Karadeniz
Arkeolojisi - Roma Yol Teknolojisi
Roma uygarlığı yaklaşık 2.200 yıl boyunca hüküm sürmüş,
fethettiği topraklarda siyasetten hukuka, mimarlıktan teknolojiye Antik Çağ’a
damgasını vurmuştur.
Antik Roma, MÖ 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan Roma
şehir devletinden doğdu.[1]
Roma şehri Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya
çıktı. Etrüsklerin MÖ 7. yüzyıl
sonlarında aristokrat ve monarşik bir elit kesim oluşturarak bölgede siyasi
kontrol sağladılar. Etrüskler MÖ 6. yüzyıl sonlarında bölgedeki güçlerini
yitirdi. Roma Krallığı olarak
adlandırılan bu dönem, Latin ve Sabinlerin etkisiyle Roma Cumhuriyeti’ne (MÖ. 509-MÖ 27)
dönüştü.[2]
Cumhuriyet Dönemi’nde Karadeniz’e kadar uzanan Romalılar, Batı ve Orta Karadeniz’i ele geçirdiler.
İmparatorluk Dönemi’nde ise Doğu Karadeniz’i ele geçirerek Kafkaslar’a kadar genişlediler.
Egemen oldukları topraklarda Roma, vazgeçilmez bir uygulama
olarak yollar inşa ettiler. Düzenli
ve disiplinli bir ordu aracığıyla hâkimiyetini perçinledi.
Bu tarihsel süreç nasıl gerçekleşti?
Bin Yıllık Yalnızlık
Coğrafya her daim devletlerin siyasetlerini gerçekleştirmede esas
etken olmuştur. İtalya yarımadasında olduğu gibi Antik Çağ’da bölgeyi tamamıyla
yönetebilmek, hem verimli arazilere hem de tuz madenlerine hâkim olmaktan
geçiyordu. Bu amacı gerçekleştirmek isteyen (bilinen) ilk devlet Etrüskler olmuştur. Sonraki süreçte de
görüleceği üzere, Roma’nın
nihaî olarak geliştiği yer, Etruria’dan
Campania‟ya ulaşmak
için Tiber’i geçmek isteyenler ve daha da önemlisi, Tiber’in denize döküldüğü bölgede
bulunan tuz yataklarına hâkim olmak ve ticareti kontrol etmek
isteyenler için her zaman cazip bir bölge olmuştur. Tuzun ticareti için Tiber
Nehri esas yükü çekiyordu. Çünkü Tiber, Roma’ya kadar nehir taşımacılığına
müsaitti. Tuz Etrüskler için kârlı bir ticaretti ve en kolay ve ucuz temin yolu
buydu. Bu nehir ayrıca Roma’ya ithal edilen Yunan mallarının da Roma’ya
giriş noktasıydı.[3]
Roma’ya hâkim olan Etrüskler, askeri ve ticari başarılarını
tüm İtalya’yı ele geçirerek gösterdiler. Ardından Hannibal’in ordularını yenerek Kuzey Afrika’ya hâkim oldular. Bu
tarihten sonra Roma Orduları Adriyatik’e ve Avrupa’nın Batı’sına doğru ilerledi.
Yunanistan üzerinden Anadolu’da girdiler. VI.
Mithradates’le giriştiği savaşlardan galip çıkarak, Büyük İskender’in mirasına sahip çıktılar. Roma rakipsizdi,
ilerleyişi bin yıldan fazla sürdü.
Roma’nın ilerleyişi iç karışıklıklara rağmen durmadı. İçte iktidar
çekişmeleri, dışta Spartaküs isyanları
gibi köle ayaklanmaları Roma’nın yükselişine engel olamadı. Çünkü Roma’nın
üretim ilişkileri çağdaşı diğer ülkelerden daha ilerideydi ve teknolojisi
güçlüydü. Ordusu donanımlıydı, disiplinliydi. Ele geçirdiği yerlerde imara
yöneldiler; köprüler, yollar inşa ettiler. Askeri yönetim ağını imparatorluğun
her noktasına ulaştırdılar.
Roma’nın siyasi ve askeri başarısının temelinde, büyük ölçüde
yol inşası bulunmaktaydı.
Roma Yol Sistemi
Roma’nın
büyümesi
merkezî gücün
fethedilen yerlere mümkün olduğunca
hızlı
ve etkili bir şekilde intikaline bağlıydı. Bundan dolayı yollarla ilgili
kurumlaşmaya çok erken başlandı ve özel kanunlar çıkarıldı.
Roma’da yollarla ilgili en önemli makam Aedillik
(L. Aedilis) idi.
Etrüskler tarafından Roma’ya miras kalan aedilis’in kökeni Latince Aedes veya Aedis’e ( tapınak ) dayanır. Görevi kamu
binalarının, tapınakların bakımı, arşivlerin denetimi, yolların, çarşı ve
pazarların düzeni; festivallerin düzenlenmesi olan bu makam mensupları iki
yılda bir seçiliyordu.[4]
Roma’nın
gelişimine paralel olarak değişim gösterse de
Roma’da yolların bakımını
uzun bir süre bu Aedil ünvanlı
memur yerine getirmiştir. Diğer taraftan Roma’nın sınırları
fetih yoluyla genişlerken merkezî gücü fethedilen yerlere ulaştıran yollar
ekseriyetle Consuller tarafından inşa
edilmiştir. Consuller savaş sonrasında ilk olarak yeni işgal edilen bölgenin
güvenliğini sağlamak için koloniler kurar ve hem bölgeyi hem de kolonileri Roma’ya
bağlamak için yollar inşa
ederdi.
Roma
Yolları Nasıl İnşa Edildi?
Standart
Roma yolları, toprak veya taştan oluşan sağlam bir temel üzerinde “metal bir yüzeyden” oluşuyordu. Latince
metallum kelimesinden türetilen çakıl
veya çakıl taşları, hem "maden" hem de "taş ocağı" anlamına
geldiği için, Roma yolları için bu terim kullanılmaktadır.
Antik
Roma yollarının inşası için basit ancak teknolojik olarak gelişmiş bir plan
uygulanmıştır. Mümkün olan yerlerde, yollar mümkün olan en düz çizgide inşa
edilmiştir. Bu nedenle engebeli arazilerden kaçınılmış, düz vadiler ve dağ
etekleri, doğal geçitler tercih edilmiştir.
Roma yollarının başarısı çok katmanlı bir
teknoloji uygulanmasındadır.
Roma
yollarının kalıcılığı, günümüzde bile kullanılır olmasının nedeni çok katmanlı
bir mimari yapıya sahip olmasındandır. Zeminden başlayarak sağlam ama oldukça
basit bir uygulamadır.
İlk
olarak, toprak zemin kazılarak güçlü bir alt yapı için hazırlanır.
Bunun
için planlanan yolun her iki tarafına iki paralel hendek inşa edilir.
Ortaya
çıkan toprak, taş vb. iki hendek arasındaki boşluğa dökülerek alt yapıda
kullanılır.
Agger adı verilen toprağa dayalı inşa sistemi; 6 ft. (1,8 m)
yüksekliğe ve 50 ft. (15 m) genişliğe sahiptir. Arazinin durumuna göre bu
ölçülerden daha küçük ve hafif yol inşaatları da olabilir.
Yol kazıcıları
agger'ın uzunluğu boyunca 8 ila 10 fit genişliğinde sığ bir çukur açar ve tüm
yapıyı yerinde tutmak için kenarları bordür
taşlarıyla kaplardı. Bu çukurun tabanı daha sonra bir dizi taş dolgu ile
kaplanırdı. Bundan sonra, 6 ila 8 inçlik taşlar temel katmanını oluşturur ve
üstüne yumruk büyüklüğünde taşlar yerleştirilirdi. İlk yollarda kalan boşluk
daha sonra taşlar arasında doldurmak ve onları yaklaşık 1 ft. örtmek için iri
kumla doldurulurdu.[5]
Roma yol
inşası çeşitli iş türlerini içeren farklı aşamalardan geçmektedir. İlk aşamada
arazi temizlenir. Bir Roma ölçme aracı olan “groma”yı kullanan mühendisler, yolun konumunu belirler ve işaretler;
mümkün olan her yerde düz bir hat üzerinde kalmasını sağlar.
İşçiler sağlam bir zemine ulaşıncaya kadar
kazıp ve daha sonra oluşan çukur, sağlam bir temel oluşturacak orta
büyüklükteki kayalarla dolduruluyordu. Araçlar,
yayalar ve hayvanlar için daha düz bir yüzey oluşturmak için üstüne bir kum
veya çakıl tabakası seriliyordu. Yollar ya kentsel bir alandan ya da dengesiz
bir araziden geçerken kaldırım taşları ile kaplanıyordu.
Yol
inşası, ilerleyen yıllarda tüm karışımı bir araya getirmek için Roma volkanik betonu kullanılarak
yapıldı. Böylece tüm yapı daha sağlam hale getirilmiş oldu. Daha sonra yol
yüzeyi, yerel olarak bulunabilen ve taşınabilen büyük, sıkı oturan, düz taşlar
kullanılarak döşenmeye başlandı. Oldukça büyük yüzey taşlarının kullanıldığı bu
aşamada, olabildiğince pürüzsüz ve kusursuz hale getirmek için yüzey taşları kesilerek
yerleştirilirdi.
Yollar
piyadeler için inşa edildiğinden, atların toynakları her zaman sorun
olmaktaydı. Atlar taş döşeli yolda değil, yolun yan tarafında yürümesi daha
kolaydı. Romalılar at nalları kullansalar da, bunlar çivilenmemiş, toynaklara
bağlanmış olduğundan dengesiz hale gelirlerdi.
Ayrıca,
inşaat sırasında, pusu girişimlerine karşı korunmak için yolun her iki
tarafındaki ormanlar ve engeller önemli bir mesafeye kadar temizlenebilirdi.
Roma,
sadece kara yollarını düzenlememiş aynı zamanda Akdeniz’de ticarete sekte vuran
korsancılığı da en aza indirmiştir. Akdeniz’deki korsan faaliyetlerine M.Ö 1. Yüzyılda tamamen son vermiş ve ticaret ve
seyahat için güvenilir olmuştur. M.S. 1. yy. ile birlikte Akdeniz Roma’lılar için
Mare Nostrum (Bizim Deniz) olmuştu. Gnaeus Pompeius’un üç ay gibi kısa sürede Akdeniz’i Korsanlardan temizlemesi Roma’nın Akdeniz’e hükmetmesinin en önemli
etkeniydi.[6]
Kaynaklar:
Beard, Mary. 2018, SPQR – Antik Roma Tarihi,
Pegasus Yay.
Adkins,
Lesley. 1998, Handbook to
Life in Ancient Rome. Oxford University Press
Torell,
M. 2006, ‟Archaic Rome Between Latium and Etruria”, c.
VII/II, Cambridge
Smith, William. 1866, “Aedes and Aedis” A Latin-
English Dictionary, London
Hucker, Richard Adrian. 2009. How did the Romans Achieve Straight
Roads? – History Seminar – Session 1,
Eilat, Israel
Arslan, Murat - Önen, Nihal
Tüner, 2011, “Akdeniz’in Korsan Yuvaları”, Adalya, XIV
[1] Beard,
2018, s. 33. Bkz. İkinci bölüm: Başlangıçta, Roma’nın kuruluşunun temel
alındığı bu bölümde, Dişi Kurt Lupa, Remus ve Romulus’lu mitos’un yer aldığı
Aenas destanından Demirçağı Latium yerleşimlerine, Etrüsk-Latin Sabinlerin ilişkilerine
ve Cicero’daki Romulus algısına yer vermektedir. Aenas, Troya Savaşı sonrası
Anadolu’yu terk ederek İtalya’ya giden bir kraldır. Roma’yı kuran, Remus ve
Romulus’un dişi bir kurt tarafından emzirilmesi, eski Türk destanlarıyla
örtüşmektedir.
[2] Adkins
1998, s. 3.
[3] Torell,
2006, c. VII/II, s. 30-51
[4] Smith, 1866
s. 30
[5] Hucker,
2009: s. 2
[6] Arslan,
M.- Önen, NT, 2011, s. 193
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder