23 Şubat 2022 Çarşamba

Misyoner Okulları ve Ünye


Misyoner Okulları ve Ünye

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk girişimlerden biri eğitimin millileştirilmesiydi. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) kuruldu. Eğitim sistemi vakıf idaresinden alınarak bu bakanlığa bağlandı. Azınlık okulları diye bilinen  yabancı okullar da dâhil, ülkedeki okulların tümü Maarif Vekaleti’ne bağlandı. Misyoner okulları ve benzer okullardaki dini ve siyasî amaçlı eğitime son verildi.

19. yüzyılda hızla çoğalan ve asla denetimi mümkün olmayan yabancı kaynaklı okulların zararları kadar, “çağdaş” eğitim anlayışının benimsenmesinde katkıları da olmuştur. Cumhuriyet’ten önce, Osmanlı eğitim sistemi çerçevesinde Ünye’de 5 Rum ve 15 Ermeni okulu vardı. Cumhuriyet döneminde bu okulların çoğu kapandı yahut işlevsiz kaldı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türk eğitim sistemine dâhil edildi.

 

Misyonerlik Kurumu

 

Misyonerlik Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, propaganda ve dini yayma gayesi ile başlamış, daha sonra siyasi ve ekonomik amaçlar doğrultusunda kullanılmıştır.  Kendilerini İncilin bir hizmetkârı olarak gören misyonerlerin amacı yeryüzünde inançlı bir Hıristiyan topluluğu meydana getirmektir. Diğer bir deyişle “dinsiz” olarak nitelendirdikleri dünyayı Hıristiyanlaştırmaktır. Bunun için bilmeyenlere İncili öğretmek, Hıristiyan olmayanları bu dine davet etmek veya kendi mezheplerine insan kazandırmak için çalışırlar. Amaçlarına ulaşmak için de öncelikle okullar açarlar. Ruhban okulları, kiliseler ve manastırlar, misyonerlik çalışmalarının önde gelen araçlarıdır.

Fatih’in İstanbul’u fethiyle başlayan Osmanlı’nın imparatorluk süreci; çok dinli, kozmopolit bir toplum yapısını bünyesinde barındırmaktaydı. İstanbul’daki Venedik ve Cenevizli tacirlerin yanı sıra çok sayıda Rum ve Ermeni tebaanın can ve mal güvenliğini sağlamak, ibadet özgürlüğünü güvence altına almak Osmanlı devletinin sorumluluğundaydı. Batı’dan kendi dindaşlarını eğitmek amacıyla gelen misyonerler, Haçlı seferleriyle başaramadıklarını bu defa okullarıyla başarmaya çalışacaklardı. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişlerinden Nurettin Polvan, “Türkiye'de Yabancı Öğretim”, Milli Eğitim Basımevi, 1952)

 

Ünye’nin Uç İstasyon Konumu

 

19. Yüzyıla girerken Ünye’nin bağlı bulunduğu Canik Sancağı’nda durum şöyleydi:

 

“1898–1899 öğretim yılında 151 Ermeni ve 55 Rum'dan oluşan öğrenci kadrosu 55 farklı köyden 11 farklı şehirden gelmekteydi. Merzifon misyonu merkez olmak üzere kendine bağlı uç istasyonların da başlıcaları Amasya, Tokat, Çarşamba, Çorum, Samsun ve Ünye'dir.”

[Judson Smith, "Sketch of Anatolia College, Marsovan", The Missionary Herald; Vol., 95, No. S, May 1899. Boston, 1899, s.187. (Akt. Prof. Dr. Erdal Açıkses, Amerikalı Misyonerlerin Samsun ve Çevresindeki Faaliyetleri)]

 

1890’da ABD’nin İstanbul dışında yalnız 4 şehirde misyoner okulu varken, 1890’da Anadolu’da 17 büyük yerleşimde istasyonları, 180’e yakın kasaba ve köyde uç istasyonları vardı. Anadolu’daki merkezleri Ermeni nüfusun yoğun olduğu Antep ve Harput iken, İstanbul’a bağlı Merzifon, İzmit, Kayseri, Bursa, Manisa ve Sivas’ta birer istasyon kurulmuştur. Amasya, Tokat, Çarşamba, Çorum, Samsun ve Ünye Merzifon’a bağlı uç istasyonlardır. (Bkz. Uygur Kocabaşoğlu, Anadolu’daki Amerika, 1990)

 

Misyoner Okullarının Yaygınlaşması

 

19.Yüzyılda, Tanzimat ve Islahat Fermanları’ndan sonraki yarım yüzyıl içinde, Türkiye’de yüzlerce misyoner okulu açıldı. 1914 yılında Türkiye’nin değişik bölgelerinde, Amerikalılar’a ait; 45 konsolosluk, 17 dini misyon ve bunların 200 şubesi ile 435 okul vardı.

Fransız Çıkarlarını Koruma Komitesi adlı örgütün, 1912 yılında yaptırdığı bir araştırmaya göre, Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren 94 Fransız okulunda 22 425 öğrenci okuyordu. (Bkz. “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Bas., İst.-2001, s. 325)

Yine aynı yıllarda İngilizlerin Irak ve Ege bölgesinde, 2996 öğrencinin okuduğu 30; Almanların İstanbul, İzmir ve Filistin’de 1600 öğrencinin okuduğu 10; İtalyanların Batı Anadolu’da, doğrudan İtalya Hükümeti’ne bağlı 4; Rusların ise 1’i lise 3 okulu vardı. (“Cumhuriyet Dönemi Türk Ansiklopedisi” İletişim Y., 3.C., İst., sf.654; Akt. Metin Aydoğan, Eğitimin Birliği (Tevhid-i Tedrisat) 4 Mart 2018 tarihli blok yazısı)

 

Misyoner Okullarının İşlevi

 

Bu dönemde misyoner okulları ülkenin hemen her yerine yayılmış durumdaydı. Kapitülasyonların verdiği imtiyazla denetlenmesi mümkün olmayan ve bir çoğu ruhsat dahi almamış olan bu okullardaki eğitim Osmanlı eğitim sistemine göre daha kaliteliydi. Bu okullarda Harvard gibi ünlü üniversitelerin hocalarına bile rastlamak mümkündü. Haliyle bu okullara Müslüman gençlerin girmesi yasak olsa da, sadrazam çocuklarının dahi bu okullara gönderildiğine tanık olunmaktaydı. Giderek bu kurumlar “Müslüman Türk gençlerini eğiten” çok sayıda misyoner okuluna dönüştü.  

Maarif Nazırı Ahmet Zühtü Paşa’nın misyoner okullarına ilişkin raporunda bu durum net biçimde ifade edilmekteydi.

1908 Meşrutiyeti’nden sonra Osmanlı Maarif Nezâreti, azınlık ve ecnebi okullarının teftiş ve programlarını tanzim etmek üzere harekete geçti. Misyoner okulu öğretmenlerini tayin etmeyi ve Türkçe derslerini mecburî hale getirmeyi amaçlamışlardı. Ancak azınlıklar, gerek mezhep imtiyazlarına, gerekse kapitülasyonlara dayanarak bu tür uygulamaları kabule yanaşmadılar. Hükümetlerin teşebbüsleri Patrikhâne, sefaretler ve azınlık mebusları kanalıyla baltalandı. Hatta bazı azınlık okullarına müfettişler sokulmadı. Meclisteki azınlık mebusları, kendi okullarının Osmanlı hükümeti tarafından teftişine asla izin vermedi.

(Bkz. Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923), M.E.B.Yay., İstanbul, 1991, s.234-209)

I. Dünya Savaşı’nın ilân edilmesi üzerine azınlık okullarının teftişi konusu yeniden ele alındı. "Mekâtib-i Husûsiye Talimatnâmesi" çıkarıldı. 1915 tarihli, talimata göre azınlık ve ecnebi okullarında Türkçe, Türkiye Tarihi ve Coğrafyası derslerinin Türkçe olarak ve Türk muallimlerince okutulması mecburî tutuldu. Zaten savaş gereği karşı saflarda yer alan azınlık ve ecnebi okullarının faaliyeti bir süre durduruldu ve bir kısmı da bir dereceye kadar devletin denetim ve gözetimi altma alınabildi.

Son dönem iyice bozulan Osmanlı eğitim sisteminin alternatifi durumundaki misyoner okulları, mütareke (işgal) yıllarında yeniden atağa geçti. Misyoner okulları işgal güçlerinin adeta askeri karargâhı ve komuta merkezleri olarak kullanıldı.

Cumhuriyet’in ilanından sonra yeniden tesis edilen ve ülkenin beka sorunu olarak görülen Türk eğitim sistemi, tüm Cumhuriyet kurumları gibi radikal dönüşümlere sahne olacaktı.

 

Haftaya: Ünye’deki Azınlık Okulları, Bursa Toplantısı ve Milli Eğitim Kurumları.

 

23.02.2022, Ünyekent


İstanbul Azınlık Okullarından biri. 
Osmanlı son dönem azınlık okullarının sayısı 6437'yi bulmaktaydı.

Nurettin Polvan, 
Türkiye'de Yabancı Öğretim



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder