23 Temmuz 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi - Antik Yunan, Persler ve İskitler

Antk Yunan'da domestik köle. 
(Sahibinden daha küçük betimlenmiştir.)

 

Karadeniz Arkeolojisi - Antik Yunan, Persler ve İskitler

 



Antik Dönem boyunca Karadeniz’den birçok kavmin geldi geçti. Bu süre zarfında egemen üretim biçimi eski Yunan kolonilerinin dayattığı ticari yapıyla benzerlikler gösterdi. Koloni öncesi ve sonraki dönemlerin Antik Karadeniz ekonomilerini, tüm Antik Dünya’da olduğu gibi köleci üretim tarzıyla açıklamak mümkündür.     

 

Koloni Kentleri, Persler ve İskit Toplumu

 

Eski Yunan'da egemenliğini sürdüren köleci mülkiyet biçimi, eski site-devleti sistemine dayanıyordu. Orada, topluluk kavramı, site kavramı ile karışıyordu. Ama bu, artık Doğuda olduğu gibi emekçilerin bir birliği (association) değil, köle sahiplerinin topluluğuydu. Bütün yurttaşlık haklarına sahip olan bu topluluk üyeleri, ayrıcalıklı bir azınlık oluşturuyorlardı. Onların dışında kalanlar, yalnızca köleler değil, aynı zamanda, haklardan yararlanamayan özgür halktı.[1]

Dolayısıyla Atina Demokrasisi, köle sahipleri arasındaki eşitlikten başka bir şey değildi. Atina'nın Altın Çağı olarak bilinen Perikles Dönemi (MÖ. 440-429), köle ekonomisinin doruğuydu. Sokrates’in öğrencisi Perikles iyi bir asker ve politikacıydı. Grek-Pers Savaşları ve Peloponez Savaşı arasında öne çıkmış ve etkili olmuştur. Kendisinden yaklaşık 200 yıl önce Solon Reformları gerçekleştirilmiş ve borçları yüzünden köleleştirilen halkın borçları silinmişti. Bu dönemde ortaya çıkan köle emeği açığı, Perikles Dönemi’nde savaşlardan sağlanan esirlerle sağlandı.

Sitelerdeki siyasi yapı tamamlanınca, kolonilerin kurulması da başlamıştı. Kolonlar (Koloni kuranlar) en başta, Yunanistan'ın, klan aristokrasisinin iktidarı ele geçirdiği bölgelerinden geliyorlardı. Klan aristokrasisi, toprağı kendi ellerinde toplayarak ve topluluk üyeleri yığınını yoksulluğa mahkûm ederek, onları, yurtlarını bırakmaya zorluyordu. Göçenlerin arasında, hem yoksullaşmış yurttaşlar, hem de köle emeğinin rekabeti karşısında iflâs eden zanaatçılar, küçük ve orta çiftçiler vardı. Kolonlar arasında, siyasal nedenlerle göçen aristokratlar da bulunuyordu.

Perikles ile birlikte köle ekonomisinin bu ve benzeri engelleri aşıldı. Hepsinden öte İlkçağ’ın en azgın köleci imparatorluğunu kuran Persler karşısında sağlanan askeri zaferler de Atina yönetimini rahatlatıyordu.

Yunan ana kıtasındaki “köleci üretim ilişkileri” elbet de uzak diyarlarda kurdukları kolonilerde de aynen uygulanıyordu, üstelik daha da katmerli olarak. Atina döneminin (M.Ö. 454-404) önemli olaylarından biri de Perikles'in MÖ. 436/5 tarihinde düzenlediği Karadeniz Seferi’dir. Bu konuda bilgi veren tek kaynak eskiçağ biyografı yazarı Plutarkhos ‘tur (M.S. 50-120).[2]

 

Antk Yunan'da köle emeği ve köle ticareti. 
(Yasal bir statü haline geldi.)

Tarım, Antik Yunan'da kölelerin çalıştırıldığı temel alandır. 
(Siyah Figürlü Amfora, British Museum.)

Antik Yunan’da Köle Ekonomisi

 

Kölelik, Pilos’ta (Navarin) ortaya çıkarılan çok sayıda tablette belgelendiği üzere Miken uygarlığı boyunca mevcuttu.[3]

Eski Yunanistan'daki bazı yazarlar (en belirgin olarak Aristoteles) köleliği doğal ve hatta gerekli görmüşlerdir. Kölelerin başlıca kullanıldığı yer tarımdı ama yüzlerce köle de taş ocaklarında veya madenlerde çalıştırıldı. Atina, yoksul aileler dışında, hane başına üç veya dört köle olmak üzere, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda en çok 80.000 köle ile en büyük köle nüfusa sahipti. Atina’nın klasik dönemde (M.Ö. 5. yüzyıl) köleci bir toplum haline geldiği kesin olarak söylenebilir. Kölelerin nüfusuna ilişkin olarak ise Demetrios’un Attika’daki nüfus sayımında 400.000 köle sayıldığı bilinmektedir.[4]

Antik Yunan’da köle ticareti en önemli gelirler arasında yer almış ve bundan çok büyük kazançlar sağlanmıştır. Özellikle Karadeniz’in önemli kentlerinden Sinope (Sinop) ve Trapezous (Trabzon) köle ticaretinin merkezi durumundaydı.

Antik Dönem ekonomisi “her türlü ürünün ve malın yoğun bir şekilde değiştirildiği ve bunlardan özellikle tahıl, şarap, yağ ve köle gibi dört unsurun ticaretin önemli elemanları olduğu” belirtilmektedir.[5]

Eski Yunan toplumunda köle ekonomisinin ayrıntılarını; Homeros destanlarında, Herodotos’un Historia’sında, Hesiodos’un İşler ve Günler (Theogonia) adlı eserinde ve Ksenephon’un Oeconomicus’unda görmek mümkündür.


 

Grekler ve İskitler (Skythai-Skythler)

 

Grekler, M.Ö. VII. yüzyılda, Karadeniz’in kuzey kıyısını değerlendirmeye başladılar. Başlangıçta İonya tüccarları buğday, balık, köle almaya ve Grek malları satmaya geliyorlardı. İlk ticaret acentaları, örneğin Bierezan adasındaki (Dinyeper ağzında) acentaları bu dönemde ortaya çıktı. Daha sonra VI. yüzyılda, kent devletlerinin düzenlediği ve yeni toprakların nüfuslandırılmasıyla sonuçlanan kolonizasyon başladı.

Pontos’un yerli halkından çekindikleri için Eski Yunanların bu bölgede koloni kurmaları kolay olmamıştır. Örneğin Strabon (VII. 298), “...işkillerin yabancıları kurban ettiklerini, insan eti yediklerini, kafataslarından içki içtiklerini...", anlatmaktadır. Keza Kırım’daki Tauri ve Kafkaslardaki Kolkhisliler de Eski Yunanların çekindikleri kabilelerdendi. Karadeniz bölgesindeki en önemli koloni Miletosluların kurduğu Sinope (Sinop) idi.[6]

Kolonizasyon, deniz havzasının kuzeyindeki yerli halkla Greklerin çok yakın ilişkiler kurmalarına yol açtı. Bu halkların en önemlileri Don ve Tuna nehirleri arasında kalan geniş topraklara VIII. yüzyıldan itibaren yerleşmiş olan İskitlerdi. Bu boyların çoğu, klanlar düzeninin yıkılışı ve sınıflara bölünmüş topluma geçiş döneminde bulunuyordu. Karadeniz kıyılarındaki steplerde hayvan yetiştiriciler yaşıyordu. İskitlerde, ataerkil biçimde kölelik vardı ve toplumsal farklılaşma artık ortaya çıkmıştı. Zanaatın (dericilik, yüncülük, çömlekçilik) ve Eukseinos Pontos kolonileriyle yapılan ticaretin (özelikle buğday, hayvan, balık ve köle ticareti) gelişmesi, İskit toplumunun doruğunun özellikle doğuştan soylu asker sınıfının ve boy başkanlarının zenginleşmesini sağlıyordu.[7]

Herodotos da Diakov ve Kovalev gibi İskit toplumunu “ataerkil” ve “köleci” olarak nitelendirir. Ancak Herodotos, Troya’ya destek olan kadın savaşçıları, Amazonları, İskitlerle ilişkilendirir. İskit erkekleriyle beraber Sauromatları oluşturan Amazonlar, İskit Ordusun kadın askerleridir. Thermodon Irmağı havzasında yaşayan Amazonları (günümüzde Terme civarı), İskitlerin ataerkil-köleci yapısıyla bağdaştırılması ne derece doğru olabilir? Öte yandan Herodotos, İskitleri Grek soyuna bağlayıp, Herakles efsanesiyle ilişkilendirir.

Sonuçta Ön-Türk olduğu ileri sürülen İskit toplumu da köle emeğine dayanıyordu. Şatafatlı kral mezarları, kurganlar, altın elbiseli adam vb. bu tezleri doğrular niteliktedir.  

 

Esik Kurganı ve Altın Elbiseli Adam Zırhı

 

Literatüre “Altın Elbiseli adam” adıyla giren bu buluntu, Kazakistan’ın Almatı yakınlarındaki Esik (Issyk) Kurgan’da 1969-70 yıllarında yapılan kazılarda ele geçirildi.

Radyo karbon analizine göre kurgan MÖ. 5. Yüzyıl’da inşa ediliyor. Genç yaşta ölen Tigin veya Tegin (Eski Türklerde Han’ın varisine verilen unvan) ait olduğu sanılan kurganda “Han Uya” yazılı bir de gümüş kap bulunuyor. Bu kapta “Tigin 23’ünde öldü, Esik halkına başsağlığı diliyorum” yazılıdır. Proto-Türk alfabesiyle yazılan bu yazı MÖ. 5. Yy.’a tarihlenmektedir. Bu yazı örneği Göktürk alfabesiyle MS. 681-744’de yazılan Orhun anıtlarından bin yıl daha eskidir. Gümüş kaptaki yazı, yazının İskitler ve Eski Türk kabileleri tarafından oldukça eski dönemlerde kullanıldığını ortaya koymaktadır.[8]

Türklerin Sibirya’nın Güney batısına M. Ö. 2. Yy ‘da Asya’nın iç taraflarından batıya doğru sefer yapan Hunlar döneminde geldikleri bilinmektedir. İskitler ise Karadeniz ile Altay arasındaki geniş alanlarda hüküm sürmüşlerdir.[9]

Altın Elbiseli Adam Türkiye'de Sergileniyor: Eylül-Ekim 2019.

Her ne kadar Doğu toplumlarında ve Kuzey Asya steplerindeki sosyal yapı ve ekonomik ilişkiler Ön Asya ve Batı dünyasıyla bire bir örtüşmese de temel üretim tarzı köle emeği üzerinde biçimleniyordu.

İskender İmparatorluğu ve Hellenistik Krallıklar için de aynı üretim tarzı geçerlidir. Yönetici sınıf her ne kadar Makedon kökenli olsa da İskender İmparatorluğu Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. Yunan kültürüne yakın ancak doğuya özgü yeni bir soylu sınıfı yaratılmıştı. Antik dönem tarihçisi Plutarkhos’a göre 70 civarında yeni kent kuruldu. Yönetici kesim Yunan koine lehçesiydi. Günümüzde Herat, Kandahar ve Semerkant adı taşıyan kentler İskenderiye adıyla o dönemde kurulmuştu.

 

Kaynaklar:

 

Zubritski, Mitropolski, Kerov, İlkel Topluluk, Köleci Toplum, Feodal Toplum, Sol Yay. 1979

Demir, Muzaffer, 2006, Perikles’in Karadeniz Seferi Üzerine Yeni Bir Yorum, Belleten, 2001.

Burkert, Walter. 1985, Greek Religion. Oxford: Blackwell Publishing.

Bonnard, André, 2004, Antik Yunan Uygarlığı I, Evrensel Basım Yayın,

Finley, Moses I., 2007, Antik Çağ Ekonomisi, Arkeoloji ve Sanat Yay.

Tekin, Oğuz, 2008, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay.

Diakov, V., Kovalev, S. 2017,  İlkçağ Tarihi 1, Yordam Kitap

Rásonyi, László, 2007, Tarihte Türklük, Örgün Yay.

Grakov, Boris Nikolayeviç, 2020, İskitler, Selenge Yay.



23.07.2025, Ünyekent

 

 

 

 

DİPNOT

[1] Zubritski, Mitropolski, Kerov, 1979, S. 100

[2] Demir, 2006. S. 2

[3] Burkert, 1985

[4] Bonnard, 2004, s. 303

[5] Finley, 2007, S. 18

[6] Tekin, 2008, S. 70

[7] Diakov, V., Kovalev, S., S.400

[8] Altın Elbiseli Adam 1969 tarihinde, Kazakistan’ın eski başkenti Almatı şehrine yaklaşık 50 kilometre mesafedeki Esik Kurgan’da yapılan kazı çalışmaları esnasında ortaya çıkartılmıştır. Kazak arkeolog Kemal Akisev başkanlığında yapılan kazılar sonucu gün yüzüne kavuşturulan buluntuların Türklerin ilk ataları arasında gösterilen ve tarihçiler arasında Proto-Türk olarak adlandırılan İskitlere ait olduğu düşünülmektedir. 26 harften oluşan Esik Yazıtı tam olarak çözümlenememiş olsa da Orhun Yazıtlarına giden sürecin erken bir aşamasını ifade etmektedir. 

[9] Rásonyi, 2007 - Grakov, 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder