Seçimlerin Öteki
Yüzü
Gümbür
gümbür bir ses yükseliyor caddeden...
Sazıyla
sözüyle Ruhi Su, Pir Sultan
Abdal'dan tutturmuş gidiyor:
Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzel sevdası serimde tüter
Bu ayrılık bana ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni
"Kulaklarımızın
pası silindi!" diyor eşim. Özlemişiz büyük ustanın sazını, sesini... İster
istemez sesin geldiği araca yöneliyoruz.
Ses
cihazları ve afişle donatılmış minibüsü görüyoruz.
Ünye'de
dolaşan seçim araçlarından biri...
İki
büyük fotoğraftan birinde keskin bakışı, zeki gülümsemesiyle tanıdık bir yüz:
Muammer Bilgiç Hoca!
Yanında
"Bilge Başkan" Temel
Karamollaoğlu...
Saadet
Partisi'nin seçim aracı...
Şaşırıyoruz
haliyle, işin içinde Muammer Hoca olunca şaşırmamak mümkün mü?
****
Ruhi Su kimdir?
1912’de
Van’da doğan Ruhi Su'nun asıl adı Mehmet’tir. Anne ve babasını çok küçükken kaybetmiş,
kendi anlatımıyla “Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardan biridir.”
Ruhi
Su, ailesini muhtemelen 1915 Ermeni Tehciri sırasında yitirir. Oğlu Ilgın Ruhi Su, “Babamın 1912’de Van’da
doğması, öksüzler yurdundan gelmesi, bugüne kadar hiçbir akrabasının çıkmaması
düşünüldüğünde Ermeni olma ihtimali hayli yüksek." diyecektir.
Van’dan
Adana’ya getirilen küçük Mehmet, önce çocuğu olmayan bir aileye verilir. Altı
yaşındayken Adana Fransızlar tarafından işgal edilince Toros Dağlarına
kaçarlar. Adana'ya döndüklerinde Öksüzler Yurdu'na yerleştirilir.
Öksüzler
Yurdu’nda müzikle tanışan Ruhi Su, zorunlu olarak Askeri Lise'ye gönderilir.
Müziğe olan tutkusu O'nu Öğretmen Okulu'nun Müzik Bölümü'ne geçmesini sağlar.
Müzik Bölümü'nün ardından 1942’de Ankara Devlet Konservatuarı’nın Opera-Şan
Bölümü’nü bitirir.
Bas
bariton sesiyle opera sahnelerinden halk türkülerine, Alevi deyişlerine geçiş
yapan Ruhi Su, sazıyla sesiyle Halk Müziği'ne yeni bir nefes getirir.
Anadolu'yu
köşe bucak dolaşır, az bilinen türküleri derler. Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı,
Köroğlu’nu ve Pir Sultan Abdal’ı yorumlar.
Ama
hayatındaki çile bitmez...
Siyasi
görüşü yüzünden başına gelmeyen kalmaz.
1952'de
cezaevinde evleneceği Sıdıka hanımla
birlikte Sansaryan Han'da ağır işkencelere maruz kalır. 1952-1957 yılları hapiste
geçer. İstanbul’dan Adana’ya yolculuğu sırasında "Hasan Dağı" türküsünü yakar. Cezaevi otobüsünde
bilekleri birbirine kelepçelenmiş mahkumların ayakları da sevk zinciriyle birbirlerine
bağlanmıştır. ("Nereden biliyorsun?" diyenlere, "Tecrübeyle
sabit!" derim!) Tuz Gölü yakınından geçerken tüm haşmetiyle Hasan Dağı
yükselmektedir. Bu türkü, bu tür yolculukların ağıdı olarak kalır.
Ruhi
Su 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinden de nasibi alır.
1978'de
kanser teşhisi konulan sanatçıya doktorlar 12 Eylül Dönemi'nde yurt dışında
tedavi görmesini önerir. Buna rağmen, askeri yönetim "çıkış izni" vermez.
Yurt dışına çıkış izni verildiğinde de hastalığı ilerlemiş, iş işten geçmiştir.
20
Eylül 1985’te hayatını kaybeder.
Cenazesi
Şişli Camisi'nden kaldırılır. Türküler eşliğinde omuzlara alınır ama Ruhi
Su'nun cenazesi polis engeliyle karşılaşır. Cenazeyi taşıyan kitle, barikatları
aşar...
Ruhi
Su'nun cenazesi, 12 Eylül sonrasının ilk büyük kitle gösterisine dönüşür.
İşte
Ruhi Su'nun hayatı, türküleri ve ölümü budur!
Kalbi ve Kanadı Kırıkların Vekili...
Şimdi...
Böyle
bir sanatçının sesini ve sazını seçim şarkısı seçmek akıl kârı mı?
Hele
siyasi görüşü bu sanatçıyla taban tabana zıtsa...
Amerikalılar
böyle durumlara "Risky Buisness" der.
Yani
riskli iş!
Bizdeki
seçim çalışmaları daha çok Amerikan özentilidir ve Amerikalılar riski sevmez,
göze alamaz.
Bak
değerli Hoca'm, bu gidişle ya elinizdeki kitleyi kaybedersiniz yahut yerinizden
edilirsiniz!
Yetimlere,
yoksullara ve yoksunlara dair çırpınan yüreğinizle, bir anda kalbi ve kanadı
kırık bir vekil adayına dönüşebilirsiniz.
"Biri
kaybedecekse, kaybeden olmayı tercih ederim" demişsiniz ya Hoca'm, bence
zalimler kaybetmeli...
Ve
yeryüzü mazlumların kazanacağı bir dünya olmalı!
13.06.2018, Ünyekent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder