Suriyeliler Gitsin mi?
Sayıları konusunda net bir bilgi yok.
Üç buçuk milyon mu, beş milyon mu?
(Kimilerine göre son yıllarda ülkemize kaçak yollarla
sınırdan girenlerin sayısı on milyonu buluyor. Suriye’den gelenler ise altı
milyon civarında.)
Zaman zaman yol kenarlarında, marketlerde rastlaşıyoruz.
Ülkelerinde kalıp savaşmaları gerekirken…
Burada “Ödediğimiz vergilerle keyif çattıkları” söylenen…
Ucuz iş gücü olarak kullanılan, asalak-kemirgen insan
gözüyle bakılan bu kesim:
Günter Wallraff'’ın deyimiyle; “En Alttakiler!”
Sebep oldukları karmaşayı duyuyoruz haberlerden.
Sosyal medyada yapılan yorumları okuyoruz.
Siyasetini göçmenlerin iadesi üzerine inşa eden siyasi
partilerimiz bile var.
Onurlu Geri Gönderiş
En son “Bayramlaşmaya giden Suriyelilerin” geri alınmayacağı
haberini duyduk...
Neden?
İmtiyaz sağladığı ileri sürülen iktidarın bir denge
politikası mı?
Yoksa iktidarın tavrı temelden değişiyor mu?
Sığınmacılar üzerinden yapılan hesaplar tutmadı…
Defolup gitsinler mi?
Yahut ılımlı bir dille söylersek:
Suriye’den gelenlerin “sığınma”
sebebi ortadan kalktı mı?
Dışarıdan gelenlerin hepsi geri mi
gönderilecek?
Ya ülkeyi terk eden gençlerimiz,
bizden olan “okumuş” kesim…
Onlar da, giderlerse gitsinler mi?
Sığınmacı mı, Mülteci mi, Göçmen mi?
Bu kavramlar sıklıkla birbirine karıştırılmaktadır.
Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri henüz
resmi olarak tanınmamış kişilere deniyor.
“Göçmen” ise, ülkesinden ekonomik veya diğer nedenlerle
gönüllü olarak ayrılan kişi demektir.
Mülteci diye tanımlanan kişi; ülkesinde ırk,
din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle kendisini
baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi
devletinin ona tarafsız davranmayacağını düşüncesi ile ülkesini terk edip,
başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan
ve bu talebi o ülke tarafından 'kabul'
edilen kişidir.
Sığınmacı ise; Yukarıdaki nedenlerden dolayı
ülkesini terk eden ve henüz sığınma talebi, kaçtığı ülkenin yetkilileri
tarafından 'soruşturma' safhasında
olan kişidir. İskan Kanunu’nun ilgili maddesine göre "Türkiye'de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret ilcasıyla
muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir".
Göçmen; mülteci tanımında bulunan nedenlerin
dışında, çoğu zaman ekonomik gerekçelerle, ülkesini gönüllü olarak terk ederek
başka bir ülkeye, o ülke yetkililerinin bilgi ve izni ile yerleşen kişidir.
Kaçak göçmen; gittikleri ülkenin otoritelerine
kendilerini bildirmeden veya iznini almadan o ülkede yaşayanlardır. Türkiye'ye
giriş yapanlar durumlarını 15 gün içinde valiliklere bildirmezlerse, kaçak
göçmen kabul edilirler ve
yakalandıkları zaman sınır dışı edilerek ülkelerine teslim edilirler. Gerekli
başvuruyu yapanlar ise Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne
(BMMYK) gönderilirler. Böylece de uzun ve zorlu bir süreç başlamış olur.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bürosu
(BMMYK veya diğer yazılımıyla UNHCR), 14 Aralık 1950'de Birleşmiş Milletler
Genel Meclisi tarafından kurulmuştur. Bu büro mültecileri korumak amacıyla
yapılan uluslararası hareketleri düzenlemek, onlara liderlik etmek ve dünya
çapındaki mülteci sorunlarını çözmekle yetkilendirilmiştir.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, ırk, din,
politik düşünce ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın ve tarafsız bir şekilde
mültecilere ve diğer insanlara ihtiyaçları doğrultusunda koruma ve yardım
sağlamaktadır. BMMYK, bütün faaliyetleri arasında en çok çocukların
ihtiyaçlarını karşılama ve kadın haklarını yükseltme çabası içindedir.
Batı’nın Suriyeli Sığınmacılara Karşı Tavrı
Komşumuz Suriye’de “iç-savaş” gibi fiiili bir durum söz
konusudur ve yukarıda kavramları açıklanan 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi
hükümleri açıktır.
Ne var ki, “sığınmacı” oldukları kanıtlanmış olan Suriyeli
mülteciler, gitmek istedikleri Batılı ülkeler tarafından “istenmeyen insanlar”
ilan edildiler.
Benzer bir durum İran üzerinden Türkiye’ye giriş yapan ve
Batı’ya sığınmak isteyen Afgan yahut Iraklı göçmenler için de sçz konusudur.
Nedense Ukraynalı sığınmacılara farklı
davranılmaktadır.
Başta Kanada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İsveç,
Norveç ve Avustralya olmak üzere 5 ülke bu statüdeki yabancıları ülkesine kabul
ediyor.
Ancak hepsinin yaş, eğitim, cinsiyet, sağlık vb. konularda
tercihleri var.
Suriyelileri ise hiçbir ülke istemiyor.
Türkiye’ye yapacakları maddi yardımla konuyu halletme
çabasındalar.
Sığınmacıların Türkiye üzerinden geçişini engellemek için
Batı dünyası araya bir “demir perde” çekti. Ülkesini terk etmiş bulunan
sığınmacıların iki seçeneği, var:
Türkiye’de yaşamak veya geldikleri yere dönmek.
Kimse yerini yurdunu kolay kolay terk etmez, köklerini
bırakıp her şeye sıfırdan başlama kararı vermez.
Türkiye, 2011 yılından bu yana Suriye’de yaşanan iç savaş
nedeniyle sayıları milyonlarla ifade edilen kitlesel bir göç hareketi ile
karşılaşmıştır.
Buna karşın ülkemizde sağlıklı bir göç yönetiminden söz
etmek mümkün değildir.
Sınırlarımızdan giriş yapan ve her geçen gün sayıları
artarak çoğalan göçmenler, denetimsiz bir biçimde ülkemizde yaşamaktadır. “Geçici koruma” statüsü ile Türkiye’de
uluslararası koruma altına alınan bu göçmenlerin, toplum ile entegrasyonu,
istihdam, barınma ve iaşe maliyetleri gibi sorunları çığ gibi büyümektedir.
Artan hayat pahalılığı, büyüyen işsizlik karşısında “ucuz iş
gücü” olarak istihdam edilmeleri yahut “vatandaşlık statüsü” tanınarak
seçimlerde oy deposu olarak görülmeleri halinde toplumda var olan tepkilerin
daha da artacağı, çelişmelerin çatışma noktasına varacağı açıktır.
Sığınmacılara Karşılık Ne Alındı?
Avrupa Komisyonu 29 Kasım 2015’te düzenlenen Türkiye-AB
Zirvesinde, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için 3 milyar avro tutarında bir
fon oluşturacağını taahhüt etmiş ve ardından 18 Mart 2016 tarihinde yapılan
ikinci zirvede ise bu fonun tükenmesi durumunda ek 3 milyar avro daha
sağlayacağını açıklamıştı. 3+3 milyar avro olarak planlanan fonun tamamı (6
milyar euro) projelere bağlanmış olup 4,3 milyar avroluk kısmı Türkiye’ye
ödenmiştir. AB bu anlaşmada Türk vatandaşları için vize muafiyeti, AB’ye üyelik
ve Gümrük Birliği’nin genişletilmesi konusunda vaatlerde de bulunmuştu. (23
Haziran 2021 tarihli Mülteciler Birliği Derneği raporundan.)
TC vatandaşlarının vergilerinden ziyade, AB’nin ve
Türkiye’nin karşılıklı taahhütleriyle, bunların yerine getirilmesi yahut
getirilmemesiyle biçimleniyor ülkemizde mülteci sorunu.
Son günlerde derinleşen ekonomik buhranla birlikte iktidarın
mülteci politikasında da bariz değişiklikler söz konusu.
Haftaya: Suriyelilerin “Müjde”si…
11.05.2022,
Ünyekent
http://www.unyekent.com/yazi/3208-suriyeliler-gitsin-mi.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder