30 Nisan 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi - Roma Yol Teknolojisi

 


Karadeniz Arkeolojisi - Roma Yol Teknolojisi

 

Roma uygarlığı yaklaşık 2.200 yıl boyunca hüküm sürmüş, fethettiği topraklarda siyasetten hukuka, mimarlıktan teknolojiye Antik Çağ’a damgasını vurmuştur.




Antik Roma, MÖ 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan Roma şehir devletinden doğdu.[1] Roma şehri Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya çıktı. Etrüsklerin MÖ 7. yüzyıl sonlarında aristokrat ve monarşik bir elit kesim oluşturarak bölgede siyasi kontrol sağladılar. Etrüskler MÖ 6. yüzyıl sonlarında bölgedeki güçlerini yitirdi. Roma Krallığı olarak adlandırılan bu dönem, Latin ve Sabinlerin etkisiyle Roma Cumhuriyeti’ne (MÖ. 509-MÖ 27) dönüştü.[2]


Cumhuriyet Dönemi
’nde Karadeniz’e kadar uzanan Romalılar, Batı ve Orta Karadeniz’i ele geçirdiler.

Roma Cumhuriyeti'nin Toprakları MÖ 44

Roma İmparatorluğu Yol Yapımı Kronolojisi

İmparatorluk Dönemi’nde ise Doğu Karadeniz’i ele geçirerek Kafkaslar’a kadar genişlediler.

Egemen oldukları topraklarda Roma, vazgeçilmez bir uygulama olarak yollar inşa ettiler. Düzenli ve disiplinli bir ordu aracığıyla hâkimiyetini perçinledi.

Bu tarihsel süreç nasıl gerçekleşti?

 

Bin Yıllık Yalnızlık

 

Coğrafya her daim devletlerin siyasetlerini gerçekleştirmede esas etken olmuştur. İtalya yarımadasında olduğu gibi Antik Çağ’da bölgeyi tamamıyla yönetebilmek, hem verimli arazilere hem de tuz madenlerine hâkim olmaktan geçiyordu. Bu amacı gerçekleştirmek isteyen (bilinen) ilk devlet Etrüskler olmuştur. Sonraki süreçte de görüleceği üzere, Romanın nihaî olarak geliştiği yer, Etruria’dan Campaniaya ulaşmak için Tiber’i geçmek isteyenler ve daha da önemlisi, Tiber’in denize döküldüğü bölgede bulunan tuz yataklarına hâkim olmak ve ticareti kontrol etmek isteyenler için her zaman cazip bir bölge olmuştur. Tuzun ticareti için Tiber Nehri esas yükü çekiyordu. Çünkü Tiber, Roma’ya kadar nehir taşımacılığına müsaitti. Tuz Etrüskler için kârlı bir ticaretti ve en kolay ve ucuz temin yolu buydu. Bu nehir ayrıca Romaya ithal edilen Yunan mallarının da Roma’ya giriş noktasıydı.[3]

Roma’ya hâkim olan Etrüskler, askeri ve ticari başarılarını tüm İtalya’yı ele geçirerek gösterdiler. Ardından Hannibal’in ordularını yenerek Kuzey Afrika’ya hâkim oldular. Bu tarihten sonra Roma Orduları Adriyatik’e ve Avrupa’nın Batı’sına doğru ilerledi. Yunanistan üzerinden Anadolu’da girdiler. VI. Mithradates’le giriştiği savaşlardan galip çıkarak, Büyük İskender’in mirasına sahip çıktılar. Roma rakipsizdi, ilerleyişi bin yıldan fazla sürdü.

Roma’nın ilerleyişi iç karışıklıklara rağmen durmadı. İçte iktidar çekişmeleri, dışta Spartaküs isyanları gibi köle ayaklanmaları Roma’nın yükselişine engel olamadı. Çünkü Roma’nın üretim ilişkileri çağdaşı diğer ülkelerden daha ilerideydi ve teknolojisi güçlüydü. Ordusu donanımlıydı, disiplinliydi. Ele geçirdiği yerlerde imara yöneldiler; köprüler, yollar inşa ettiler. Askeri yönetim ağını imparatorluğun her noktasına ulaştırdılar.

Roma’nın siyasi ve askeri başarısının temelinde, büyük ölçüde yol inşası bulunmaktaydı. 

 

Antil Yol Yapımı-İmparator Hadrian Dönemi  (117-138) 

Antik Roma Yolu İnşası-Kaynak. D.H. Williamson

Antik Roma Yolları İmparatorluğun Altyapısını Oluşturuyordu.

Roma Yol Sistemi

 

Romanın büyümesi merkezî gücün fethedilen yerlere mümkün olduğunca hızlı ve etkili bir şekilde intikaline bağlıydı. Bundan dolayı yollarla ilgili kurumlaşmaya çok erken başlandı ve özel kanunlar çıkarıldı.

Roma’da yollarla ilgili en önemli makam Aedillik (L. Aedilis) idi.

Etrüskler tarafından Roma’ya miras kalan aedilis’in kökeni Latince Aedes veya Aedis’e ( tapınak ) dayanır. Görevi kamu binalarının, tapınakların bakımı, arşivlerin denetimi, yolların, çarşı ve pazarların düzeni; festivallerin düzenlenmesi olan bu makam mensupları iki yılda bir seçiliyordu.[4]

Romanın gelişimine paralel olarak değişim gösterse de Romada yolların bakımını uzun bir süre bu Aedil ünvanlı memur yerine getirmiştir. Diğer taraftan Romanın sınırları fetih yoluyla genişlerken merkezî gücü fethedilen yerlere ulaştıran yollar ekseriyetle Consuller tarafından inşa edilmiştir. Consuller savaş sonrasında ilk olarak yeni işgal edilen bölgenin güvenliğini sağlamak için koloniler kurar ve hem bölgeyi hem de kolonileri Roma’ya bağlamak için yollar inşa ederdi.

 

Roma Yolları Nasıl İnşa Edildi?

 

Standart Roma yolları, toprak veya taştan oluşan sağlam bir temel üzerinde “metal bir yüzeyden” oluşuyordu. Latince metallum kelimesinden türetilen çakıl veya çakıl taşları, hem "maden" hem de "taş ocağı" anlamına geldiği için, Roma yolları için bu terim kullanılmaktadır.

Antik Roma yollarının inşası için basit ancak teknolojik olarak gelişmiş bir plan uygulanmıştır. Mümkün olan yerlerde, yollar mümkün olan en düz çizgide inşa edilmiştir. Bu nedenle engebeli arazilerden kaçınılmış, düz vadiler ve dağ etekleri, doğal geçitler tercih edilmiştir.

Roma yollarının başarısı çok katmanlı bir teknoloji uygulanmasındadır.  

Roma yollarının kalıcılığı, günümüzde bile kullanılır olmasının nedeni çok katmanlı bir mimari yapıya sahip olmasındandır. Zeminden başlayarak sağlam ama oldukça basit bir uygulamadır.

İlk olarak, toprak zemin kazılarak güçlü bir alt yapı için hazırlanır.

Bunun için planlanan yolun her iki tarafına iki paralel hendek inşa edilir.

Ortaya çıkan toprak, taş vb. iki hendek arasındaki boşluğa dökülerek alt yapıda kullanılır.

Agger adı verilen toprağa dayalı inşa sistemi; 6 ft. (1,8 m) yüksekliğe ve 50 ft. (15 m) genişliğe sahiptir. Arazinin durumuna göre bu ölçülerden daha küçük ve hafif yol inşaatları da olabilir.

Yol kazıcıları agger'ın uzunluğu boyunca 8 ila 10 fit genişliğinde sığ bir çukur açar ve tüm yapıyı yerinde tutmak için kenarları bordür taşlarıyla kaplardı. Bu çukurun tabanı daha sonra bir dizi taş dolgu ile kaplanırdı. Bundan sonra, 6 ila 8 inçlik taşlar temel katmanını oluşturur ve üstüne yumruk büyüklüğünde taşlar yerleştirilirdi. İlk yollarda kalan boşluk daha sonra taşlar arasında doldurmak ve onları yaklaşık 1 ft. örtmek için iri kumla doldurulurdu.[5]

Roma yol inşası çeşitli iş türlerini içeren farklı aşamalardan geçmektedir. İlk aşamada arazi temizlenir. Bir Roma ölçme aracı olan “groma”yı kullanan mühendisler, yolun konumunu belirler ve işaretler; mümkün olan her yerde düz bir hat üzerinde kalmasını sağlar.

İşçiler sağlam bir zemine ulaşıncaya kadar kazıp ve daha sonra oluşan çukur, sağlam bir temel oluşturacak orta büyüklükteki kayalarla dolduruluyordu. Araçlar, yayalar ve hayvanlar için daha düz bir yüzey oluşturmak için üstüne bir kum veya çakıl tabakası seriliyordu. Yollar ya kentsel bir alandan ya da dengesiz bir araziden geçerken kaldırım taşları ile kaplanıyordu.

Yol inşası, ilerleyen yıllarda tüm karışımı bir araya getirmek için Roma volkanik betonu kullanılarak yapıldı. Böylece tüm yapı daha sağlam hale getirilmiş oldu. Daha sonra yol yüzeyi, yerel olarak bulunabilen ve taşınabilen büyük, sıkı oturan, düz taşlar kullanılarak döşenmeye başlandı. Oldukça büyük yüzey taşlarının kullanıldığı bu aşamada, olabildiğince pürüzsüz ve kusursuz hale getirmek için yüzey taşları kesilerek yerleştirilirdi.

Yollar piyadeler için inşa edildiğinden, atların toynakları her zaman sorun olmaktaydı. Atlar taş döşeli yolda değil, yolun yan tarafında yürümesi daha kolaydı. Romalılar at nalları kullansalar da, bunlar çivilenmemiş, toynaklara bağlanmış olduğundan dengesiz hale gelirlerdi.

Ayrıca, inşaat sırasında, pusu girişimlerine karşı korunmak için yolun her iki tarafındaki ormanlar ve engeller önemli bir mesafeye kadar temizlenebilirdi.

Roma, sadece kara yollarını düzenlememiş aynı zamanda Akdeniz’de ticarete sekte vuran korsancılığı da en aza indirmiştir. Akdeniz’deki korsan faaliyetlerine M.Ö 1. Yüzyılda tamamen son vermiş ve ticaret ve seyahat için güvenilir olmuştur. M.S. 1. yy. ile birlikte Akdeniz Roma’lılar için Mare Nostrum (Bizim Deniz) olmuştu. Gnaeus Pompeiusun üç ay gibi kısa sürede Akdenizi Korsanlardan temizlemesi Roma’nın Akdeniz’e hükmetmesinin en önemli etkeniydi.[6]

 

 

Kaynaklar:

 

Beard, Mary. 2018, SPQR – Antik Roma Tarihi, Pegasus Yay.

Adkins, Lesley. 1998, Handbook to Life in Ancient Rome. Oxford University Press

Torell, M. 2006, Archaic Rome Between Latium and Etruria”, c. VII/II, Cambridge

Smith, William. 1866, “Aedes and Aedis” A Latin- English Dictionary, London

Hucker, Richard Adrian. 2009. How did the Romans Achieve Straight Roads?  – History Seminar – Session 1, Eilat, Israel

Arslan, Murat - Önen, Nihal Tüner, 2011,  “Akdeniz’in Korsan Yuvaları”, Adalya, XIV

 

30.04.2025, Ünye Kent


DİPNOT

[1] Beard, 2018, s. 33. Bkz. İkinci bölüm: Başlangıçta, Roma’nın kuruluşunun temel alındığı bu bölümde, Dişi Kurt Lupa, Remus ve Romulus’lu mitos’un yer aldığı Aenas destanından Demirçağı Latium yerleşimlerine, Etrüsk-Latin Sabinlerin ilişkilerine ve Cicero’daki Romulus algısına yer vermektedir. Aenas, Troya Savaşı sonrası Anadolu’yu terk ederek İtalya’ya giden bir kraldır. Roma’yı kuran, Remus ve Romulus’un dişi bir kurt tarafından emzirilmesi, eski Türk destanlarıyla örtüşmektedir. 

[2] Adkins 1998, s. 3.

[3] Torell, 2006, c. VII/II, s. 30-51

[4] Smith, 1866 s. 30

[5] Hucker, 2009: s. 2

[6] Arslan, M.- Önen, NT, 2011, s. 193

23 Nisan 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi - Pax Romana

 


Karadeniz Arkeolojisi - Pax Romana

 

 

Pax Romana (MÖ. 27 – MS. 180), Latince karşılığı olarak "Roma Barışı" anlamına gelir. Bu tanımlama, Roma İmparatorluğu'nun uzun soluklu barış dönemi için kullanılır. Pax Romana, Roma yönetimi ve Roma hukuku altında, aralarında kavga eden rakip liderlerin ve eyaletlerin, bazen sert bir şekilde, barıştırılmasından çıkmıştır.[1]

Roma'da "Pax Romana"yı sağlayan lider Augustus‘tur.

Roma İmparatorluğu Trajan Dönemi’nde (MS. 98-117) en geniş topraklara ulaşmıştır. Bu durum MS. 3. yüzyıla kadar sürdü.

Pax romana 3. yüzyılda yaşanan iç savaşlar ve garnizonların imparatorluk içindeki güç mücadeleleriyle yıprandı. Sınırlarda yaşanan sorunlar imparatorluğun gücünü zaafa uğrattı. Birçok şehir ilk kez surlar edindi veya mevcut savunmalarını güçlendirdi. Bu surların bir kısmında çıkıntılı kuleler vardı ve yan taraftan fırlatılan yangın kapsüllerine karşı savunmasızdı.[2]

MS. 3. Yüzyıl sonunda Roma Barışı yerini iç karmaşaya bıraktı. Merkezi otoriteyi temsil eden bazı isimler eyaletlere geçerek merkezi yapıyı tanımamaya başladı. 375 yılında Kavimler Göçü'yle başlayan karışıklık, 395 tarihinde Roma’yı Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.

 Özetle söylersek: 2.200 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma devleti MÖ. 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan küçük bir şehir devletiyken, tüm Akdeniz'i çevreleyen bir imparatorluk hâline geldi. Bir monarşiden oligarşiye ve cumhuriyetin bileşimi olan bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştü.

Siyasetten hukuka, mimarlıktan teknolojiye önemli bir medeniyet olarak Karadeniz’e kadar uzanan Roma uygarlığı, tüm dünya tarihine damgasını vurdu.

 

Roma Uygarlığı

 

Roma uygarlığı,  mimarisi ve sanatıyla kendisinden önceki Hellen geleneği ve kültürünün devamı niteliğinde olmakla birlikte kendine özgü yeniliklerle bu geleneği yeniden biçimlendiren özgün bir karaktere sahipti.

Romalılar, anıtsal, işlevsel, sağlam yapılar içerisinde geniş, etkileyici, süslü iç mekânlar yaratma konusunda mahirdi. Yapılarının cephe düzenlerini nişlerle, sütunlarla, alınlıklarla, girintili-çıkıntılı öğelerle oluşturarak çok süslü bir cephe mimarisi meydana getirmişlerdi. Sütun başlarını Ion ve Korint tarzıyla harmanlayarak kompozit tarzı yaratmışlar, böylece hem işlevsel hem de estetik yönden çekici yapılar inşa etmişlerdi.

Barınma amaçlı çok katlı yapılar (insula) ve dışarıya kapalı kompleks villalar inşa ettiler. Roma betonu olarak tanımlanan kireçli harç “opus caementicium” ile inşa ettikleri kubbe ve tonozlar ile geniş açıklıkları geçebildiler, yapılarını bu tonozlu alt yapılar üzerine kurdular.[3]

Roma dönemi mimar ve mühendisleri tapınaklar, tiyatrolar, amfitiyatrolar, circuslar, forumlar, bazilikalar, hamamlar, gymnasiumlar, nymphaeumlar, aquadüktler, köprüler, kütüphaneler, macellumlar, granariumlar, zafer takları gibi anıtsal yapılar inşa etmişlerdir. Böylece mevcut yapı tipleriyle birlikte amfitiyatrolar, bazilikalar, zafer takları gibi kendilerine özgü yeni yapı tiplerini de geliştirerek geleneksel mimariyi yeniden biçimlendirmişlerdir.[4]

Roma'nın ünlü katedrali Panteon.
24 Eylül 2013, Roma

Roma'da İnsulalar yahut Çok Katlı Yapılar

Fatsa Aziz Konstantin ve Helena Manastırı Kazı Yeri. 

Daha çok Ege ve Akdeniz bölgesinde gördüğümüz bu antik kalıntıların ne yazık ki Karadeniz’deki örnekleri yok denecek kadar azdır. Ayakta kalan yahut restore edilen ender örnekleri ancak Geç Roma (Bizans) Dönemine ait kilise, manastır ve benzeri yapılardır.

Bölgemizde son yıllarda arkeolojik araştırmaların yoğunluk kazanmasıyla birlikte, benzer kalıntılara ulaşılabilmektedir. 13 Eylül 2021 tarihinde Fatsa’nın Kurtuluş mahallesinde, Nur Sokak’ta gerçekleştirilen yol çalışması sırasında geç Roma dönemine ait mezarlar tespit edilmiş ve alanda Ordu Müzesi tarafından kurtarma kazıları başlatılmıştı.

Fatsa şehir merkezinde bulunan kilise kalıntısı, Polemonion Kazısı adıyla Archaeology dergisinde geniş yer buldu.

“Karadeniz Liman Kentinde Bizans Manastırı Belirlendi” başlığı ile yayınlanan yazıda, "Aziz Konstantin ve Helena Manastırı”, kilise ve Roma mezarları hakkında bilgi verildi.

Halen devam etmekte olan arkeolojik kazı Ordu Müzesi Müdürlüğü başkanlığında gerçekleştirilmektedir. Bilimsel danışmanlığını, Ordu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Seçkin Evcim yapmaktadır.

Fatsa Aziz Konstantin ve Helena Manastırı Kazı Yeri. 

Ordu ilinde açığa çıkarılan ilk in-situ zemin mozaiğ.

2024 Ağustos’unda ise, Aziz Konstantin ve Helana Manastırı’nda in-situ zemin mozaiğine ulaşıldı. Bu eser, Ordu ilinde açığa çıkarılan ilk in-situ zemin mozaiği olma özelliği taşıyor.

Bununla birlikte bölgemizde Roma egemenlik alanının en önemli unsuru, antik Roma yollarıdır. Orta Karadeniz’de Roma varlığını bu izlerden tespit etmek mümkündür.

 


Antik Roma Yolları (viae)

 

Roma İmparatorluğu'nun büyüyüp gelişmesinde Antik Roma yolları zorunlu bir unsur olmuştur. Bu yollar nedeniyle Romalılar orduları için emniyetle ve hızla büyük alanlar içinde hareket alanı sağlamışlardır. Bu yollar aynı zamanda haberleşme ve iletişim için elzem olmuşlardır. İktisadi bakımdan ise Antik Roma yolları, Roma'ya yiyecek ve emtia ticaretinin gelişmesinde ve çok geniş bir alanda Roma mallarının yayılıp dağıtılabilmesini sağlamıştır. Roma İmparatorluğunun en parlak zamanlarında antik Roma yolları ağı 85.004 km kara yolunu kapsamaktaydı ve 372 bağlantıdan oluşmaktaydı.

“Bütün yollar Roma'ya çıkar" eski sözü bundan daha doğru olamazdı. Roma, Akdeniz'de ticaretin, ticaretin, siyasetin, kültürün ve askeri gücün merkeziydi ve yol ağının büyük başarısı doğrudan şehre ve birçok bölgesine ve eyaletine geri dönüyordu.

Yol ağının gerçekten görkemli bir gösteri olmasına rağmen, Roma yollarının orijinal işlevselliği esas olarak askeri sömürü için tasarlanmıştı. Yerel yollarla başlayarak, Roma önce Latium, Ostia ve çevre bölgelere bağlandı.

MÖ 4. yüzyılın ortalarında, güneyde Samnit topraklarına ve Campania'ya doğru ilerledikçe, lejyona Roma'nın rakiplerine karşı bir avantaj sağlamak için daha uzun yollar geliştirildi.

Via Appia bunların en ünlüsüydü. MÖ 312'de Appius Claudius Caecus tarafından başlatılan yol, Roma'dan güneybatıya doğru Capua'ya, sonra Tarentum'a ve daha sonra Adriyatik'teki Brundusium'a (Brindisi) doğru ilerledi ve sonunda Messina Boğazı'na kadar uzandı.[5]

 

Roma Yollarının İnşası

 

Latince viae adı verilen Antik Roma yollarının yapımı askeri, ticari ve siyasal nedenlerle gerekmiş ve Romalılar bu yollar ağ sistemini yapıp ve sonra bakımını sağlamakta büyük deneyim kazanmışlardır.

Çoğu büyük Roma tahkimatı ve kamusal yapı gibi, Roma yolları da öncelikle sınırları genişlettikleri için lejyonlar tarafından inşa edildi. Mühendisler Roma ordusunun düzenli üyeleriydi ve yollar, kaleler ve köprü inşa etme konusundaki uzmanlıkları, iki bin yıl boyunca başka hiçbir kültürde bulunmayan paha biçilmez bir varlıktı.

Yol yapımının maliyeti Roma hazinesinin kendisinden ziyade yerel halk ve kabileler tarafından karşılanıyordu. Roma generalleri lejyonlarıyla birlikte ilerlerken, kendi kaynaklarından yol yapımı sağlamaları bekleniyordu. Ancak, belirli bir yargı alanında tam yetkiye sahip olduklarından, bu kaynakların çoğunlukla yerel halktan, para, hammadde ve ek işgücü olarak toplandığı ortaya çıktı.

Yedi yüzyıl süren Roma’nın yükselişi boyunca Roma yol inşaatı ve bakımı yüksek bir standartta devam etti. MS 476'da batının düşüşüyle, yolların durumu imparatorluğun koşullarıyla paralellik gösterdi ve birçok yol Orta Çağ boyunca kullanılmaz, bakımsız ve harap hale geldi.

Roma lejyonlarına sağlanan hız ve erişilebilirliğin dışında, yollar ayrıca dünyanın geri kalanının bilmediği bir ticaret, seyahat ve iletişim fırsatı da sağladı. Herhangi bir önemli uzunluktaki seyahat genellikle zenginlerle sınırlıyken, teorik olarak İspanya'dan bir Yunan eyaletine hiç yoldan çıkmadan seyahat edilebilirdi.

 

Roma Yollarının Yararı ve Zararları

 

Antik Roma yolları bir mahalden diğer mahale asker ve askeri malzeme taşımak için yapılmakla beraber bu yollar ana taşıt olarak atlı araba için yapılmıştı. Roma askeri lejyonları bu yollar sayesinde çabuk ve emniyetli biçimde ülke sınırları içinde en uç noktalara kadar gidebilmekteydiler. Bu yollar imparatorluğun emniyetini ve istikrarını sağlamada en büyük unsurdu. Ancak Roma yolları Orta Çağ’a girmeden imparatorluğun çöküşüne de sebep olmuşlardır. Romalıların düşmanları olan barbar kavimler bu yollardan Roma topraklarına gelip yerleşmiş ve yönetimi ele geçirmişlerdir.

Roma İmparatorluğu'nun ortadan kalkması ile birlikte bu yolların çoğu bin, iki bin yıl aynı güzergâhtan iletişimi sağlamaya devam etmişlerdir.

 

Sonraki Bölümlerde:

Roma Yol Teknolojisi: Nasıl İnşa Edildi? Yollarının Adlandırılması, Posta Sistemi.

En Önemli Yol Elemanları: Köprüler ve Mil Taşları

Orta Karadeniz Antik Roma Yolları

23.04.2025, Ünye Kent

 

 

Kaynaklar:

 

Akurgal, E. 2017, Anadolu Uygarlıkları, Phoenix Yay. 2. Baskı, Ank.

Goldsworthy, Adrian. 2017, Pax Romana: War, Peace and Conquest in the Roman World, Yale University Press, New Haven, Connecticut

UNRV Roma Tarihi

Varilci, AD. 2021. İnsulalar yahut Çok Katlı Yapılar, 10.11.2021; Ünye Kent



[1] Goldsworthy, 2017; s. 11

[2] Goldsworthy, 2017; s. 347

[3] Varilci, 2021

[4] Akurgal, 2017; s. 214-215

[5] UNRV Roma Tarihi

16 Nisan 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi- Roma Dönemi

 


Karadeniz Arkeolojisi- Roma Dönemi

 

Yaklaşık 25-30 yıl önce Ünye’nin Doğu kıyısında Ameletos adında Antik bir yerleşim keşfedildi. Arkeolojik bir çalışmaya dayanmayan bu keşif, tamamen Antik Dönem belgeleri ve Roma haritalarıyla tespit edilmişti.  

Kuzey Carolina Üniversitesi (ABD) Antik Dünya Haritalama Merkezi sorumlusu Prof. Richard J. A. Talbert, harita üzerinde Ünye’nin Doğu kıyısına düşen Ameletos veya Camila adında Antik bir yerleşim belirledi. Kıyıdan çok uzakta olmayan, Polemonium'un biraz batısında, eski bir Pontus kasabasıydı burası.[1]

Amisos’dan (Samsun) gelen sahil yolunun devamında, Ünye-Fatsa yolu üzerindeydi.

Tam da Midrebolu (Mithrapolis) diye bildiğimiz, Ünye’nin Güzelyalı Mahallesi’ne denk gelen yerde bulunuyor Anti Roma kasabası Ameletos.  

Talbert, bu yerleşimi tanımlarken Polemonium’u esas alıyor. Çünkü Polemonium (Bolaman) Roma döneminde önemli bir yerleşim. VI. Mithradates’in yenilmesiyle Roma egemenliğine giren Karadeniz bölgesinin en güçlü askeri tahkimat noktalarından biriydi. Adı da bölgeyi yöneten Romalı General Polemon’dan geliyordu.   




 

Karadeniz’de Roma Egemenliği

 

Strabon ve diğer yazarların Polemonium’un adını anmamaları yerleşimin Strabon ardından kimsenin bahsetmediği Side kentinin üzerine kurulmuş olduğunu düşündürmektedir. Gerçekten de kentin Roma imparatoru Marcus Antonius tarafından Kilikya, Bosphorus, Kolhis ve Pontus’a yönetici olarak atanan II. Polemon’un (MÖ 12- MS 74) adını taşıdığı düşünüldüğünde MS 1. yüzyılda kurulmuş olması kuvvetli bir olasılıktır. Roma döneminde 5 kentten oluşan Pontus Polemoniacus eyaletinin merkezi Bolaman’dır.[2]

Strabon, Sidené ovası ve nehrinin adlarını Side kalesinden aldığını bildiriyor.[3]

Plinius ise kentin adından söz eder.[4]

Side, Yunanca “nar” demektir. Lakonia’nın doğu sahilinde ve Pamphylia’da Side adında başka antik kentler de vardır.

Polemon II, Pontuslu Polemon II ve Kilikya Polemonu olarak da bilinir, Polemon II Kırım’ın Kerç Boğazı’nda bir Greko-İskit krallığı olan Boğaziçi'nin bir prensiydi. Pontus, Kapadokya, Kolhis ve Kilikya'nın Romalı kral vekili olarak hizmet etti. Roma İmparatoru Neron, MS. 62'de Polemon II'yi Pontus tahtından feragat etmeye ikna etti ve Kolhis de dahil olmak üzere Pontus bir Roma eyaleti oldu. Polemon II, MS. 74’de öldü. Son dönemde sadece Kilikya'yı yönetti.[5]

Aslında Pergamon Kralı III. Attalos ölümüyle, vasiyeti üzerine tüm Anadolu Roma egemenliğine girmiştir.

 





Anadolu’da Roma Yönetimi

 

Kartaca Savaşları sonrası Roma Cumhuriyetinin gücü artırmış ve Akdeniz’de yayılmacı bir politika izlemeye başlamıştır. Roma’nın emperyal politikalarıyla birlikte yönetim yapısı da değişikliğe uğramıştır.

MÖ. 2.yüzyılın başlarında Roma Cumhuriyeti, MÖ. 190’da İskender İmparatorluğu’nun bir parçası ve devamı olan Selevkos Kralı 3.Antiokhos ile yaptığı savaştan galip çıktı. Bu tarih itibariyle Roma’nın Anadolu üzerinde hakimiyeti başladı.

MÖ. 188 yılında yapılan Apameia Antlaşması ile birlikte Selevkoslar Torosların güneyine çekildi ve Roma Anadolu’da müttefikleriyle birlikte gücünü hissettirdi.[6]

Pergamon (Bergama) ve Rodos Krallıkları, Roma’nın Anadolu’daki en önemli müttefikleriydi. Müttefiklerine diplomatik destekler sağlayan Roma aynı zamanda askeri gücünü de kullanarak esnek bir politika izledi.

Apameia Barışı ile birlikte Roma’nın yüzlerce yıl sürecek olan Anadolu’daki varlığı başlamış oldu. Bu egemenlikte Pergamon Krallığı’nın başına getirttikleri Roma yanlısı Kralların da büyük payı vardır. M.Ö. 133’de Pergamon Krallığı, son kralları III. Attalos’un ölümü ve vasiyeti doğrultusunda Roma’ya bırakılmıştır. Bu duruma Pergamon’da ayaklanmayla cevap verilmişse de 4 yıl içinde ayaklanma bastırılmıştır.

 Böylece MÖ. 129’da Roma’nın Anadolu’daki ilk eyaleti olan “Asia” eyaleti kurulmuştur.[7]


 

Roma Eyalet Sistemi (Provincia)

 

Roma’nın denizaşırı ülkelerde kurduğu eyalet sistemine Provincia deniyordu. Bir Roma magistratının ya da ex-magistratının Roma senatosunun izni olmadan provincia'sının dışına çıkması yasaktı. Ancak senato, bu yasal engel yüzünden bir komutanın başarısızlığa itilebileceğini biliyordu. Bu nedenle senato, provincia tayinini yaptıktan sonra izin koşulunu ihlal etmek yerine provincia tayinine karar verirken bu olası tehlikeyi dikkate alıyor ve provincia'yı eylem ve alan bakımından esnek ve geniş tutarak tayin etmek suretiyle bu olası tehlikeye karşı önlemini önceden alabiliyordu.[8]

Roma eyaleti, (Latince: provincia, çoğ. provinciae) basit anlamda Antik Roma’da, Tetrarşiye kadar imparatorluğun İtalya yarımadası dışında kalan topraklarının yönetilmesi için oluşturulmuş en büyük idari birimdi.[9]

Roma Eyalet Sistemi, Roma İmparatorluğu'nun bölgesel bir alt bölümüdür; özellikle, imperium veya yürütme gücünü elinde tutan bir Roma yargıcının eylem ve yetki alanıdır. Bu yetki, Roma devleti adına imparatorluğun her yerindeki topraklarda uygulandı.

Eyaletler genellikle senatoryal sınıftan, çoğunlukla eski konsüller ya da eski praetorlar arasından seçilen valiler tarafından yönetilirdi. Bu durumun tek istisnası, Cleopatra’nın ölümü ardından Mısır’a Equestrian (eski Roma soylusu) bir sınıftan vali atanmasıdır.

MÖ. 43 yılında Triumvirliğin bir üyesi olarak, MÖ 29 yılından itibaren tek başına Roma’ya hükmeden Augustus’un döneminde, Fırat (Euphrates) Irmağı’nın batısında kalan tüm Anadolu toprakları Roma İmparatorluğu’nun bir parçası hâline geldi. Roma’nın *principatus* denen yarı monarşik rejiminin kurucusu olan Augustus dönemi öncesinde, Anadolu’da Roma valilerince yönetilen eyaletler, özgür kentler (civitates liberae), Roma kolonileri vardı. Augustus da seleflerinin izinden giderek eyalet, kentler, koloniler kurdu. Ancak o, bu geleneksel Roma politikasına kendi reformları ile farklı uygulamalar getirdi. Eyaletleri, “senato” ve “imparator” eyaletleri olmak üzere ikiye ayırdı ve Anadolu’da bir imparator eyaleti olan Galatia Eyaleti’ni kurdu. Kendisinden önce kurulmuş olan Kilikia da kendisine bağlanarak imparator eyaleti yapıldı. Asia Eyaleti ile Bithynia-Pontos Eyaleti, cumhuriyet döneminde olduğu gibi senato eyaleti olarak kaldı.

 

Mitridat Krallığı’ndan Roma Eyaletine

 

Romalılara karşı 42 yıl hiç yılmadan savaşan VI. Mithridates'in Pontus Krallığı'nı ortadan kaldıran Pompeius'un bütün Anadolu'yu fiilen Roma egemenliği altına alan siyasal düzenlemelerine, MÖ. 59 yılında çıkarılan lex Vatinia (Vatinia yasası) ile yasallık kazandırılmıştır

Bithynia Eyaleti'nin sınırları belirlenirken yerini aldığı Bithynia Krallığı'nın sınırlarıyla yetinilmedi, çok daha geniş bir alan bu eyaletin sınırlarına dahil edildi. Kuruluşundan yaklaşık on yıl sonra Pompeius tarafından ortadan kaldırılmış olan Pontos Krallığı'nın batısı Bithynia Eyaleti'ne eklendi. Ancak bu tarihten sonra eyalet, iki başkentli – batıda Nikomedia (İzmit), doğuda Amastris (Amasra) olmak üzere Bithynia-Pontus Eyaleti adıyla anıldı. Ancak Pontos'un tamamı bu eyaletin parçası olmadı. Pontos Krallığı'nın Pompeius'un kurduğu on bir yeni kentin dışında kalan kesimi bağımlı krallara paylaştırıldı.[10]

 

Devam Edecek: Karadeniz’de Romalıların İzleri

 

Kaynaklar:

 

Talbert, Richard J. A. 2000. Barrington Atlas of the Greek and Roman, Princeton University Press

Öztürk, Özhan. 2016, Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi Nika Yay. Ank.

Plinius, Gaius, Secundus. 2022, Doğa Tarihi (1.-2.) [Naturalis Historia VI, III], Say Yay. İst.

Strabon, 1993, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika XII-XII-XIV), Ark. ve Sanat Yay. İst.

Tacitus, 2003, The Annals of Imperial Rome, Penguin Classics Press

Anthony A. Barrett. 2016, İmparator Nero: Antik Kaynaklara Bir Kılavuz. Princeton University Press.

Tekin, Oğuz. 2008, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay.

Badian, E. 1968, Roman Emperialism in the Late Republic. Oxford Univ. Press

Kaya, M.A. 2005, Anadolu'da Roma Eyaletleri, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi yay.

 

16.04.2025, Ünye Kent



[1] Talbert, 2000; s. 87

[2] “Öztürk, 2016; s.

[3] Strabon, 1993; s 21

[4] Plinius, 2022, s. 10

[5] Tacitus, 2003; Anthony A. Barrett, 2016

[6] Tekin, 2008; s. 148

[7] Badian, 1968; s. 22

[8] Kaya, 2005; s. 13

[9] Tetrarşi, Romalıların MS. 3. yüzyıl sonlarında devleti daha kolay idare edebilmek için uyguladıkları dörtlü hükûmet sistemidir.

[10] Kaya, 2005; s. 17