Karadeniz Arkeolojisi-Pontuslar (II)
VI. Mithradates Eupator (MÖ 135/134- MÖ 63)
Roma emperyalizmine karşı Anadolu halklarının savunuculuğunu yapan
Vl. Mithradates ve dönemi birçok antik yazar tarafından kaleme alınmıştır.[1]
Sinop doğumlu Vl. Mithradates,
babası V. Mithradates öldürüldükten sonra kendisini de yok etmek isteyen
annesinin elinden canını zor kurtardı. En yakın arkadaşlarıyla birlikte
kaçarak, gençlik yıllarını Karadeniz dağlarında geçirdi. Bir yandan kuvvet,
çeviklik, zor şartlara dayanıklılık, cesaret, azim gibi bedensel ve zihinsel
melekeler geliştirirken bir yandan da doğanın hem hayat verici, hem de öldürücü
gücünü; hayvanların, bitkilerin ve madenlerin zehir ve panzehirlerini keşfetti.
Zor şartlarda yıllarca peşinden gelen çekirdek kadrosuyla beraber yürekli bir
genç adam olarak indi Sinop şehrine. Annesini ve kardeşini öldürdü, iktidara el
koydu. Kız kardeşi Laodike ile evlendi.[2]
Pontos tahtının tek hâkimi olarak egemenlik alanını genişletmek
amacıyla komutanı Diophantos'u önce Karadeniz'in kuzey kıyılarına (Kırım) daha sonra
da Pontos'un doğusundaki Kolkhis'e sefere gönderdi, buralardan önemli miktarda gelir
ve asker elde edildi. Bosporos Krallığı'nın başında bulunan Parisades, 180.000 medimnoi
buğday ve 200 gümüş talanton karşılığında krallığını Mithradates'e bırakmak zorunda
kaldı. Mithradates, Bithynia Kralı III. Nikomedes'i yanına çekerek Paphlagonia'yı
işgal etti (M.Ö.108-107). Daha sonra Galatia,
Kappadokia ve Bithynia'yı ele geçirdi.
"Büyük" lakabı ile anılan Vl. Mithradates, soyunu
dayandırdığı Pers Kralı Dareios ile Büyük İskender’in azametine sahipti. Roma’ya
rakip Doğulu bir imparatorluk misyonu taşıyan kral, becerikli ve hırslı bir
hükümdar olarak önce Karadeniz çevresine hâkim oldu; Kırım’dan Doğu Karadeniz kıyı
şeridine uzanan kesimi ele geçirdi, sonra hükümranlığını, kurtarıcı olarak
görüldüğü Anadolu’ya ve Yunanistan’a yaydı.
Pontus Krallığı, en geniş topraklara VI. Mithradates döneminde sahip oldu. Pontus coğrafyasının
ehemmiyetini çok iyi kavrayan Mithradates Dionysos Eupator, krallığı döneminde,
Karadeniz Bölgesi’nin stratejik konumundan yararlandı. Karadeniz'in her
tarafını gezerek, ekonomik, askeri ve siyasi açıdan önemli olan stratejik
noktalarını keşfetti. MÖ. 88 yılında Anadolu’da yaşamakta olan seksen bin
Romalının katledilmesini sağlamak amacıyla Anadolu’nun yerel güç sahiplerini
örgütledi.
Mithradates Savaşları
Mithradates Savaşları, MÖ 88 ve MÖ 63 yılları arasında
Roma'nın Pontus Krallığı ve müttefikleriyle gerçekleştirdiği üç savaştan oluşur.
O dönemde Anadolu'nun çoğunu kapsayan Roma'nın Asya eyaletini
Pontus Krallığı'na dâhil eden ve yerli Roma halkına katliamlar yapan VI.
Mithridates, Pontus Krallığını imparatorluğa dönüştürdü.
Orta Karadeniz’den Ege’ye kadar ilerleyen Mithradates’in
hedefinde Yunanistan vardı. Roma birlikleri bölgeyi kurtarmak için
gönderildiklerinde, Yunanistan'da organize edilen ve desteklenen bir ayaklanma
ile karşı karşıya kaldılar. Mithradates Roma'ya karşı isyanlar organize etti ve
Roma'daki iç savaşlarda populares partisine karşı optimates partisinin
magistratuslarının savunuculuğunu yaptı.
I. Mithradates Savaşı, Lucius Sulla ve Mithradates tarafından imzalanan Dardanos Antlaşması ile sona erdi. Roma zaferiyle sonuçlanan ilk
savaştan sonra Yunanistan Roma egemenliğine girdi. Ayrıca Pontus'un
Anadolu'daki savaş öncesi durumu muhafaza etmesi kararlaştırıldı.
II. Mithradates Savaşı Dardanos Antlaşması’nın Anadolu'da gereğince
uygulanmaması sonucu fiilen başlamış oldu. Roma'nın Asya eyaletindeki
topraklarından sorumlu General Murena,
Pontus'a karşı ikinci kez savaş açmaya karar verdi. Ancak bu savaş Roma'nın
yenilgisiyle sonuçlandı ve Mithradates daha da güçlenerek Ermeni Kral II. Tigran ile ittifak yaptı. Mithradates’in
damadı olan Tigran, Levant bölgesi sınırlarındaki Ermeni imparatorluğunu
kontrol etmekteydi. Pontus, Kalsedon Savaşı'nı (MÖ 74) kazandı ve Kilikya
korsanlarına Roma ticaretine karşı destek verdi. Bunun sonucunda üçüncü savaş
kısa süre sonra başladı.
III. Mithradates Savaşı'nda Romalılar, Konsül Lucullus'u Ermenistan ve Pontus'a karşı savaşması için gönderdi.
Lucullus, Cabira ve Tigranocerta Savaşlarını kazandı, ancak MÖ. 67 yılı yazında
Mithradates, Roma ordusunu Zela(Zile) yakınlarında büyük bir yenilgiye uğrattı.
Artaşata ve Zela Savaşlarından sonra Lucullus görevinden alındı. Aynı dönemde, Pompeius'un Akdeniz'deki Kilikya
korsanlarına yaptığı seferi kazanmış ve Senato tarafından Lucullus'un yerine
seçilmiştir. O sırada Kilikia'da bulunan Pompeius, Galatia üzerinden Pontos'a girdi.
İki ordu Lykos Irmağı (Kelkit Çayı) kıyısında karşılaştı. Yapılan savaşta Pompeius
komutasındaki Roma ordusu Mithradates'in ordusunu kesin bir yenilgiye uğrattı ve
Mithradates Kolkhis'e kaçtı (MÖ. 63).
Böylece III. ve son Mithradates Savaşı Mithradates'in başarısızlığı
ile sonuçlandı. Pompeius onu izleyerek Kolkhis'e ulaştı. Mithradates'e yardım eden
Tigran’a savaş açtı ve başkent Artaksata'ya girdi. Çaresiz kalan Tigran teslim oldu. Pompeius daha sonra Amisos'a (Samsun) gelerek,
Pontos'un batısını Bithynia Eyaleti ile birleştirmiş ve Bithynia-Pontos Eyaletini
(Provincia Bithynia et Pontus) oluşturmuştur. Roma'ya teslim olan Tigran,
Roma'nın vasal kralı olmuştur.[3]
Anadolu’da Roma hâkimiyeti Anadolu kentlerine ağır vergi ve
haraç yükü getirmesinin yanı sıra Helenizm’in gerilemesine, doğuda Ermeni
krallığının güçlenmesi ve yayılmacı bir politika izlemesine yol açmıştır.[4]
Mithradates-Roma savaşlarının en uzun süreli olan üçüncü
aşaması (MÖ 74-63) Pontos coğrafyası ve Kurul
Kalesi gibi tahkimatlı yerleşmelerin kaderinde önemli bir rol oynamıştır.
Çünkü bu savaşın çok büyük bir bölümü Pontos topraklarında yaşanmıştır.
Lucullus ve Pompeius’un art arda gelen iki büyük istilası sonrasında neredeyse
tüm şehirler ve kaleler yakılıp yıkılmış, ülke âdeta büyük bir enkaz yığınına
dönmüştür.[5]
Pontus Krallığı’nın Sonu
Tekrar eski gücüne ulaşamayan Mithradates, sonunda krallığını terk ederek Kimmeria
Bosporos’una çekilmek zorunda kalmıştır. Yine pes etmemiş, MÖ. 63 yılında Roma
orduları doğudayken, büyük bir orduyla Balkanlar üzerinden Alp Dağları’nı
aşarak, İtalya’yı istila etmeyi planlamıştır. Fakat Roma’ya doğru yürüyüşe
geçeceği sırada son kalan oğlunun ihaneti sonucunda kendi yaşamına son vermek
zorunda kalmıştır.[6]
Pontus Krallığı MÖ. 63 yılında
VI. Mithradates’in Pantikapaion’da
(Kırım, Kerç) yüksek dozda zehir içerek intihar etmesiyle fiilen sona ermiştir.
Kendi hayatına son verdiği sarayının bulunduğu dağ, bugün de “Mithradates”
adını taşımaktadır. Oğlu II. Pharnakes babasının cenazesini Pompeius’a teslim
etmiş ve cenaze Sinope'ye getirilerek burada bir yere gömülmüştür.
Roma her ne kadar Pontos'a hâkim olduysa da, Mithradates'in oğlu
Kırım Kralı Pharnakes, MÖ. 48 yılı son baharında
Roma ordusunu Nikopolis'te (Yeşilyayla, eski Pürk) yenilgiye uğratarak Pontos'ta
hak iddia etmeye başlamıştır. O sırada Roma'da ki iç savaş la meşgul olan
Julius Caesar, Aleksandreia'dan (İskenderiye)
yola çıkarak, Kilikia ve Kappadokia üzerinden Pontos'a girer. Zela (Zile) mevkiinde
Pharnakes'in ordusuyla karşılaşan Caesar, savaştan galibiyetle ayrılır. Pharnakes
önce Sinope'ye, oradan da kendi ülkesi olan Kırım’a kaçar. Caesar’ın tarihe geçen
ünlü "veni, vidi, vici" ("geldim,
gördüm, yendim") sözü, Pharnakes'i yenilgiye uğrattığı savaştan sonra Roma'ya
yazdığı bir mektupta yer alır. Caesar, MÖ. 47’de söylediği bu sözle, diğer
sloganların aksine ne yapıldığını değil, ne kadar hızlı yapıldığını vurguluyordu.
Aynı tarihlerde Doğu Anadolu’da Armenia ve Seleukos Krallıkları da Roma’ya
bağlanmış, Küçük Asya’nın tamamıyla Suriye ve Mısır fethedilmiştir.
Karadeniz’in güney kıyılarında Roma’ya bağlı iki yeni eyalet
kurulur; Bithynia ve Pontus.[7]
Karadeniz’de Roma Egemenliği
İki yüz yılı aşkın süre Karadeniz’e damgasını vuran Hellenistik
Dönem Krallığı Pontuslar, MÖ. 47’de
tarih sahnesinden silinse de üst yapı kurumlarında varlığını idame ettirdi.
Orta Karadeniz’in Pontus Eyaleti MS.
395’e kadar Büyük Roma İmparatorluğu’nun yönetimi altında yaşadı. Roma
İmparatorluğu’nun bölünmesinin ardından Doğu Roma (Bizans) egemenliğinde kaldı.
Bu egemenlik Türklerin bölgede boy göstermeye başladığı 1071 yılına kadar
sürdü. 1461’de Fatih’in Trabzon’u alması ve son Roma hanedanı Komnenoslar’ın egemenliğine son
vermesiyle Romalılar tarih sahnesinden tümüyle silindiler.
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen, Karadeniz’de Hellenistik
kültürün izleri ve Pontus kavramı asıl anlamından koparılsa da tekrar tekrar
gündeme geldi, getirildi.
Ne var ki, Roma’ya karşı mücadelesiyle tarih boyunca saygı
duyulan; zaferleri, bozgunları, entrikaları ve gözdelerine dair efsanelerle
Mozart’ın operasına, Racine’in tragedyasına esin kaynağı olan, Roma’nın en
amansız düşmanı, antik çağ biyolojik ve kimyasal savaş uzmanı Mithradates’in tarihsel
konumu unutulmadı.
Çünkü Pontos-Roma ilişkileri öyle bir noktaya gelmişti ki
Romalılar için en büyük ganimet birçok milletin gözünde efsaneleşmiş olan Pontos
kralının kendisiydi.[8]
Kaynaklar:
Mayor, Adrienne. Mithradates - Zehirlerin Kralı, İş Bankası Kültür
Yay. Ankara 2013
Arslan, Murat. Mithradates VI Roma’nın Büyük Düşmanı, Odin Yay. İst.
2007
Öztürk, Özhan. Pontus, Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Yapısı, Genesis
Kitap, Ankara 2011
Şenyurt, S.Y.-Zoroğlu, U.-Akçay, A. Mithradates-Roma Savaşları ve
Kurul Kalesi’nden Roma Silahları, Höyük, TTK Yay. Ankara 2022
Diakov, V.-Kovallev, S. İlkçağ Tarihi, c. 2, Yordam Kitap,
İst. 2015
[1] Bu
yazarların eserlerinden büyük bir kısmı günümüze kadar ulaşamamıştır. Bir kısmı
da tam değildir. Nispeten yeterli bildiklerimiz arasında Plutarkhos'un
Sulla'nın Yaşamı'nı, Appianos'un Romaike Historia adlı eserinin bir bölümü olan
Mithridateios'unu, Strabon'un Geographika'sını, Memnon'un "Herakleia
Pontike"nin (Karadeniz Ereğlisi) tarihi üzerine kaleme aldığı eserini,
lustinus'un Epitoma Historiarum Philippicarum'unu ve Cicero'nun bazı
söylevlerini sayabiliriz.
[2] Mayor, Adrienne,
2013, s.113
[3] Arslan,
Murat. 2007, s. 497
[4] Öztürk,
Özhan. 2011, s. 354
[5] Şenyurt,
S.Y.-Zoroğlu, U.-Akçay, A. 2022, s. 99
[6] Arslan,
Murat. 2007, s. 531
[7] Diakov,
V.-Kovallev, 2015, s. 166
[8] Şenyurt,
S.Y.-Zoroğlu, U.-Akçay, A. 2022, s. 103