26 Mart 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi-Ünye Kalesi

 


Karadeniz Arkeolojisi-Ünye Kalesi

  

Ünye Kalesi girişindeki kaya mezarının kime ait olduğunu yahut kim tarafından yaptırıldığını anlamak için kalenin antik dönemde nasıl kullanıldığına bakmak gerekir. Her şeyden önce bu kale, diğer kaleler gibi savunma amaçlı bir askeri üs olarak tahkim edilmiş olması gerekir. Bölgede arkeolojik bir araştırma yapılmadığından, kalede ilk tahkimatın ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir. 

Tahkimat veya istihkâm, savaşlarda kullanılmak üzere savunma amaçlı inşa edilmiş askerî yapılar ve binaları tanımlar. 2008 yılında yapılan yüzey temizliği sırasında açığa çıkan dört aşamalı surlardan, kalenin kullanımını MÖ. 2. Yüzyıl’a kadar götürebilmekteyiz.

Araştırmaların derinleştirilmesiyle bu tespiti daha önceki dönemlere kadar götürmek mümkündür. Binlerce yıl süren uygarlık tarihinin çeşitli aşamalarında insanlar, farklı şekillerde savunma amaçlı yapılar inşa etmişlerdir. Ünye Kalesi, Osmanlı Dönemi dâhil tarihin her döneminde yerleşim görmüş ve bu sürecin bazı aşamalarında farklı inşa tarzıyla duvarlar örülmüş yahut yenilenmiştir. En son en dıştaki sur kalıntıları 60’lı yılların sonunda restorasyon amaçlı yeniden yapılandırılsa da aslını yansıtmaktan uzak kalmıştır. 2008 yılındaki yüzey temizliği esnasında, “eskitme” yöntemine başvurulmuş, yakın dönemde inşa edilen bu duvarlar kalenin genel durumuyla uyumlandırılmaya çalışılmıştır.

 

Mitridatların Ünye Kalesi

 

Savunma anlayışı, Hellenistik dönem tarihinde en çok karşılaşılan konulardan biridir. Dönemin çalkantılı ve savaş odaklı doğası gereği, savunma üzerinden toplulukların ekonomisi, sosyal yapısı ve askeri organizasyonu hakkında birçok bilgiye ulaşmak mümkündür. Büyük İskender’in ölümünden sonra komutanları arasında Anadolu coğrafyasını paylaşmak üzere gerçekleşen savaşlar idari olarak boşlukların oluşmasına neden olmuştu. Bu karmaşayı fırsat bilen bazı krallıklar güçlenerek tarih sahnesinde yerlerini almaya başlamışlardı. Bunlardan bir tanesi de Orta Karadeniz Bölgesi’nin tek gücü haline gelen Mithradat Krallığı’dır. Greko-Pers odaklı bir politika yürüten krallık kendine has bir yönetsel yapıya sahipti. Hellenistik dönemin diğer krallıklarından farklı olarak Mithradatlar kentleşme politikası gütmemiş, kırsalın efektif bir şekilde yönetilmesine dair bir düzenleme gerçekleştirmişti. Verimli tarım arazileri, bu arazilerden elde edilen ürünü krallık ekonomisi için katkıya dönüştüren köy toplulukları ve bunların içinde bulunduğu vadileri, önemli geçiş noktalarını koruyan gözeten kaleler ile kült merkezleri, krallığın yönetsel organizasyon şemasını oluşturmaktaydı.[1]

 

Kale Yerleşimi / Yerleşke Kavramı

 

Ünye Kalesi yerleşimi, öncelikle savunma amaçlıdır. Müstahkem mevki anlamına gelen kaleler; sağlamlaştırılmış, tahkim ve istihkâm edilmiş, hasmın harekâtını güçleştirmek, geciktirmek için stratejik yollar üzerine kurulmuş alanlardır. Ünye Kalesi de ulaşımı güç, sarp bir kayalık alana kurulmuş, dört kademeli surlarla tahkim edilmiştir.

Kale, bölgede sadece savunma amaçlı yapılar olmayıp, üretimin organizasyonu ve siyasi yönetim merkezleri olarak da işlev görürüler. Düşman akınları sırasında bölge halkının sığındığı yerler olması yanında, üretimin düzenlendiği ve bölüştürüldüğü alanlardır.

Oinoe/Ünye’nin böyle kilometrelerce uzağındaki bu kale, asla Ünye’yi savunmaya yarayamaz, yalnızca iç bölgeden gelip Ünye’ye çıkan yolu denetlemek için yapıldığı bellidir.[2]

Bilge Umar’a ait bu belirleme kalenin hangi dönemi için söylenmiştir, belirtilmiyor. Ünye’nin kuruluşunu MÖ. 5. Hatta 7. yüzyıla kadar taşırken (Kolonyal Dönem), söz konusu sarp kayalığın kale amaçlı kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Kimmer ve ardından İskit akınlarının hüküm sürdüğü dönemde bölge tam bir bilinemezler yumağıdır.

Aslında Ünye Kalesi’nin tarihi Anadolu’da Pers hâkimiyetinin sona erdiği dönemle birlikte başlamaktadır. Bu dönem, Büyük İskender’in tüm bölgeyi fethettiği ve Hellenistik Krallıkların kurulduğu dönemdir.

Bölgedeki idari boşluktan yararlanan Mitridat Krallığı, Karadeniz’de hâkimiyet kur5muş ve II. Mithridates zamanında (MÖ 250-MÖ 220 civarı) Orta Karadeniz kıyılarını ele geçirmiştir. Ünye Kalesi girişindeki kaya mezarının da bu dönemde yapılmış olması muhtemeldir.

Bölgede egemenlik kuran II. Mithridates’in Ünye Kalesi’ni kurduğu yahut zapt ettiği biçiminde bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Mithridat krallığının siyasi ve ekonomik yapısı gereği bu kaleyi kullandıklarını söylemek mümkündür. Haliyle kale girişindeki söz konusu kaya mezarı da Mithridatlar’a özgüdür, onlara ait olmalıdır.[3] 

Ancak kral bu mezarı kendisi için değil de bir ittifak sonucu evlendiği eşi "Laodice" (gerçek adı bilinmiyor) adına yaptırmış olmalıdır. [4]

II. Mithridates’in mezarı, Amasya’da Harşena Dağı’nda “B” ile işaretli mezardır. Bu dönem Pontus krallığının mezarları dağın güney yamacında bulunmaktadır.[5]

En büyük kralları VI. Mithradates ise, cesedinin Sinop’a getirilmesinden ötürü Sinop’taki nekropole, bir başka kraliyet mezarlığına defnedilmiştir. [6] 

Bir rivayete göre de VI. Mithradates altın heykeliyle birlikte Sinop’ta bilinmeyen bir yerde gömülüdür.[7]      

 

II. Mithridates (MÖ 250-MÖ 220)

 

Ünye Kalesi’ndeki antik mezar araştırmacılar tarafından II. Mithridates’le ilişkilendirilir, buna dair net bir belge olmadığı da vurgulanarak.[8]  

II. Mithridates, Hellenistik Dönem’de Orta Karadeniz kıyı kesiminde kontrolü sağlayan Pontos kralıdır. Bu nedenle hayat öyküsü üzerinde biraz durmak gerekir.

II. Mithridates, babası Ariobarzanis'in ölümünün ardından üçüncü Pontus kralı olarak tahta çıkmıştır. Babası öldüğünde küçük yaşlardaydı. Tahta çıkışından kısa süre sonra krallığı Galatlar tarafından istila edilse de bir süre sonra onları püskürtebildi. Büyük olasılıkla MÖ 240/239 gibi Seleukos İmparatorluğu II. Seleukos'un kızı Laodike ile evlendi.[9]

Bu evlilikle beraber Frigya bölgesinden bazı şehirleri çeyiz olarak alırken, krallığında da Seleukos yanlısı dış siyaset izlemeye başladı. Bununla birlikte kayınpederi II. Seleukos ile kayınpederinin küçük kardeşi Antiohos İeraks arasında MÖ 237 yılında yaşanan Ankyra (Ankara) Muharebesinde Antiohos İeraks'ın yanında yer alarak savaşın kazanılmasında rol aldı. MÖ 222'de kızı Leodike'yi Seleukos İmparatoru III. Antiohos ile evlendirerek Seleukoslarla ilişkilerini yeniden güçlendirdi.

MÖ 220'de dönemin güçlü şehirlerinden Sinop'a saldırsa da, Rodoslulardan yardım gören şehri ele geçiremedi. Ancak Orta Karadeniz’de egemenliğini güçlendirdi ve kıyı kesiminde kontrolü sağladı. Bu durumu Helenistik dönemi ayrıntılarla ele alan antik Yunan tarihçisi Polibios, Yunanca adını taşıyan 40 ciltten oluşan ama günümüze ancak ilk 4 cildi kalmış olan “Akdeniz Dünyası ve Roma’nın Yükselişi” adlı eserinde anlatır.[10]

MÖ 220 tarihinden sonraki hayatı net bilinmemektedir. MÖ. 220 ile 2010 yılları arasında öldüğü ya da krallığını oğlu III. Mithridates’e bıraktığı belirtilir. 


 

Atmaca Kalesi Efsanesi

 

Boğaziçi Üniversitesi eski profesörlerinden John Freely (1926-2017), Ünye Kalesi’ni (dönemin derebeyinin adıyla Çaleoğlu Kalesi) anlattığı eserinde, edebiyat dünyasında yazılan ilk roman kabul edilen bir yapıta atıfta bulunur. Fransız yazar/şair Jean d’Arras’ın yazdığı on dördüncü yüzyıl romansı Mélusine adlı romanda geçen Atmaca Kalesi’nin Ünye Kalesi olduğu ileri sürer.



Çaleoğlu Kalesi aynı zamanda efsanevi Atmaca Kalesi’dir, edebiyata ilk olarak, Jean d’Arras’ın yazdığı on dördüncü yüzyıl romansı Mélusine’de görülür. Mélusine, hem Kıbrıs’ı hem de Kilikia Ermeni Krallığını yöneten hanedandan Lusignan kontu Raimondin’in karısıydı.  Efsaneye göre, Mélusine’in kız kardeşi prenses Merlier, kıyamete kadar bu kalede mahpus tutulmaya mahkûm edilmişti. Gardiyanı bir atmacaydı ama aynı zamanda kalenin etrafında şövalyeler de nöbet tutuyordu. Şövalyelerin görevi atmacaları uyanık tutmak ve yemeden, içmeden, uyumadan, sohbet etmeden üç gün boyunca kalenin dışında beklemekti. Ödül olarak mahpus prenses, ‘maddi’ olmak kaydıyla, her dilekleri yerine getiriyordu ama ondan ‘vücudunu ya da evlilikle veya başka yollarla aşkını talep edemiyorlardı’. Uygunsuz istekte bulunan şövalyelerin dokuz nesli bahtsızlıktan kurtulmuyordu. Bir Ermeni kralı nöbetini tuttuktan sonra prensesi istemiş, ceza olarak da o ve torunları kendilerini bitmeyen bir savaşın içinde bulmuşlardı.”[11]

15. yüzyıl Fransız şair ve besteci Jean d'Arras’ın Roma de Mélusine Le Noble Hystoire adlı eseri roman formatında yazılan ilk eser olarak kabul edilir. Şiir kalıplarından bir hayli uzaklaşmış bir eser olması ve içeriği bakımından roman türünün prototipi sayılır.[12]

Jean d'Arras-Melusine 1895 yılı basımı

Melusine romanında "Atmaca Kalesi Efsanesi" ve eski basımın resimleri.

Bir atmaca efsanesi üzerine kurgulanan eserde, bitip tükenmek bilmeyen savaşlar konu edilir. Savaşların geçtiği bölge ve Ünye kalesi üzerinde bulunan kartal figürü, efsanede sözü edilen Atmaca Kalesi’nin Çaleoğlu Kalesi olduğu kanaatini doğurur. Kaledeki kartal figürü Bijikşyan’dan Hamilton’a, Hommaire’den Vital Cuinnet’e kadar birçok gezgin ve yazarın dikkatini çekmiştir. Fransız seyyah Hommeire’in Ünye’de kalarak yaptığı araştırmalar, tarihçi Cramer’in Niksar’ın kuzeyinde “Coenon Chorion” diye anılan kalenin Ünye kalesi olması gerektiği sonucuna götürür.

 Karadeniz Arkeolojisi Devam Edecek: Ünye Kalesi yerleşkesi / Chabackta

 

26.04.2025, Ünye Kent

 

Kaynaklar:

 

Sökmen, Emine. 2016, Mitridat Krallık Coğrafyasındaki Kalelerin Tanımlanması, ODTÜ Doktora Tezi, Yerleşim Arkeolojisi Bölümü, Ankara

Højte, Jakob Munk. 2009, Mithridates VI and the Pontic Kingdom, Aarhus University Press

Umar, Bilge. 2000, Karadeniz Kappadokia’sı (Pontos), İnkılap Yay. İst.

Varilci, A.D. 12.02.2025, Amasya Kral Kaya Mezarları, Ünye Kent

Fleischer, Robert- 2005, The Rock-tombs of the Pontic Kings in Amaseia (Amasya)

Özsait, Mehmet. 2008, Arkeolojik Verilerin Işığı Altında Ünye, 25. Arş. Sonuçları

Polibios, 2022, Akdeniz Dünyası ve Roma’nın Yükselişi I-II, Alfa Yay.

Arslan, Murat, 2007, Mithradates VI. Eupator, Roma’nın Büyük Düşmanı, Odin Yay. İst.

Freely, John. 2008, Türkiye Uygarlıklar Rehberi-2, Yapı Kredi Yay. 4. Baskı, İst.

Kabayel, A.-Varilci A.D. 2011, Gezginlerin Gözüyle Eski Ünye 26, (10 Haz. 2011 Ünye Kent)


Dipnotlar:

[1] Sökmen, 2016, s. VI

[2] Umar, 2000, s. 92

[3] Daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi Ünye Kalesi kaya mezarının mimari tarzı ve Hellenistik Mitridat krallığına ait tarihsel belgeler bizi bu sonuca ulaştırıyor. Yeni belge ve bulgularla bu durumun çürütüleceği ana kadar en gerçekçi tespit bu olacaktır.  

[4] Bir başka tahmine göre mezar, VI. Mithridates’in gözde eşi Monime’ye aittir. Bir zamanlar Pharnakeia'da (Giresun) esir tutulan Monime, daha sonra Ünye Kalesi’ne hapsedilmiş ve intiharının ardından Ünye Kalesi girişindeki kaya mezarına defnedilmiştir. Plutarkhos (Luc. XVIII. 2) ve Aelianus’a (Fr. 12 str. 2) göre, antikçağda güzelliği dillere destan olan Monime, Miletos’luydu. Ancak Appianos (Mithr. 21; 27)’de, onun Stratonikeia’lı Philopoimenos’un kızı olduğunu ifade etmektedir.(Bkz. Arslan, 2007, s. 361)

[5] Varilci, 2025,  Fleischer, 2005

[6] Arslan, 2007, s. 510

[7] Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü web sayfası

[8] Özsait, 2008, s. 295-296

[9] Højte, 2009

[10] Polibios, 2022, s. 44-46

[11] Freely, 2008, s. 114-115

[12] Kabayel-Varilci, 2011

19 Mart 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi- Ion Mimarisi ve Ünye Kalesi Kaya Mezarı

 


Karadeniz Arkeolojisi- Ion Mimarisi ve Ünye Kalesi Kaya Mezarı

 

Ünye Kalesi Kaya Mezarı, metop ve triglifleriyle her ne kadar Dor düzenli tapınak mimarisini anımsatsa da Kuzey Anadolu’daki semerdam çatılı kaya mezarları Ion mimarisine daha yakındır.

 

Ion ve Dor Düzeni Karşılaştırması




Ion Mimarisi

 

MÖ. II. Bin yılın sonlarında özellikle Dorlar olmak üzere Yunanistan’a kuzeyden inen istilacı kavimler, daha önce bölgede yerleşen ve aslı Akha olan halkı huzursuz eder ve onların bir kısmının Adalar ve Anadolu’nun batı kıyılarına göç etmelerine neden olurlar. Göç dalgası sonucunda Anadolu kıyılarına geçen ve yerli halkla karışan; daha sonra bölgede gelişecek kültürün özünü oluşturan bu topluluğa “ionlar”; kurdukları Anadolu kökenli kültüre de “ion kültürü” deniliyor.

8. yüzyılın ikinci yarısı, özellikle de 7. yüzyılda Ege Adalarına ve ardından da Akdeniz Kıyıları, Mısır ve Karadeniz’e yaptıkları deniz ticaretiyle zenginleşen İonlar, gittikleri yerlerde koloniler kurarak buraların kültürlerini tanırlar; dünya görüşlerini genişletirler. 7. yüzyılda bölgeye özgü “İon Sanatı” görülmeye başlanır. Bu sanat konusundaki asıl bildiklerimiz, 6. yüzyılda ortaya çıkmaktadır.

İon tapınağının özü de alt yapıda megarona dayanmaktadır. İon tapınağını Dor tapınağından ayıran özellikler ise, üst yapıda karşımıza çıkar: İon Düzeni’nin üst yapısı, Dor’dan farklı olarak Doğu Sanatları’ndan alınan bezemelerle süslenmiştir. İon mimarisinde, Dor’daki gibi katı ve matematiksel kurallar yerine, esnek ve sürekli değişen bir bezeme anlayışı sanata hâkimdir.[1]

Romalı ünlü mimar Vitruv’a göre Dor Düzeni, kaba ve sert karakterli olan Dor’ların yerel düzenidir; formu oluşturan çizgiler sert, ayrıntılar önemsiz ve bezemesizdir. Dor Düzeni’nin bütün özelliği matematiksel kurallar simetri ve oranlamalar üzerine kurulmuştur. İon Düzeni ise, zarif ve narin yapılı zengin ve çeşitli bezeme elemanlarına dayalıdır. Bu yapısıyla İon Düzeni, yerel Anadolu halkının da estetik zevkine uygun bir işçilik yansıtmaktadır.

Dor sütunu gibi ion sütunu da aşağıdan yukarıya doğru incelir. Ancak, ion sütunu dor sütununa göre daha ince ve narin bir yapıya sahip; ayrıca ion sütunu doğrudan doğruya stylobat üzerinde değil, bir “kaide” (=altlık) üzerinde yükselmektedir. İon sütun kaidesi, profilden bakıldığında, konveks ve konkav (içbükey/ dışbükey) biçimler gösteren yatay bileziklerle bezenmiş üst-üste oturan yastıklardan oluşmaktadır.




 

Ünye Kalesi Kaya Mezarı

 

Mezar odası girişi bir mabet cephesi şeklinde yapılmış üçgen alınlıklıdır, akroterlerde kanatlarını açmış üç kartal figürü vardır. Kartal figürleri orta akroterde cepheden, yan akroterlerde ¾ gösterilmiştir.

Çok güzel bir işçilik gösteren cephe maalesef zamana ve iklimin rutubetine dayanamamış, çok aşınmıştır. Mezar odasına diyagonal bir merdivenle çıkıldığı kalan izlerden anlaşılmaktadır. Mezar odasının aşağısında kaya cephesinde değişik yüksekliklerde arcosoliumlar görülür.[2] Ünye’deki diğer kaya mezarları gibi bu da, Hıristiyanlıkta gerekli değişimler yapılarak kilise olarak kullanılmıştır. Duvarlarda yer alan fresklerin solmayan renkleri aşağıdan görülebilmektedir.[3]

Arcosolium kelime olarak incelendiğinde bir bileşik isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ismin bileşenleri arasında arcus (kemer) ve solium (tabut) sözcükleri bulunmaktadır.[4]

Bu türde oyulmuş mezarlar incelendiğinde, en yalın ifadeyle, kayalık bir alanın kazılması veya oyulması suretiyle oluşturulan kemerli mezar tipine arcosolium adı verilmektedir.[5]

Arcosolium ismi, Antik Çağ’da ölülerin taşındığı düzenek için kullanılırken zaman içerisinde yukarıda tanımlanan türde mezarları adlandırmak için kullanılmaya başlanmıştır. Antik metinlerde de karşımıza bu kullanımı ile çıkmaktadır.

 

Kaya Mezarı’nın Yazarlarca Ele Alınışı

 

Ünye Kalesi girişindeki kaya mezarının yazarlar tarafından ele alınışı ilginçtir. Çoğunlukla yöre halkının ağzından yapılan değerlendirmeler, gerçeklik boyutunu aşmaktadır.

Boğaziçi Üniversitesi Profesörü John Freely Bölgemiz ve Ünye hakkında bilgiler aktarırken, Ünye Kalesini Atmaca Kalesi olarak değerlendirir. Fransız yazar Jean d’Arras’ın yazdığı on dördüncü yüzyıl romansı Mélusine’de geçen Atmaca Kalesi efsanesi Ünye Kalesi’nde geçmiştir. Dünyada yazılan ilk romandır Mélusine ve Freely tarafından Ünye Kalesi Kaya Mezarı kaynak gösterilmektedir.[6]

Prof. Dr. Bilge Umar, Karadeniz Kapadokia’sını yazarken, Oinoe / Ünye yakınlarında bulunan kale girişi yanı başında Paphlagonia türü görkemli kaya mezarından söz eder: “Yalçın kayalığın dimdik yüzeyi düzeltilerek, biraz yükseğe işlenmiş kaya mezarı, Bittel’in İÖ: 7. Yüzyıla tarihlediği Paphlagonia kaya mezarlarının tüm özelliklerini gösteriyor” demektedir.[7]   

İngiliz Jeolog William John Hamilton, 1839-40 yılları arasında Karadeniz'e yaptığı bir gezi sırasında Ünye'ye uğrar, amacı Ksenofon'un MÖ. 400 yıllarında kaleme aldığı Anabasis'te bahsi geçen demir madenlerini keşfetmektir.

Hamilton'un asıl üzerinde yoğunlaştığı konu, mesleki alanına girmese de "Ünye'de görülecek tek şey" olarak tarif edilen Ünye Kalesi'dir.

"Ev sahibi sadece Ünye’de görülecek tek şeyin yüksek bir kayanın zirvesinde yapılmış bir kale olduğunu söyledi. Bu kale kentin içine doğru bir saatlik bir mesafedeymiş, harika merdivenleri, hazineleri, banyoları, v.s. varmış ve yekpare sert kaya içine oyularak ortaya çıkarılmış."[8]

Ünye Kalesi, Hamilton'un Ünye'de iki gün daha fazla kalmasını sağlar.

İkinci kez kaleye tırmanmak zorunda kalan Hamilton, kaleyle ilgili ilginç detaylar aktarır. Haliyle en çok üzerinde durduğu bölüm, kalenin girişinde yüksek bir kayaya oyulmuş olan kaya mezarıdır. O dönemde de merdiven kısmı göçmüş olduğu için, mezara ulaşmak imkânsızdır.

"Kale çok yüksekte, neredeyse 90 derecelik açıdaki bir kayanın zirvesinde bulunuyordu. Etrafı derin vadiler ve ağaçlıklı tepelerle ve ormanlık alanların aralarına serpiştirilmiş açık alanlarla kaplı olan kale 500 feet’lik dik bir yüksekliğe çıkıyordu. Güneyinde ise tepeler Kale Köyü isminde küçük bir Türk yerleşiminin bulunduğu kara parçası ile birleşiyordu. Daha burada bile kaya dik açıda 200 feet kadar yükselmekte ve dik kayanın düzgün yüzeyinin tam ortasına tetrastilinde kayaları oyarak yapılmış bir tapınak görülmekte. Buradaki bir deliğin küçük bir mağaraya gittiği ve orada geçmişte bir münzevi din adamının yaşadığı rivayet ediliyor. Şimdi ise mağaraya erişebilmek imkânsız, oraya yetişebilecek bir merdiven yok ve kayanın önünden doğru çerçeveleyen dar patika da hemen hemen yok edilmiş durumda."[9]

 Ünye Kalesi'ne gidenler, öncelikle Hamilton'un 183 yıl önce (1842) gördüğü kale girişindeki o muhteşem kaya mezarına odaklanacaktır.

Kime aittir Ünye Kalesi'ndeki bu kaya mezarı?

Kim yaptırdı, kimin için yaptırıldı?

 

Bu soruyu 2016 yılında Ünye Tarih Araştırma Grubu olarak Sn. Ahmet Kabayel’le birlikte sormuştuk. Bir sonraki yazıda, derlediğimiz cevapları sunmak üzere esenlikler.

 

Kaynaklar:

 

Özsait, Mehmet. 2007, Arkeolojik Verilerin Işığı altında Ünye, 25. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, Kültür ve Turizm Bakanlığı

Keleş Vedat, 2018, Ion Düzenli Anadolu Tapınakları, 19 May. Üniv. Arkeoloji Ders Notları

Sancaktar, Hacer, Sezgin, Kudret. 2020. “Son Dönem Araştırmaları Işığında Yozgat ve

Çevresindeki Kaya Mezarları”. CEDRUS VIII: 325-349.

Finegan, Jack, 1992. The Archeology of the New Testament: The Life of Jesus and the

Be-ginning of the Early Church. New Jersey: Princeton University Press.

Freely, John. 2008 Türkiye Uygarlıklar Rehberi-2, Yapı Kredi Yay. 4. Baskı, İst.

Umar, Bilge. 2000, Karadeniz Kappadokia’sı (Pontos), İnkılap Yay. İst.

Hamilton, W.J. 1842, Researces Asia Minor, Pontus and Armenia, Çev. Cazibe Tongur

 

19.03.2025, Ünye Kent


Dipnot:

[1] Keleş, 2018

[2] Arkosolium ya da Arkosol Katakomb yahut kaya içine oyulmuş, üzeri bir kemer ile kapanan bir nişin zemininde yer alan mezar. Arkosolium erken dönem Hıristiyanları tarafından MS. 3. ve 4. yüzyılda özellikle katakomblarda sıkça kullanılan bir mezar çeşididir.

[3] Özsait, 2007, s. 296

[4] Sancaktar, 2020, s. 329

[5] Finegan, 1992, s. 299

[6] Freely, 2008, 115

[7] Umar, 2000, s. 92

[8] Hamilton, 1842, s. 273

[9] Hamilton, 1842, s. 274

12 Mart 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi-Ünye Kalesi 1 Nolu Kaya Mezarı

 


Karadeniz Arkeolojisi-Ünye Kalesi 1 Nolu Kaya Mezarı

 

Sadece Ünye’nin değil, Karadeniz kıyı kesimi kaya mezarlarının en ihtişamlılarından biri, Ünye Kalesi girişindeki anıtsal kaya mezarıdır.  




 

Ünye Kalesi 1 Nolu Kaya Mezarı

 

Ünye Kalesi’nde yer alan 1 nolu kaya mezarı, kale giriş kapısının solunda ve 7 m. yükseklikte yer almaktadır. Mezarın cephesi güneydoğuya bakmaktadır. Alınlığın içi bezemesiz bırakılmış ve hemen altında da triglif-metop kuşağı yer almıştır. Alınlık, ortasında ve her iki kenarında, kartal şekli verilmiş akroterler ile süslenmiştir. Sol ve ortadaki kartal motifleri tahrip olmuştur. Kartalların kanatları cepheden açık şekilde verilmiş, bunun yanında baş ve gövde de profilden resmedilmiştir. Dikdörtgen girişi olan mezarın sağ-sol ve tavan kısmında renkli freskler bulunmaktadır. Ancak fazla belirginliği kalmamıştır. Bu özelliklerinden ötürü bu mezarın daha geç dönemlerde de kullanıldığının ipuçlarını vermektedir.[1]

Ünye kalesinde yer alan 1 nolu kaya mezarı, üçgen alınlığındaki kartal motifinden ötürü Paphlagonia Bölgesi’ndeki Sinop-Bayabat ve Çankırı-Aygır kale ve Beşdut ile alınlıklarından ötürü benzerlik göstermektedir. Bunun yanında yine 1 nolu (Ordu Ünye) kaya mezarı, Amasya Kral mezarlarıyla da benzerlik göstermektedir.

Burada bulunan renkli fresklere Amasya mezarında da rastlanmaktadır. Bu benzerliklerden ötürü, Ünye kalesi 1 nolu kaya mezarı da Geç Hellenistik-Erken Roma Dönemine tarihlenmektedir.[2]

Oldukça görkemli ve anıtsal nitelikte yapılan ve güney doğuya bakan kaya mezarı cephesi, üçgen alınlıklı bir tapınak cephesine benzemektedir. Üçgen alınlığın iç kısmı bezemesiz, boş bırakılmış ve üçgen alınlığın hemen alt kısmında tapınak cephelerinde bulunan triglyphon kuşağına yer verilmiştir. Üçgen alınlık (pediment) her iki kenarında ve ortasında kartal kabartması şekilli akrotellerle taçlandırılmıştır. Bu kartal motiflerinden ortadaki ve sol taraftaki kaçakçılar tarafından tahrip edilmiştir. Sağ tarafta yer alan kartal motifinin ise bir kanadı ve baş kısmı tahrip edilmiştir. Sağ taraftaki kartal motifinin izlenebilen özelliklerine göre kanatları açık ve cepheden, gövde ve baş ise profilden verilmiştir. Kartalın kanatlarındaki ayrıntılı ve kaliteli işçilik dikkat çekmektedir. Kartal motifleri mezar cephesine suyun inmemesi amacıyla üçgen çatı şeklindeki bir bantla sınırlandırılmıştır.[3]

Dikdörtgen bir açıklıkla girilen mezar odasından önce ön oda şeklinde düzenlenmiş (pronaos) bir kısım yer almaktadır. Ön odanın ön duvarlarında girişin sağ ve solunda ve odanın tavan kısmında renkli freskler yer almaktadır. Ancak bunlar tahribata uğradığı için çok fazla belirgin değildir.[4]

 

Ünye Kalesi 1 Nolu Kaya Mezarı Tahmini Planı.

Ordu Envanteri’nde Ünye Kalesi Kaya Mezarı

 

İlçe merkezinin 7 km kadar kuzeydoğusunda, Kale Köyü sınırları içinde yer alan Ünye Kalesi’nin güneydoğusunda ve etek kısmındaki kayaya oyulmuştur. Kayaya düzgün bir şekilde oyulmuş olan mezarın girişi Dor düzenli Yunan tapınakları formunda düzenlenmiştir. Genel görüntüsü ve işçiliği itibariyle bölgenin Hellenistik Dönem sanatını en iyi yansıtan kaya mezarıdır. Tepe akroterinde gücü simgeleyen arslan kabartması tahrip olmuştur. Köşe akroterlerinden birinde kanatlarını açık pozisyonunda bir kartal kabartması bulunmaktadır. Diğer köşe akroteri oldukça tahrip olduğundan üzerindeki betimleme tespit edilememiştir. Üçgen alınlıklı kaya mezarının alınlığında antitetik iki figür olduğu düşünülmektedir ancak tahribattan dolayı kesin olarak tespit edilememiştir. Alınlığın alt bölümünde 7 adet trighlyph ve bunların arasında 6 adet methop bulunmaktadır. Methoplarda betimleme yapılmamıştır. Giriş açıklığının önü, ön oda tarzında yapılmış olup bu bölümün yanları iç bükey kavislidir. Girişin ve ön oda tarzındaki bölümün yan yüzlerinde, ortaçağda, mezarın dini amaçlı olarak kullanıldığı dönemde yapılmış fresklere ait kalıntılar görülmektedir.

Not: Oldukça yüksekte olan mezara çıkılamadığından dıştan göründüğü kadarı ile tanımlanmıştır.[5]    

 


Grek Tapınak Tipleri

 

Grek tapınağı öz olarak megaron'a dayanır. Ancak bu temel yapı değişik dönemlerde birçok değişik biçimde kullanılmıştır:[6]

TİP 1 Henostylin antis: Tapınağın ön anteleri arasında bir sütun bulunur. Bu tip erken dönemde görülür.

TİP 2 Megaron: Templumin antis de denir. Yalın megaron yapıdır. Ünye Kalesi’ndeki 1 Nolu kaya Mezarı’nın dayandığı modeldir. Önde iki sütunlu pronaos (ön oda) ve arkada cella’dan (kutsal oda) oluşur.[7]

Kaya mezarı önündeki iki sütun, muhtemelen Ortaçağ’da sökülmüş yahut kendiliğinden düşmüşlerdir.

Yine muhtemelen bu dönemde, girişin iki yanına ve tavana freskler işlenmiş ve şapel olarak kullanılmıştır.[8]

Semerdam çatılı 1 Nolu Mezar, metop ve triglifleriyle Dor Düzenli Yunan tapınaklarını çağrıştırmaktadır.



Dor Düzeni, Dorlar'ın Eski Yunanistan'a geldikten sonra geliştirdikleri kaidesiz sütunla öne çıkan mimari düzenleridir. Sütun doğrudan doğruya stylobat üzerine oturtulmuştur. Aşağıdan yukarıya doğru incelen dor sütununun gövdesinde yüzeysel yivler (=kanalis) ve "bıçak yüzü" nü anımsatan keskin yivler bulunmaktadır. Kökende ahşap mimariden kaynaklanan dor sütunu, yukarıya doğru incelen, kabukları soyulmuş bir ağaç gövdesine benzemektedir.[9]

Çatı Elemanları: Altta arşitrav ve üzerine yerleştirilen Triglyphon, onun da üzerinde üçgen bir alınlıktan oluşur.

Arşitrav (Baştaban): Sütun üzerine gelen bezemesiz düz taşıyıcı hatıldır.

Triglyphon: Arşitrav üzerinde yer alır; triglif ve metop’tan oluşan kabartma bezemeli kuşaktır.

Triglif: "Üçüzyiv" de denir. Üç yivli, dikine yerleştirilmiş bezeme levhasıdır.

Metop: Triglifler arasındaki dikdörtgen ya da kare alanlardır. Çoğunlukla kabartma heykeltıraşlık eserleriyle süslenmiştir.

Alınlık (Pediment): Semerdam çatılı Grek tapınağında kısa yanlarön ve arka cepheler üzerindeki, çoğunlukla heykeltıraşlık eserleriyle doldurulmuş üçgen alandır.

Akroter: Antik yapıların üçgen alınlığının tepesine ve iki köşesine yerleştirilen kabartma veya heykel eserlerdir.

 

Ünye kalesi Kaya mezarı her ne kadar Dor düzenli tapınak mimarisini anımsatsa da Güneybatı Anadolu’daki semerdam çatılı kaya mezarları gibi Ion mimarisine daha yakındır.

 

Devam Edecek: Ion Mimarisi ve Ünye Kalesi Kaya Mezarı

 

12.03.2025, Ünye Kent

 

Kaynaklar:

Yanmaz, Kumandaş Hacer. (2018). Ordu İli Ünye İlçesi Kaya Mezarları, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 5(5), s.113-115.

Kökten, İsmail Kılıç. 1963, “Ünye’de Eskitaş Devrine (Paleolitik) Ait Yeni Buluntular”,

DTCFD XX/3, s. 275–276

Özsait, Mehmet. 2007, Arkeolojik Verilerin Işığı altında Ünye, 25. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, Kültür ve Turizm Bakanlığı

Temür, Akın. 2017, Klasik Arkeolojiye Giriş II, 19 May. Üniv. Arkeoloji Ders Notları

Dipnot:

[1] Yanmaz, 2018, s. 113

[2] Yanmaz, 2018, s. 113

[3] Yanmaz, 2018, s. 114

[4] Kimi yorumlarda bu freskler, kaya mezarının öndeki sütunların kaldırılarak Hıristiyanlık döneminde yapıldığı ve mezarın şapel gibi kullanıldığı şeklindedir.  

[5] Ordu Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yayınlanan 2010 yılı Ordu İli Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri’nde 1 Nolu Kaya Mezarı bu şekilde yer almaktadır. Arkeolog Osman Demir tarafından hazırlanan metinde, triglif ve metoplar oldukça isabetli tanımlanmıştır. Ancak mezarın bulunduğu köy, “Güzelkale” köyüdür ve ilçe merkezinin kuzeydoğusunda değildir. Mezar girişi, triglyphon vb. nedeniyle  “Dor düzenli Yunan tapınakları formunda” denilse de, Güneybatı Anadolu’daki Karia kaya mezarları gibi Ion formuna daha yakındır.  

[6] Megaron, MÖ. 3000'den başlayarak Eski Yunanistan, Ege Adaları ve Anadolu'da Troia gibi kentlerde örneklerine rastlanan, kısa kenarlarından biriyle önündeki yan açık mekâna bağlanan ve merkezinde bir ocak bulunan, dikdörtgen planlı ilk ev tiplerindendir.

[7] Ante tapınağı ya da Latince templum in antis, Yunan tapınağının en eski ve en basit formlarından biridir. Dikdörtgenden oluşan merkezi (cella, Kutsal Oda) ve pronaos'tan (ön oda) oluşmaktadır. Yapının ön avlusu olarak da görülebilecek olan pronaos iki ante ve bu anteler arasında bulunan iki sütun sayesinde oluşmaktadır. Ante tapınağına örnek olarak Miletteki Dionysos tapınağı verilebilir. Romalıların da devraldığı bu tapınak tipi, MS 3. yüzyıla değin Akdeniz çevresinde yaygındı.

[8] Freskler Yanmaz’a göre Hellenistik Dönem’den kalmadır ve Amasya’daki benzerlerinde nde freskler vardır.

[9] Temür, 2017