu cephelerde verilen kayıplar nedeniyle asli askeri yapıya dahil olmuşlardır. Hatta tecrübelerinden dolayı, donanımı ihdas edildiği sürece, Osmanlı’nın en etkili askeri güçleri arasına girer. Bütün cephelerde yer alan Redif Taburları, günümüzün özel komando timlerine atfedilen bir yakıştırmayla, Osmanlı’nın “Mavi Berelileri” olarak adlandırılırlar.
Üç cephede savaşan, çocuklarından birini kundakta, diğerini ana karnında bırakan ve gittiği son cepheden geri dönmeyen Osman oğlu Hüseyin’in 95 yıl önce savaştığı cepheden yazdığı mektup şimdi oğlu Hasan’ın ellerinde.
Asker bir babanın, babasına cepheden yazdığı mektup onlarca yıl bir duvarın içinde gizlendikten sonra ortaya çıkıyor ve 97. yaşını süren oğlunun eline ulaşıyor.
“Cevabını beklerim.” diye biten mektuba en güzel cevap, 97 yaşındaki oğlundan geliyor:
“Sevgili babam. Bu yaşa geldim, senin uğruna canını verdiğin bu topraklar hala bizim. Torunlarımız oldu, torunlarımızın da torunları… İnşallah onların da torunları olacak ve bize bahşettiğiniz bu topraklar bizim kalacak. Üzerinde bayrağımız dalgalanmaya devam edecek.”
Hasan Uncu dedemize veda edip ayrılırken, 95 Yıllık bir mektup ile, 97 yıllık bir ömrün buluşması olanca gücüyle kulağımıza bunları fısıldadı.



Bu araştırma Ünye Tarih Araştırması Grubu (Ü-TAG) tarafından hazırlanmış olup, Sn. İrfan Dağdelen, Ünye Nüfus Müdürlüğü ve Çavdar Köyü Muhtarı Sn. İsmail Yılmaz’ın ve Sn. Seyit Bilal İhtiyaroğlu’nun katkılarıyla hazırlanmıştır.

Ahmet Kabayel – Ahmet Derya Varilci