11 Ağustos 2021 Çarşamba

Arkeolojik Emperyalizm V (Son)

 



Arkeolojik Emperyalizm V (Son)

 

 

Gertrude Bell’in Anadolu’ya ayak bastığı tarihten itibaren Osmanlı siyasetindeki önemli değişimleri O’na bağlayanlar oldu. Örneğin II. Abdülhamid’e yapılan 31 Mart darbesi bile O’na yorulacaktı. 

Oysa O’nun asıl fonksiyonu I. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkacaktı. Osmanlı coğrafyasını karış karış gezen, notlar tutan ve Arap kabilelerinin şefleriyle bire bir görüşen bir kişi olarak İngiltere’nin işine o dönemde yarayacaktı.

 

I. Dünya Savaşı Sonrası Gertrude Bell

 

Savaş sonrası Gertrude Bell’in gezileri ve kazı faaliyetleri durdu. En büyük dostu ve desteği, Hicaz Emîri Hâşimî Hüseyin’in büyük oğlu Faysal’dı.  Daha sonra Irak Kralı olan I. Faysal, Hicaz’ı yöneten Mekke emirinin oğluydu ve İngilizlerle anlaşmıştı. Mart 1920’de Suriye kralı ilan edildi. Ancak dört ay sonra devrildi, tekrar İngilizler’den yardım istedi.

1921’de Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek için Churchill tarafından Kahire Konferansı düzenlendi. Bell, konferansa katılan tek kadındı. İngiltere’nin stratejisi tamamen Bell’in araştırmalarına dayanıyordu.

 

Elinde Cetvelle Irak Sınırını Çizdi

 

Kahire Konferansı’nda Bell’in fikriyle yepyeni bir ülke kuruldu: Irak... Bell babasına yazdığı bir mektupta “Ofiste tüm bir günü Irak’ın güneyindeki çöl sınırını belirlemekle geçirdim,” diyene Bell, Faysal’ın Ağustos 1921’de Irak’a kral olmasını sağladı. Faysal, bu iyilik karşısında görevde olduğu 12 yıl boyunca İngiltere ile ittifak yaptı.

Daha sonra Bell, General P. Cox’un sorumluluğunda, 1923’ten itibaren de Irak’taki İngiliz devlet komiseri olan Sir H. Dobbs’un yanında Bağdat istihbarat servisinde görevini sürdürdü. Burada İngiliz menfaatlerini korumak üzere onun Arap aşiretlerinin tutum ve eğilimleri üzerindeki tavsiyeleri uygulanıyor, yeni kurulan Irak’ın kuzey kısmının Türkiye ile birleşmesini önleyecek tedbirler alınıyordu.

 

Bağdat Müzesi

 

Gertrude Bell, ajanlık faaliyetlerini yoluna koyduktan sonra yeniden arkeolojiye döndü. 2003’teki ABD işgali sırasında yağmalanan Irak Ulusal Müzesi’nin kurulması için 4 yıl çaba sarf etti. Bağdat’a bölgenin en önemli müzesinin kurulmasına ön ayak oldu.

Bağdat müzesi tamamlanınca, Gertrude Bell'e adanmış bir plaket dikildi. Bell, Arapların anısına saygı ve sevgi duyacakları bu müzeyi 1923 yılında kurmaya başlamıştı. Irak Eski Eserler Onursal Müdürü olarak, harika bir bilgi ve özveriyle en değerli objeleri orada bir araya getirdi. 12 Temmuz 1926'da vefat ettiği güne kadar, kavurucu çöl sıcağında bu proje üzerinde çalıştı. Kral Faysal ve Irak Hükümeti, bu ülke için yaptıkları karşılığında minnettarlık duyarak, müze girişine O’nun adını verdi ve büstünü taşıyan bir plaket diktiler.

 

Ve Hazin Son...

 

Bağdat’ta bir millî müze kurulması için çalışması yanında diğer politik faaliyetleri, Bell’in sağlığının iyice bozulmasına sebep oldu. Yakın çevresinin İngiltere’ye dönmesi tavsiyesine uymadı. Hasta ve yalnızdı. Üvey kız kardeşinin ölümünü duyunca, morali iyice bozulmuştu. 58 yaşındaydı, ruhen ve fiziken çökmüştü.

12 Temmuz 1926 gecesi, Bağdat’taki evinde ölü bulundu.

Yüksek dozda uyku ilacı alarak intihar ettiği, hatta politik sebeplerle öldürüldüğü söylendi. Ortadoğu’yu cetvelle çizen kadın, bir odada sessizce can vermişti.

Bağdat’taki İngiliz Mezarlığı’na gömüldü.

Gertrude Bell, geride zengin bir kütüphane, Arabistan’la Anadolu’da çektiği fotoğraflar ve bölge hakkında ayrıntılı bilgiler içeren notlar bıraktı.

Hayatı hakkında bir çok eser yazıldı, belgeseller çekildi. Akademi ödüllü Nicole Kidman'ın Gertrude Bell'i canlandırdığı "Çöl Kraliçesi" filmini ünlü Alman Yönetmen Werner Herzog yönetti.

Tarihe geçen her insan gibi hırslıydı. Bir kadının o dönemde ve bu coğrafyada tek başına yapabileceğinden çok fazlasını yapmıştı. Kindardı; hayatındaki en büyük aşkı  Binbaşı Dick Doghty-Willie, Çanakkale’de Türklere karşı savaşırken ölmüştü, Türkleri sevmedi. Ülkesi tarafından Üstün Hizmet Madalyası’yla onurlandırılması, kendince “vatansever” olmasının gereğiydi.

 

Öteki Casus Arkeologlar

 

O dönem Gertrude Bell ve Lawrence dışında arkeoloji adına casusluk faaliyetinde bulunanlar da vardı: Michael Buch, Leonard Wooley, Dave Hogart, Delbrueck Herzfeld bunlardan bazılarıydı. Elbet de bütün arkeologları o dönemde casus saymak doğru değildir. Örneğin çok başarılı araştırma ve keşiflere yol açan M.E.L. Mallowan, uzun süre Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında çalışmış ve eşi ünlü polisiye romanları yazarı Agatha Christie en sevilen cinayet romanlarını bu esnada yazmıştı.

David Price adlı Amerikalı akademisyen, bugün dahi Amerika’nın arkeoloji alanında saha araştırması yapan görevlilerin CIA bünyesinde istihbarat faaliyeti yürütmekte olduklarını yazmıştır.  (Archaeology Magazine, 56/5, 2003)

 

Günümüzde Ortadoğu

 

George Clooney’in CIA Ajanı Bob Barnes’i canlandırdığı Syriana filmi, günümüz casusluk faaliyetlerinin Ortadoğu’daki “görünür” halidir. Filmin senaryosu, CIA istasyon şefi Robert Booker Baer’in 2002 yılında yazdığı “See No Evil” adlı otobiyografik kitabından uyarlanmıştır.

Özetle söylersek, dün Gertrude Bell’in cetvelle çizdiği coğrafyayı bugün birileri farklı yöntemlerle çizmeye çalışıyor.

Emperyalist bölüşüm (böl-yönet politikası), günümüzde arkeolojik çalışmalara gereksinim duymayacak kadar pervasız.

Yabancı ekiplerin elinden önemli bir çok kazı alanı alındı, ama...

Arkeolojinin millileştirilmesinden bahsedenlerin bizzat kendileri, söz konusu coğrafyada binlerce yıllık kültürel mirası emperyalistlerden daha fazla tahrip ediyorlar.

Çatalhöyük, Göbeklitepe, Troya ve Ephesos gibi dünyanın en önemli arkeolojik alanlarında yaklaşık on yıldır doğru dürüst bir kazı yapılmıyor. Bilimsel kazıların yerini teşhire yönelik düzenlemeler, oldukça tartışılan restorasyonlar aldı.    

Multidisipliner bir bilim olan arkeoloji, elbet de uluslararası bir işbirliğini de zorunlu kılar. Bu işbirliği emperyalist amaçlarla değil, bilimsel çabalarla kendini var eder. Eğer bu konuda kendimizden eminsek, katılımcılardan yana bir kaygı duymamız yersizdir. İsrail’de sürdürülen arkeolojik çalışmaları bu tür faaliyetlere olumlu bir örnek olarak verebiliriz. 

Ortadoğu arkeolojisinde bile, bilimsel varoluştan söz etmek mümkün.

İşte bu nedenden dolayı arkeoloji, dünya kültür mirasıyla birlikte ele alınır.

 

 

Kaynaklar:

İslâm Ansiklopedisi, BELL, Gertrude Lowthian.

M. R. Ridley, Gertrude Bell, London 1941.

Semavi Eyice, “Anadolu Arkeoloji Tarihinden Portreler: 1-Gertrude Bell”, Arkeoloji ve Sanat, I/2, İstanbul 1978, s. 7-10.

The Dictionary of National Biography, Oxford 1961, II, 74-76.

Martin Stanley, Britannica Ans.

Atila Türker, Seminer II, 202o Güz Dönemi Ders Notları,

11.08.2021, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2552-arkeolojik-emperyalizm-v-son.html


 Gertrude Bell Şeyh Abdul Rahman Cami kemerli nişi içinde.

11 Kasım 1918. Bağdat Barış Kutlaması. Gell bu fotoğraftakileri numaralandırarak isimlendirmiştir.

 Kahire Konferansı-1921
Winston Churchill, Gertrude Bell , Arabistanlı Lawrence...

1926 Gertrude Bell ve Lionel Smith- kazılardan sonra arkeolojik buluntuları tasnif ediyor.

Bağdat Müzesi, 1927

Bağdat'taki İngiliz Mezarlığı'nda Gertrude Bell'in tabutunu taşıyan, Union Jack bayraklı, siyah kol bantlı Pall taşıyıcıları (Yüksek Komisyon personeli)

Gertrude Bell'in Bağdat'taki İngiliz Mezarlığı'ndaki çiçeklerle çevrili mezarı

 Bağdat müzesinde Gertrude Bell'e adanmış plaket ve büstü.

 Gertrude Bell'in Bağdat'tan yazdığı mektuplar..

Casus Arkeologlar


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder