26 Haziran 2024 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi – İlk Kazılar


Prof. Dr. İ. kılıç Kökten ve ekibi tarafindan Karadeniz'de yapılan 1940-41kazılan ve araştırılan yerler


Karadeniz Arkeolojisi – İlk Kazılar

 

Önceki Bölümün Özeti

 

Arkeolojik araştırmalar bakımından Karadeniz, Anadolu’nun diğer bölgelerine nazaran oldukça geri kalmıştır. Yağışlı ve dağlık bir bölge olması yanında havası değişken, denizi dalgalıdır. Tüm bu olanaksızlıklarına rağmen Samsun, Kastamonu ve Trabzon’da, 1940’lı yıllardan başlayarak arkeolojik araştırmalara ve kazılara başlanmıştır. Ünyeli hemşerimiz, Etnograf ve Arkeolog İsmail Kılıç Kökten ile birlikte Tahsin ve Nimet Özgüç’ün çabaları bu konuda etkili olmuştur. Özellikle Kökten’in Ünye’de yaptığı yüzey araştırmaları ve başlattığı kazılar, Karadeniz arkeolojisine önemli katkı sağlamıştır.

Bu durumu bölgenin arkeolojik araştırmalarına hemşerimiz Kökten gibi emeği geçmiş değerli arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özsait oldukça güzel özetlemektedir:

“Ordu'da arkeoloji ve Eski çağ tarihi ile ilgili pek az araştırma yapılmıştır. Bunlardan bizim için en önemlisi kıymetli hocam Prof. Dr. i. Kılıç Kökten'in Unye Yüceler köyü Cevizderesi sekilerinde bulduğu Paleolitik taş aletlerdir. (İ.K. Kökten, A.U. DTCFD, XXl3-4, 1963, s. ?-.75 vd., Lev. I-II). Yine İ Kökten Ünye’nin Tozkoparan mevkiinde yaptığı bir sondajda Üst Paleolitik, Kalkolitik ve İlk Tunç Çağ'a ait buluntular veren bir yerleşme yeri tespit etmiştir. Bu buluntular Ordu'nun kültür tarihi için son derece önemlidir.” [Prof. Dr. Mehmet Özsait, 1990 Yılında Ordu-Mesudiye Çevresinde Yapılan Yüzey Araştırmaları.]

 

Karadeniz’de Orta Paleolitik Dönem

 

Bölgede M.Ö. 100.000 - 40.000 yıllarına tarihlenen Orta Paleolitik safhaya ait âletler Kastamonu, Gölköy Enstitüsü yakınında bulunmuştur (Lewallesien tipte âletler). M.Ö. 40.000 - 12/10.000 yılları arasında tarihlenen Üst Paleolitik safhaya ait buluntular. İ. K. Kökten tarafından Ünye - Tozkoparan mevkiinde yapılan sondaj sonucunda ele geçmiştir.

Aynı yerleşmede Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı buluntuları da görülmüştür. İ. K. Kökten, 1940 yılında Samsun - Tekkeköy'de, Fındıcak ve Çınarlık vadilerindeki volkanik karakterli arazide 2 mağara, 30'dan fazla sığınak ve inler tespit eder.

T. Özgüç ve N. Özgüç ile birlikte burada 'A Mağarasında' yaptıkları kazıda, Mezolitik olduğunu söyledikleri âletler bulmuşlardır. Karadeniz Bölgesi'nde henüz Neolitik olabilecek bir yerleşmeden söz edemiyoruz. Buna karşılık az sayıda da olsa, Kalkolitik Çağ yerleşmesine ait buluntuları, Dündar Tepe, Horoz Tepe, İkiztepe gibi kazılarda Ch. Burney'in Batı ve Orta Karadeniz Bölgesi'nde, U. B. Alkın ve ekibinin Samsun ilinde, M. Özsait ve ekibinin Amasya, Ordu ve Tokat'taki yüzey araştırmalarında ele geçmiştir. [Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Özsait - "İlkçağ Tarihi'nde Trabzon ve Çevresi" Trabzon Tarihi Sempozyum Bildirileri, 6 - 8 Kasım 1998, Trabzon 2000, s. 36.]

Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinden Prof. Dr. Metin Kartal, bölgeye ilişkin şu değerlendirmede bulunmaktadır:

"Bu bölge de [Karadeniz Bölgesi kastediliyor] araştırması az olan bölgelerimizdendir. Tekkeköy - A Mağarası'na [Samsun] ek olarak verebileceğimiz örneklerden birisi de Killiğin Mağarası'dır ve Bayburt il sınırları içindedir. Buluntu alanlarının gün geçtikçe yeni araştırmalarla çoğalacağını umut etmekteyiz." [Metin Kartal, Türkiye'de Son Avcı - Toplayıcılar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s. 87, İstanbul 2009]

 


Karadeniz’de İlk Arkeolojik Kazı Çalışmalarından Günümüze

 

Karadeniz’de İlk Arkeolojik Kazı Samsun ve çevresinde yapılmıştır. Bilimsel anlamda ilk kazı Toduraki Macridy tarafından 1907 yılında Akalan’da başlatılmıştır.

1926 yılında Von der Osten Amerikan Şarkiyat Araştırması Enstitüsü adına Akalan Kalesi’nde incelemelerde bulunmuş, Kavak ve Ladik İlçelerindeki merkezler hakkında kısa notlar almıştır.

1940-1941 yıllarında ise İ. Kılıç Kökten başkanlığında Nimet Özgüç ve Tahsin Özgüç’ten oluşan bir ekip tarafindan bölgede araştırma gezileri yürütülmüş, Dündartepe Tekkeköy ve Kaledoruğu Höyüğünde kazılar gerçekleştirilmiştir.

1946 yılında Hamit Zübeyir Koşay ve Mahmut Akok tarafindan Lerdüge (Havza) Tümülüslerinde kazı ve araştırmalar yapılmıştır.

1955 yılında C.A. Burney, Bafra ve Alaçam arasında kalan kesimde araştırmalar yapmıştır. Ardından W. Orthmann Samsun bölgesini araştırmış, C. A. Burney’in araştırma sonuçlarını değerlendirmiştir. Bu araştırma ve kazıların dışında E. Forrer, H. Winckler, D.G. Hogarth, F. Genouillac ve S. Przeworski gibi araştırmacılar bölgede çıkan eserler üzerinde çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.

Görüldüğü gibi Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve takip eden dönemde Orta Karadeniz bölgesi oldukça yoğun arkeolojik araştırmalara sahne olmuştur. Özellikle yabancı araştırmacıların ilgi odağıdır.

1970 yılında J. A. Dengate tarafindan Sinop ve Samsun illerinde bir yüzey araştırması yapılmıştır. 1971-1977 yılları arasında ise Uğur Bahadır Alkım başkanlığındaki bir ekip tarafindan Samsun il sınırları içinde geniş kapsamlı bir yüzey araştırması yapılmıştır.

1991 de Samsun Arkeoloji Müzesi tarafindan Kara Samsun olarak adlandırılan alanda yapılan kurtarma kazısı ise günümüz samsun ili yerleşiminin geçmişi, Antik Amisos kenti hakkında bize önemli bilgiler sunmuştur. 1990 ve 1994 yılları arasında Amisos’ta incelemeler yapan S. Atasoy çalışmasının sonuçlarını bir kitapta toplamıştır. 2000 yılında Önder Bilgi, S. Atasoy, Ş. Dönmez ve L. Summerer’den oluşan bir ekip tarafindan Samsun Bölgesi Kültürel Gelişim Projesi kapsamında bir yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir.

Samsun ile birlikte çevre illerini de kapsayan daha geniş yüzey araştırmalarından ilki 1986-2004 yılları arasında Mehmet Özsait tarafindan, ikincisi ise 1997-2005 yılları arasında Ş. Dönmez tarafindan yürütülmüştür.

2005 yılından beri ise Vezirköprü Oymaağaç’ta (Nerik) R. Czichon tarafindan yürütülen kazı ve yüzey araştırmaları Samsun’un Arkeolojik geçmişine ışık tutması açısından oldukça önem taşımaktadır. Bu kazı ve araştırmaların yanında özellikle 2009 Samsun Arkeoloji Müzesi tarafindan raylı sistem güzergâhı üzerinde yer alan Kurupelit’te gerçekleştirilen kurtarma kazıları MÖ. 6. yüzyılda koloni kenti olarak kurulan Amisos için tarihine ışık tutacak önemli buluntular ortaya koymuştur.

2013 yılında Vezirköprü ve Havza ilçelerini kapsayan Neoklaudiopolis Antik Kentinin sınırları belirlemeye yönelik olarak T. Bekker-Nielsen başbakanlığındaki bir ekip tarafindan yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiş ve elde edilen sonuçlar bir kitapta toplanmıştır.

Son olarak 2015 yılından itibaren Atila Türker tarafindan Prehistorik ve Protohistorik yerleşimleri tespit etmek amacıyla Kurupelit’te ve Dombalaktepe’de arkeolojik kazı çalışmaları yürütülmektedir.

 

Dündartepe, Kaledoruğu (Akalan Kalesi) Kazıları

 

1940 yılında Kılıç Kökten ve Tahsin Özgüç ilk olarak Kılıç Kökten tarafından saptanan Dündartepe'de kazılara başlamışlardır. Bu çalışmalar 1941 yılında da sürdürülmüş ve Prof. Nimet Özgüç de heyete katılmıştır. Aynı yıl Dündartepe dışında, Tekkeköy ve Kaledoruğu höyüklerinde de kazı yapılmıştır.


Samsun Dündartepe Kazısı
 

Dündartepe Kazısı

 

Dündartepe yahut diğer adıyla Öksürüktepe, Samsun merkez ilçenin 3 km güneydoğusunda bulunan 15 m yüksekliğindeki höyüktür. Kalkolitik, Eski Tunç ve Hitit çağlarına ilişkin üç kültür katı saptanmıştır. Höyüğün tepesindeki en son yerleşme Eski Tunç Çağı’na aittir. Höyüğün eteklerinde Hitit yerleşmesine rastlanmıştır. 1. kültür katında Kalkolitik döneme tarihlenen yapı kalıntıları, el yapımı seramik parçaları, pişmiş toprak ağırlıklar, çakmaktaşı bıçak vs. bulunmuştur.

Höyüğün tepesinde ve eteklerindeki 2. kültür katı Eski Tunç Çağı’na tarihlenmektedir. Yangınla sona eren bu katta dörtgen planlı ev ve ocak, koyu gri renkli, içi kırmızı ya da kahverengi kaplar, kemik eşyalar, pişmiş toprak ağırşaklar bulunmuştur. Höyüğün tepesi dışında eteklerinde Hitit dönemine tarihlenen 3. kültür katında üç yapı katı saptanmıştır.

Birinci yapı katında taş temelli kerpiçten evler (M.Ö. 1500-1200), ikinci yapı katında taş temel kalıntıları (M.Ö.1500), üçüncü yapı katında çoğu boya astarlı, çarkta yapılmış ve iyi fırınlanmış seramik buluntuları, pişmiş toprak mühürler, hayvan heykelcikleri, kemik iğneler (M.Ö.1500’den önce) ele geçirilmiştir.


Akalan Kalesi surları 

 Akalan Kalesi ortasında höyük

Akalan Yüzey Araştırması ve Kazı Ekibi
 

Akalan Kalesi

 

Samsun Atakum ilçesi Çatmaoluk ve Kulacadağ Köyleri arasında kuzey, güney ve batısı Karadere Çayı ve kollarıyla sınırlanan yüksekçe bir platonun ilk yamacında kurulmuştur. Uzunluğu yaklaşık 350 m, genişliği ise 50-70 m'dir. Etrafı yaklaşık 1 kilometre uzunluğunda ve 4- 4,5 metre yüksekliğinde surlarla çevrilidir. Kalenin kurulduğu tepe büyük ölçüde kayalık olduğundan surlar topoğrafyaya uydurulmuş kayalar surlara temel olmuştur. Arazinin durumuna göre surlar yer yer oldukça eğimli yapılmıştır. Kalenin ortasında höyük olduğu tahmin edilen bir yükselti bulunmaktadır. 1906 yılında Toduraki Macridy tarafından kazılan Akalan Kalesi'nde çok sayıda çanak-çömlek ve pişmiş toprak mimari kaplama levhası çıkmıştır. Buluntular İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır.

19 Mayıs Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Michael Deniz Yılmaz’ın “Akalan Kalesi ve Çevresi (Samsun) Arkeolojik Yüzey Araştırması” başlıklı çalışmasında şu ayrıntıya yer verilmektedir:

“Akalan Kalesi, Ege ve Yunanistan ile İç Anadolu ve Samsun çevresinin ticari ve sosyo-kültürel etkileşimlerinde önemli rol oynayan bir antik yerleşimdir. Kültürel alışverişin Anadolulu (yerli) halk üzerindeki etkilerini ve bu halkın rolü konuları yanı sıra yine bu halkın Samsun’a (Amisos) yerleşen Egeli (Miletoslu) kolonistlerle olan etkileşimleri hakkında önemli veriler sunacak bir yerleşim özelliği göstermektedir.”

Gerçekleştirilecek çalışmanın ana öğesini bir Demir Çağı yerleşimi olup MÖ 7.-6. yüzyıllarda Klasik Çağ Ege Kültürleriyle münasebetlerde bulunan ve bu kültürlere ait buluntular barındıran Akalan Kalesi ve 10 km etrafındaki yakın çevresindeki çağdaşı yerleşimlerin tespitiyle tescili ve bu kentlerle olan benzerliklerini inceleme oluşturmaktadır.

 

Karadeniz Arkeolojisi Tekkeköy Kazı Çalışmalarıyla devam edecektir.

 

 

Yararlanılan Kaynaklar:

 

İ. Kılıç Kökten-Nimet Özgüç-Tahsin Özgüç, 1940 ve 1941 Yılında Türk Tarih Kurumu Adına Yapılan Samsun Bölgesi Kazıları Hakkında İlk Kısa Rapor.

Mehmet Özsait, 1990 Yılında Ordu-Mesudiye Çevresinde Yapılan Yüzey Araştırmaları.

Michael Deniz Yılmaz, Akalan Kalesi ve Çevresi (Samsun) Arkeolojik Yüzey Araştırması.

Atila Türker, Dombalaktepe Kazısı 2021: Başlangıç raporu ve İlk Sonuçlar, 42. Kazı Sonuçları Toplantısı, c. 1, s. 253

Akın Temür, Arkeolojik̇ Devirlerde Tekkeköy, Tekkeköy Tarihi, - Dünden Bugüne: Antik Dönem, c. 1, s. 61-63

 

 

26.06.2024, Ünyekent


12 Haziran 2024 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi

 


Karadeniz Arkeolojisi

 

Karadeniz Bölgesi, özellikle Doğu kesimi birçok yönden Türkiye’nin en dinamik bölgelerinden birisidir. Karadeniz’in sadece havası değişken, denizi dalgalı ve dağları engebeli değil, insanı da son derece hareketli ve toplumu dinamiktir. Dolayısıyla bölge kültürü de özgün ve zengindir. Buna karşın Karadeniz’in kültürü ve etnik yapısı yeterince incelenmiş değildir.

Aynı belirlemeyi Karadeniz Arkeolojisi için de yapabiliriz.

Anadolu’nun bu bölgesi, bunca insan ve kültür zenginliğine rağmen, maalesef arkeolojik araştırmalardan nasibini yeterince alamamıştır.

Karadeniz arkeolojik açıdan Anadolu’nun en bakir bölgesidir.

Neden böyledir?

Çünkü aşılmaz dağları, yağışlı iklimi ve haşin coğrafyası arkeolojik verilerin elde edilmesine engel olmaktadır.

İklimin yağışlı olması, yeşil bitki örtüsünü ve ormanları beslemektedir. Doğal olarak bölgede ahşap yapılaşma egemendir. Ahşabın ömrü diğer malzemeler kadar dayanaklı olmadığı için bölgede tarihöncesinden bugüne ulaşmayı başaran kalıntılara rastlayamıyoruz.

Erozyon ve sel baskınlarına taş yapılar bile dayanamamakta, nemli-yağışlı ortamda devasa surlar hızla dağılmaktadır.

Buna rağmen toprak, çok iyi bir saklayıcıdır. Arkeolojik veriler toprağın altındadır. Tarihi kalıntılar çürüse, dağılsa dâhi tarihe ve tarihöncesine ait bize çok önemli ipuçları sunmaktadır.

Özetle söylersek, Karadeniz’de arkeolojik kazılar meşakkatlidir, zordur ama imkânsız değildir. Nitekim 1940-41 yıllarında Ünyeli Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten’in başlattığı çalışmalar kesintiye de uğrasa Karadeniz Kazılarını başlatmıştır. Ardından 1954’te Ünye’den Rize’ye kadar süren yüzey araştırmalarına (surway) girişmiştir.

 Ünye çevresinde ilk insan yerleşimi, günümüzden yaklaşık 15.000 yıl öncesine rastlamaktadır.  İ. Kılıç Kökten'in Cevizdere Havzası'nda yaptığı arkeolojik çalışmalar sonucunda bu bulguya ulaşıyoruz.

En baştan başlayalım.


İlk İnsan Göçleri

 

Tarihöncesi Anadolu ve Karadeniz  

 

Canlıların memeli türü olan primat (insansı), günümüzden yaklaşık 60 milyon yıl önce ortaya çıktı. (Güven Arsebük, İnsan ve Evrim, 1990)

Hominidler, insanımsı fizyolojiden araç kullanmaya elverişli fizyolojiye günümüzden 10 milyon yıl önce geçti.

Homo Habilis (Yetenekli İnsan), 2,5-3 milyon yıl önce; 2 milyon yıl süren Dördüncü Zaman’da ortaya çıktı. Buzul Devri ve Buzul Sonrası (Pleistosen ve Halosen). Yer: Afrika, Etiyopya (Australopithecus Afrensis, 3,8 milyon yıl önce).

Homo Erectus (Ayağa kalkan İnsan): insan evriminin başlangıcı. 1,8 milyon yıl önce başladı. (Dinozor Çağı).

Homo Erectus’tan iki insan (homo) türü evrimleşti:

Homo Neanderthalensis. (Almanya, Neandarth Bölgesi) ve Homo Sapiens.

Günümüze ulaşmayı başaran insan türü Homo Sapiens olarak bilinir, diğer tür(ler) devam edememiştir.

İnsan türün en eski buluntuları; Fransa’da Kromagnon (Cro Magnon Mağarası), Endonezya’da Java İnsanı, vb.

Ülkemizde bulunan en eski insan fosilleri:

Denizli Kocabaş köyü, 1,2-1,6 milyon yıl öncesine ait Homo Erectus kafatası, (Prof. Dr. M. Cihat Alçiçek, 2002)

Trakya’da (İstanbul) Yarımburgaz Mağarası, 400.000 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Homo erectus'un Avrupa'ya geçiş rotasındaki yerleşimlerindendir.

Anadolu’da Karain Mağarası (Antalya, Alt Paleolitik Dönem‘den Roma Dönemi'ne kadar yerleşim görmüştür)

Anadolu'nun Paleolitik dönemine ait fosil insan kalıntısı bulunan alanları Antalya'da Karain Mağarası yanında, Beldibi kaya altı sığınağı, Hatay'da Merdivenli Mağarası, Kanal Mağarası, İncili Mağara (Büyük Mağara) ve Üçağızlı Mağarası'dır. (Şenyürek, 1949; Şenyürek ve Bostancı, 1956, Bostancı, 1963, 1971, 1973; Güleç vd. 2007)

Karadeniz’de tespit edilen en eski yerleşimler:

Samsun İlinde Dündartepe ve Tekkeköy.

İsmail Kılıç Kökten 1940 yılında Samsun-Tekkeköy’de Fındıcak ve Çınarlık vadilerindeki volkanik karakterli arazide 2 mağara, 30’dan fazla sığınak ve inler tespit etti. Tahsin ve Nimet Özgüç ile birlikte burada “A. Mağarası’nda yaptıkları kazıda Mezolitik olduğunu söyledikleri aletler bulmuşlardır. (Belleten DC/35. 1945, s.361-^00, Lev. 63-74; Türk Tarih Kongresi III, 1943, s.393)

Karadeniz Ereğlisi'nde İnönü Mağarası; Karadeniz Bölgesinin bilinen en eski yerleşim yeri ile Erken Tunç dönemine, Balkan kökenli kavimlere ve Hitit İmparatorluğuna ait tarihi eserler bulundu. Anadolu'daki en eski ahşap arkeolojik kalıntılar olması muhtemel bulgular keşfedildi. (Dr. Hamza Ekmen, 2019)

Kastamonu'nun Tahta ve Malak köylerinde (Achelleen ve Mousterien tipte âletler, E. Bostancı, DTCFD V/2,1952, s.224).

Kastamonu Gölköy Enstitüsü yakınında MÖ. 100.000-10.000 yıllarına tarihlenen Orta Paleolitik safhaya ait Levalloisien tipte aletler. (M. Şenyürek, DTCFD 11/2, 1944, s.349-352.)

Trabzon'un Kuzey'inde, Bayburt'un 13 km Güneydoğu'sunda, Çoruh Irmağı'nın kollarından biri olan Gez Deresi kıyısındaki Gez alanında Achelleen tipte el baltası, Levalloisien - Mousterien tipte kazıyıcılar ve yonga âletler bulunmuştur. (N. Gündüzalp, 1979 – 1980)

Ünye’nin Yüceler Köyü ve Ceviz Deresi sekilerinde (Achelleen tipte el baltası). İsmail Kılıç Kökten, DTCFD XX/3-4, 1962, s.275.

Ünye-Tozkoparan mevkii, MÖ. 40.000-12/10.000 yılları arasına tarihlenen Üst Paleolitik Safhaya ait buluntular İ. K. Kökten tarafından yapılan sondaj sonucunda ele geçmiştir. Aynı yerleşmede Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı buluntuları da görülmüştür.


 


Paleolitik Dönem  (Taş Devri) Aletleri

Ünye ve Karadeniz’de Arkeolojik Bulgular

 

Yazımızın başlangıcında Karadeniz Bölgesinin ülkemizin Eski Çağ Tarihi ve Arkeolojisi yönünden en az araştırılan bölgelerinden biri olduğunu söylemiştik. Bunda bölgenin dağlık bir yapıya sahip olması ve yağışlı iklim yapısı en önemli etkendir. Sahile bakan toprakların neredeyse tümü yeşil bitki örtüsüyle kaplıdır.

Yine de bölgede bilimsel diyebileceğimiz çalışmalar, yabancı gezginler aracılığıyla da olsa 1800'lü yıllarda başlamıştır.

 

Karadeniz Ereğli-İnonu Mağarası

Karadeniz’de Alt Paleolitik Dönem Buluntuları

 

13. Yüzyıldan itibaren seyyah ve araştırmacıların ilgi alanı olan Karadeniz Bölgesinin en eski tarihi günümüzden bir milyon yıl öncesine (Alt Paleolitik Dönem) kadar gitmektedir.

İnsan türünün ilk yerleşim alanı mağaralardır.

Bu döneme denk düşen aletler (üretim araçları) bölgede üç yerde ele geçmiştir: Kastamonu, Ünye ve Trabzon.

1 - 1951 yılında Kastamonu'nun Tahta ve Malak köylerinde (Achelleen ve Mousterien tipte âletler).

 2 - 1960 yılında İsmail Kılıç KÖKTEN tarafından Ünye'nin Yüceler Köyü Cevizdere'si sekilerinde (Achelleen tipte el baltası).

3 - 1979 - 1980 yıllarında Trabzon'un Kuzey'inde, Bayburt'un 13 km Güneydoğu'sunda, Çoruh Irmağı'nın kollarından biri olan Gez Deresi kıyısındaki Gez alanında N. Gündüzalp ve ekibi tarafında Achelleen tipte el baltası, Levalloisien - Mousterien tipte kazıyıcılar ve yonga âletler bulunmuştur.




Prof. Dr. Mehmet Özsait

 

Devam edecek: Karadeniz’de Orta Paleolitik Dönem ve Ünye

 

Yararlanılan Kaynaklar: 

KÖKTEN, İsmail Kılıç, Ünye'de eski Taş Devri'ne (Paleolitik) ait yeni buluntular, 1962

ÖZSAİT, Mehmet, “Eskiçağ Tarihinde Trabzon ve Çevresi”, Trabzon Tarihi Sempozyumu, Trabzon, 6 – 8 Kasım 1998, Zorlu Grand Otel – Trabzon 1999

 

13.06.2024, Ünyekent

 

5 Haziran 2024 Çarşamba

Sevgi Ağabeyim Yaşar Karaduman

 



 

Sevgi Ağabeyim Yaşar Karaduman

 

 

Aslında yıldönümlerinde anmak gerekirdi seni, sekiz Ocak’ta…

Aramızdan ayrılalı iki buçuk yıl olmuş.

Ajanda usulü çalışma alışkanlığı olmayınca, aylar sonra düşüyorsun usuma.

Ahmet Kaya şarkısındaki gibi:

“Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan, sonradan…” 

 

Yine sahilde yürüyoruz Çömlekçi Mahallesi’ne doğru…

Sahildeki sütunların yanından geçiyoruz.

Tam da deniz sezonu açılırken!

Sütunların yeni olduğu, henüz birinin dikildiği tarihte...

Feneraltı’ndan dönüyoruz.

Ben, Ahmet Kabayel ve sen Yaşar ağabey.

O anı fotoğraflıyoruz, sonra da yazıyorsun...

Arşivden bulup, çıkarıyorum işte.

Paylaşma gereği duyuyorum izninle.

 

(Birken üç oldu o sütunlar, tepesine kel kartal, leylek maketi falan konduruldu. Sütunlar hala orada duruyor ama üstündeki kuş maketleri kaldırıldı. Dün sahilde sütunları görünce hatırladım değerli ağabeyim Yaşar Karaduman’ı. Âşık Veysel’in dediği gibi, hatırlanası dostlardandı. Kendi gitti, adı kaldı. Bir de özlemi.)

 

Ünye’den çıktım başım selamet

İstanbul’u görünce koptu kıyamet.

 

Aşağıda kısa bir Ünye yolculuğunu yazmak istiyorum size.

Uzun metinlerden çok fotoğraf bulacaksınız dosyada.

O nedenle hemen kapatmayın, sizi sıkmayacağım.

 

Ünye sakin ve huzurlu bir kasaba…

Bu sakin Karadeniz kasabasından İstanbul’un keşmekeşine dalınca

Yukarıda yazdığım gibi kıyamet kopuyor.

 

İlk fotoğraflı konu: Sütunlar

 

Aşağıda fotoğraflara dikkatle bakın bunlar ne olabilir?

Biz ne olacağını biliyoruz acaba siz ne yorum getireceksiniz bakalım.

Bunlardan beş tane yan yana yapacaklar

Ünye taşından yapacaklar

 





 

Bu sütun şimdilik tek olarak fotoğrafta görülen yere dikilmiştir.

Ünye taşından olduğunu öğrendik.

 

Özellikle bu konuda Amerika’da yükseköğrenim görmüş sevgili arkadaşımız Mehmet Kavaklıoğlu’na soruyorum:

Mehmetçiğim bunlar hangi tip sütunlardır, buraya neden dikilmiş olabilirler, kaidenin üzerine, yani tepesine sence ne konacaktır?

 

Bir sabah denizden dönerken, Varilci, ben ve Kabayel

Sütunun önünde durup anlamaya çalıştık.

Fikir yürüttük bu nedir, şimdi durup dururken neden buraya dikilmiş?

 

 

Varilci, önce sütuna hayran hayran baktı

-Vay beee, dedi, bu tam Memet Abi’nin işi. Ahmet sen biliyor musun bunun buraya neden dikildiğini ve ne işe yarayacağını?

-Vallahi hiçbir bilgim yok, ben de anlamaya çalışıyorum. Kaidenin dibinde bir yazı falan da yok. Acaba üzerine ne oturtacaklar?

Varilci:

-Buraya neden diktiler, tarihle ilgili bir şey mi acaba?

Kabayel:

-Tepesi düz buraya kesin bir şey oturtacaklar ama ne?

 

Kabayel:

-Gelin şöyle dibinde bir hatıra fotoğrafı çekelim, Yaşar Abi senin fikrin nedir, bu ne işe yarayacak acaba, sen sütundan anlarsın tarihçisin…

Karaduman:

Varilci fazla dayanma yıkılır mıkılır, zaten adımız bozguncuya çıkmış başımıza kalır. Ben şimdi Mehmet Kavaklı’nın önüne geçip yorum yapamam, fırça mırça yeriz Memet’den. O zaten bunu görünce yazar bize.

Varilci:

-Abi bunun tarihle bir ilgisi var, tarih senin işin, eskiden Ünye’de böyle direkler mi vardı acaba, onların yerine dikiyor olabilirler mi, hiç fikrin yok mu?

Karaduman:

-Benim tahminim şöyle: Bunlardan yan yana beş tane yapacaklar. Tepelerine de, ya ayakta ya da büst olarak Ünye’nin beş Ünlü Paşasının heykelini dikecekler.

Varilci:

-Kim abi bu beş Ünyeli ünlü paşa?

Karaduman:

-Onu da siz bulun…

 

İkinci Tema: Eski iskelenin üzerindeki ışıklar.

 

Ünye’de gözümüze çarpanlardan biri de eski köprünün üzerine konulan altı yedi adet, enerjisini gündüz güneşten depolayıp hava kararınca yanıp sönmeye başlayan kırmızı lambalar.

 




 

Gündüz lambaların görünüşü bu şekilde…

Hava kararınca kırmızı olarak peş peşe yanıp sönüyorlar.

 


Biz yalnız bu kadar yakalayıp fotoğraflayabildik.

 

Acaba bu ışıklar ne amaçla buraya konuldu?

Sizin tahminleriniz nedir?

 

Ben Ünye’de birkaç kişiye sordum, biri

-Limana gemiler geliyor, gelip giderken eski iskeleye çarpmasınlar diye koymuşlardır, dedi

Biri de:

-Dolgu var ya, Atatürk Parkı dolgusu, yukardan hava alanına benziyormuş, Rusya-Ankara seferini yapan uçaklar yanlışlıkla inmesin diye koymuşlar ışıkları dolgunun yakınında bulunan eski iskelenin üzerine, işaret olsun diye.

 

Bana söylenilenler bunlar

Siz ne dersiniz?

Bir başka dosyada size, bir Ünye konağında, dünyada iken gömdüğü üç küp altını,  öldükten sonra almaya gelen prensesin hikâyesini yazacağım.

 

Hepinize sevgiler.

 

Yaşar KARADUMAN

 

 


05.06.2024, Ünyekent

https://www.unyekent.com/kose-yazilari/sevgili_agabeyim_yasar_karaduman-4741.html