9 Eylül 2020 Çarşamba

Sagalassos


Sagalassos

 

Geçen yıl Antik adıyla Pisidia olarak bilinen Isparta-Burdur Göller Bölgesi’nin önemli yerleşimlerinden Antiokheia’yı görmüş ve 26 Şubat 2019’da bu sayfalarda tanıtmıştık. Isparta’nın Yalvaç ilçe merkezinde kalan Antiokheia’nın ardından bu defa Pisidia’nın en önemli yerleşimlerinden Sagalassos’u ziyaret ettik ve gördüklerimizi iki bölüm halinde anlatmaya çalışacağız.

Burdur'un Ağlasun ilçesinde "Aşkların ve İmparatorların Şehri" olarak bilinen Sagalassos’a varmadan önce Ağlasun’un içinden geçiyoruz. Ağlasun’u şair Hasan Hüseyin’den biliyoruz. Şairin “Ağlasun Ay Şafağı” adlı uzunca şiirini uzun yıllar önce Ünye’de kuzinim Nurver’in sesinden dinlediğimi hatırlıyorum. Dönüşte ilçe meydanında şairin aynı şiirinden bir bölüm içeren dizelerinin bulunduğu büstünü ziyaret ediyoruz.[1]

UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne 2009'da giren Sagalassos, deniz seviyesinden bin 750 metre yüksekte, ulaşılması zor sarp kayalıklar üzerine kurulmuştur.

Sagalassos‘da kazı çalışmaları Leuven Katolik Üniversitesi’nden Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında 1989 yılında başlamıştır. Waelkens'in emekliye ayrılmasından sonra kazı çalışmalarını aynı üniversiteden Prof. Dr. Jeroen Poblome devralmıştır.

Torosların Batı eteğine yaslanan ve derin vadilere hâkim kent, binlerce yıldır antik suyun aktığı Antoninler Çeşmesi, agoraları, Roma hamamları, Macellum yapısı, üzerinde dans eden kızlarla bezeli Kahramanlar Anıtı (Heroon), kütüphanesi ve tiyatrosuyla görkemli bir geçmişi yansıtıyor.

Ortalama 5 bin nüfusa sahipken Sagalassos kenti, 9 bin kişilik görkemli bir tiyatroya sahiptir. Bu tiyatro dünyanın en yüksek rakımlı tiyatrosu olma özelliğini korumaktadır.

 

Sagalasos’un Tarihçesi

 

Sagalassos’un geçmişi milattan önce 3000 yılına dayanıyor. Büyük İskender'in almakla zorlandığı önemli kentlerden biri olarak bilinen Sagalassos kenti, Roma dönemi antik mimarisinin en iyi örneklerini yansıtmaktadır.

Roma buraya geldiğinde özellikle İmparator Augustus döneminde yapılanma faaliyetleri yoğunlaşır ve İmparator Hadrian döneminde ise Sagalassos Psidia'nın birinci kenti, Roma'nın müttefiki olur. Bugün ayakta kalan ve restore edilen yapılar özellikle Roma döneminin devasa kalıntılarıdır.

Torosların bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri aslında günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile son derece iyi korunmuş durumdadır. Diğer yandan, kentin planı, üzerinde kurulmuş olduğu teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu yapı ile uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık seramik üretimi ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik üretimi merkezi olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne önerilmektedir.

Kent neden denizden 1700 metre yüksekte, ulaşımı güç sarp kayalar üzerine kurulmuştur?

Bu sorunun cevabı, karstik yapısı nedeniyle bol miktarda su kaynağına sahip olması ve doğal savunma konumunda olmasında aranmalıdır.

Sırf bu nedenle kent terk edildiğinde bile kalıntıları kolayca yağmalanamamış, Bergama ve Efes’teki gibi raylı sistemlerle gemilere taşınıp Avrupa müzelerine götürülememiştir. Deprem nedeniyle yıkılan yapılar günümüze kadar toprağın altında mevcudiyetini koruyabilmiştir.

Ancak iç bölgede olması, kara iklimi koşullarından dolayı gece gündüz ısı farkı nedeniyle mimari yapıların uzun süre dağılmadan ayakta kalmaları zorlaşmıştır.

 

Sagalassos’un Antik Yapıları

 

Sagalassos, çoğu antik kentler gibi iki bölüme ayrılır:

Aşağı şehir: Girişte konutlar, hamam, kireç ve metal fırınları, aşağı agora (çarşı), Hadrian Çeşmesi ve odeon, daha yukarıda, kuzeyde tiyatro, Neon kütüphanesi ve Helenistik Çeşme bulunmaktadır. Sagalassos, bölgenin beş önemli seramik üretim merkezinden biridir. Seramik yapımına ait işlikler ve fırınlar aşağı şehrin önemli üretim faaliyetlerini yansıtır.

Yukarı Şehrin merkezinde yukarı agora, meclis binası, kilise, Antoninler Çeşmesi ve sol üst tarafta Kahramanlar Anıtı (Heroon) bulunmaktadır. Tapınak ve Cladius Kapısı Yukarı Şehir’de yer almaktadır.

 

Antoninler Çeşmesi

 

Antik kentin, en görkemli yapılarından biri olan Antoninler Çeşmesi kentin kuzeybatı bölümünde yer almaktadır. Deprem nedeniyle olduğu yere yıkılıp toprak altında kalan çeşmeyi ayağa kaldırmak zor olmamış. Çeşmedeki heykellerin bugün yerlerine replikaları konmuş. Orijinalleri Burdur Müzesi’nde. Toros dağlarının karstik yapısı, adeta kentin bugün bile devasa su deposu konumunda. Sıcak Temmuz güneşinde çeşmeye ulaştığımızda buz gibi suyundan içip, çeşmeyi yaptıran Titus Flavius Severianus Neon’a ve eşine şükran duygularımızı ilettik.[2]

Antoninler çeşmesi, MS 161-180 yılları arasında, Roma İmparatoru Marcus Aurelius zamanında, Yukarı Agora’ya sosyal-estetik bir bütünlük kazandırmak için yapılmış olsa gerek.

 

Kahramanlar Anıtı (Heroon)

 

Antoninler Çeşmesi’nin sol üst tarafında yer alan Kahramanlar Anıtı’nın (Heroon) kime ait olduğu bilinmemektedir. Özgün taşlarının bulunarak ayağa kaldırılan anıtı çepeçevre dans eden, kitara çalan kadınlar frizi kuşatır.

  

[Devam Edecek]

 

Dipnot:

 

[1] “Ağlasun Ay Şafağı” Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “nehir şiir” tarzında yazmış olduğu, konu bütünlüğü içeren  şiir kitabının adıdır. Şiirde şairin bir süre eşiyle birlikte yaşadığı ve eşinin memleketi olan Ağlasun adlı ilçe konu edilir. Ağlasun özelinde gelmiş geçmiş uygarlıklara bakarak, bu topraklarda yaşayan insanın destanını yazmaya çalışır.  

[2] Temmuz sıcağında Sagalassos’un çeşmelerinden akan su, bize ilaç gibi geldi. Ancak olabildiğince güzel olsa da Ünye’nin Acısuyu ile mukayese etmekten geri duramazdık.

 

 02.09.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/1891-sagalassos.html


 

Sagalassos

II. Bölüm

 

Burdur'un Ağlasun ilçesinde Prof. Dr. Marc Waelkens’in deyimiyle "Suların kenti" Sagalassos’un ilk bölümünde kent tarihini ve antik kentin öğelerinden bazılarını anlatmaya çalışmıştık. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sagalassos antik kenti Türkiye’nin önemli antik yerleşim yerlerinden biri olup kullanılan yapı ve dekor taşları açısından da önemli bir eserdir. Şehir, Ağlasun kuzeyinde Toroslara ait tektonik birlikler üzerinde kurulmuştur. Şehir, çoğu bölgedeki yerel taş kaynaklarından (Dutdere kireçtaşı, Gölcük volkanitleri) elde edilen malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir. Ancak dekoratif taşların bir kısmı (mermerler ve sütunlar) yine antik dönemlerde yoğun olarak kullanılan diğer taş ocaklarından (Teselya, Karistos, Afyon, Bergama Kozakdağı) temin edilmiştir. [1]

 

Helenistik Çeşme

 

Antoninler Çeşmesi’nin doğu bölümünde yer alan kentin en eski çeşmesidir. Nispeten küçük yapıdaki çeşme İmparator Augustus döneminden önce, MÖ. 50-25 yıllarında inşa edilmiştir. Halen suyu akmakta olan çeşmenin ufak bir avlu etrafında düzenlenen sütunları Dor tarzındadır. 1997’de restorasyonu tamamlanan çeşmenin kazılar sırasında kendi su kaynağı bulunmuştur. Antoninler çeşmesi gibi antik kaynağından beslenen çeşme, antik kentler içinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

 

Neon Kütüphanesi

 

MS. 120'li yıllarda şehrin zengin bir ailesi tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca ailenin adı kütüphaneye verilmiştir. 4. yüzyıl sonlarına doğru zemin, 40 ve 60 metrekarelik iki mozaikle kaplanmış olup, büyüğünün ortasında Akhilleus’un Troya Savaşına katılması betimlenmiştir. Yangın ve deprem sonrası depo olarak ta kullanılan yapı 1997’de onarılıp ziyarete açılmıştır.

 

Tiyatro

 

Dünyanın en yüksek ve manzarası güzel tiyatrosu olarak ün salmıştır.[2] Tiyatro’nun iyi korunmuş durumu, konumu ve karşıdan görünen İskender Tepesi’ne doğru sunduğu manzara etkileyicidir. Kenti kendi nüfusu en fazla 5000 kişi iken, yaklaşık 9000 kişilik inşa edilen tiyatro Sagalassos’un bir kültür merkezi olduğunu göstermektedir. İzleyicilerin kolay giriş çıkışını sağlamak için üzeri tonozlu koridoru ve çıkışları (vomitoria) bulunmaktadır. Tiyatro kalıntılarında buluna kabartmalardan bu mekânda gladyatör dövüşleri ve hayvan avlama gösterileri yapıldığı sanılmaktadır. Kentin arkeolojik kazı ve restorasyon yapılmayan eserleri arasındadır.

 

Roma Hamamı ve İmparator Salonu

 

1994 Kazıları sırasında açığa çıkarılan caldarium (sıcaklık) ve hipokostumun (alttan ısıtma sistemi) ardından hamamın neredeyse tamamı 1997’de ortaya çıkarılmış oldu. Hamamın merkezinde yer alan 25x18,5 m. ebadındaki İmparator Salonu ise görkemli bir mekândır. Çeşitli törenlere sahne olan salonda spor karşılaşmalarında kazananların ödülleri verilirmiş. İmparatorluk kültü ile ilişkili olan salonun nişlerinde imparator ve eşinin heykelleri yer alır.

 

Odeon

 

Bir kültür merkezi olarak inşa edilen Odeon’un yapımına MÖ. 27-MS. 14 arasında, İmparator Augustus zamanında başlanmıştır. Sütun başlıklarından tarihlenen Odeon’un tamamlanması yaklaşık 200 sürmüştür. Kapalı bir tiyatro ve konser salonu olarak kullanılan mekânın yarım daire biçimli bir oditoryumu ve yaklaşık 50 m. uzunluğunda bir sahne binası vardır. Müzik, tiyatro, şiir ve güzel konuşma gösterilerin yapıldığı Odeon’un Vip locası ve merdivenleri hala sağlam durumdadır. Akustiği meclis binasından (Bouleuterion) daha iyidir. Şeklen konumunu koruyan mekânın son dönemde işlevini yitirdiği ve depo olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

 

Apollo Klarios Tapınağı

 

Augustus zamanında (MÖ. 27- MS. 14) zamanında inşa edilen tapınağın sadece ön ve arka cephelerindeki yarım sütunlar kalmıştır. İyonik düzende küçük bir tapınaktır. Pagan inancının yerini Hristiyanlığın almasıyla bazilikaya dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.

 

Hadrian Çeşmesi

 

Aşağı Agora’nın yukarısında inşa edilen çeşme MS. 129-132 yılları arasında inşa edilmiştir. Sagalassos’un iki katlı tek çeşmesidir. Bu yapı edikula mimarisinin  bir örneğidir. Çeşme duvarı içinde yer alan nişler ve önünde ileri çıkan podyumları bulunur. Podyum üzerindeki sütun gruplarına edikula denir ve sütun aralarında heykeller yer alır.

Apollo ve Roma Şövalyesi Piso heykelleri yanında dokuz Müz (Musse- Su Perisi)[3] heykelleri yer alır. Üstün yontu teknikleriyle öne çıkarlar.

 

Sütunlu Cadde

 

Aşağı şehrin bu görkemli caddesinin iki yanı bir kısmı günümüze ulaşmayı başaran sütunlarla doludur. İki yanında alış veriş dükkanlarının yer aldığı cadde kentin en canlı bölümlerinden biridir.

 

Sonuç

 

Şehre Neolitik Dönem'de geçici olarak yerleşilmiş olsa da en geç orta Tunç Çağı'nda asıl yerleşimler başlamıştır. Şehrin Sagalassos adıyla anılması, Eski Yunan yahut Latin (Roma) kökenli bir isimlendirme olmayıp, Anadolu’nun kadim halklarından olan Luvi halkının bu kenti oluşturan asıl unsur olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Şehir Hellenistik dönemde önem kazanmış ve Sagalassos (Pisidia) Roma İmparatorluk döneminin ise en zengin şehri olmuştur. Sagalassos, M.Ö. 25 yılında Roma İmparatorluğu'na dâhil edilmiş ve geç antik döneme kadar varlığını sürdürmüştür. Sagalassos antik kentinin 6. Yüzyılın başlarında bölgeyi etkileyen ve Sagalassos fayı olarak tanımlanan fay zonu üzerinde oluşan depremler sonucu yıkılmış olabileceği tahmin edilmektedir.

 

 

Dipnot:

 

[1] M. Waelkens ve T. Debruyne, D Depraetere, 1997. Excavatıon Campaign At Sagalassos And Dereköy, s.283-312, xx. Kazı Sonuçları  Toplantısı II.cilt

[2] “Yükselen tepenin yamacında, bugüne dek gördüğüm veya duyduğum tiyatroların en zarifi ve en güzeli yer alır…” Sagalassos’un erken ziyaretçilerinden Charles Fellows yazdığı “1839 Küçük Asya’da Bir Seyahatin Güncesi” adlı eserde tiyatroyu bu şekilde betimler.

[3] Müzler veya Musalar (Yunanca Mουσαι - Mousai, Latince "Musa") Yunan mitolojisinde kardeş tanrıçalar olarak bilinir ve geleneksel olarak dokuz tanedir. Çoğunlukla "ilham perisi" olarak tanımlanırlar. Başlangıçta muhtemelen sadece "şiir" tanrıçası iken zamanla bilim ve diğer sanatlarla da ilişkilendirilir. Latince musaHesiodos`un Theogony`sine göre, Müzler tanrı Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosyne'in kızlarıdır. Bu yüzden Müzlere "Bellek'in Kızları" veya "Ahenk'in Kızları" da denir. Müze terimi, Müzlerden türemiştir. Zeus, Mnemosyne ile tam dokuz gece geçirmiştir ve her gece için bir müz doğmuştur.

 

 

 Ünyekent, 09.09.2020

http://www.unyekent.com/yazi/1908-sagalassos-ii-bolum.html



FOTOĞRAFLAR: 
















 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder