9 Mayıs 2018 Çarşamba

Yeşilin Gölgesine Mavinin Ötesine



Yeşilin Gölgesine Mavinin Ötesine


İçi boş eserlerin karşılığı, çoğunlukla kuru övgülerdir!
Kim, ne zaman etmiş bu lafı, bilemedim...
Lakin, geçen hafta yayınlanan Ünye'nin reklam filmi üzerine kayda değer bir söz duyamayınca geldi aklıma bu deyiş...
Hayır, bu reklam filmi böyle bir muameleyi hak etmiyordu...
Daha derinlikli bir analiz, aklı başında bir eleştiriyle karşılanmalıydı.
Bekledim, maalesef şimdiye kadar beklentimi haklı çıkaran bir değerlendirmeyle karşılaşmadım...
Gala gecesi, ajans sahibi hemşehrimiz, değerli dostumuz A. Selim Tuncer'in açıklamaları da olmasa, söz konusu film "sıradan bir çalışma" olarak arşivdeki yerini alacaktı.        

A. Selim Tuncer ne diyor?

İtalya'dan örnek veriyor Sayın Tuncer, "marka" değerinden söz ederek aynı malı bizden beş kat daha fazla fiyatla pazarladıklarını söylüyor...
"Çünkü markalama becerilerinin arkasında Rönesans var" diyor.
"Kültür ve sanat soyut düşünebilme, soyut değerler yaratabilme işidir." diyerek, orta gelir tuzağına takıldığı söylenen Türkiye'nin "soyut değerler inşa ederek" bu dönemi aşacağını iddia ediyor.
Bu anlamda, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin en önemli bakanlığının Kültür ve Turizm Bakanlığı olacağını öngörüyor. 
Konuşmasının başında bu filmin bir "tanıtım filmi" değil, "reklam filmi" olduğunu söyleyen Tuncer, her ikisini de şöyle tanımlıyor:
"Tanıtım filmi sadece tanıtır. Reklam filmi ise inşa eder, mevcut değerler üzerine yeni değerler yükler."
Evet, bu açıdan bakıldığında bilinenin ötesinde farklı bir Ünye inşa edilmiş gibi GENNA Ajans'ın reklam filminde...
İzleyenler, "Bu bizim Ünye mi?" diyebiliyor.
Sanki yaşadığımız Ünye yeniden inşa edilmiş...
  
Ünye'nin Yeşili, Mavisi...

Doğrudan mevzuya giriyorum. Hep merak ettiği, bi türlü gidemediği yere, Ünye'ye yolculukla başlıyor filmimiz... Demek ki, birileri kulağına fısıldamış, aklını çelmiş bu reklam filmi kahramanının...
Öyle ki, "Karadeniz'in kalbi" belletmiş Ünye'yi, daha görmeden, yaşamadan!
Eh, sonuçta hayal kırıklığı yaşatmamışız, önemli olan bu...
Mavisiyle yeşiliyle, renklerin bin bir tonuna şahit olmuşlar...
Mavinin ötesinde ruhlarının özlem duyduğu nice renkleri bulabilmişler ya, ne mutlu bize!
Dört dakika, kırk saniyelik filmi izleyince böyle düşünmek de mümkün.
Ancak kurguda tanık olduğumuz bu aksaklık, filmin çekim tekniği karşısında eriyip gidiyor. Tempolu bir akış, dört dakikaya sığdırılan güzelim görüntüler...
Muhteşem görüntüler de diyebilirdik!
Ertuğrul Karslıoğlu yahut Süha Arın gibi üstatların yapımlarına ayıp olmasın diye, daha dikkatli bir dil kullanıyoruz.
Öncelikle ifade edeyim; çekim ekibi Ünye'yi çok iyi bilen biri tarafından gezdirilmiş, doğal olarak... Dikilitaş'tan Çamlığa, kıyıyı kare kare görüntülemişler.
Fega'yı, Fokfok'u görünce, "Yahu bu mağara bizim kıyıdaki kovuk mu?" tereddüdünü yaşıyorsunuz. Çamlık'taki çekimler, bir yerin reklamdan ziyade yok edilmeye karar verilmiş bir simgenin belgeseli gibi duruyor.
Kazankaya'yı ve çevremizdeki çağlayanları görmeyen hemşehrilerimiz için ise, bu film bir "tanıtım" vasıtası... Ben de epeydir gidip görmemiştim, bu filmde gördüm Kazankaya'daki kemerli küçük Roma köprüsünün restore edilmiş halini...
Eksik bulduğum kısmı yok mu? Elbet de var. Örneğin Ünye'nin elde kalan tarihsel dokusu çekimlerde yansıtılamamış. Tarihi evlerin önüne kadar gelinmiş, bütünsellik verilememiş, içine girilememiş.
Sahildeki kafeye, Uzunkum'daki motel barakalarına daha az yer verilebilirdi... Asarkaya'dan efsane görüntüler getirilebilirdi. Cevizdere, Tozkoparan Kayamezarı es geçilmeyebilirdi, vs. vs.   
(Selim kardeşimin, "İnsaf, dört buçuk dakikada Ünye ancak bu kadar verilir" dediğini duyar gibiyim. Dost "acı" söyler... Tıpkı Ünye'nin Acı Suyu gibi. Acı Su, Ünye dönerinden daha meşhurdur!)  
Gayemiz burada reklam filmini enine boyuna eleştirmek, eksiğini fazlasını ortaya koymak değil. Ancak böyle bir işlemin yapılmasına kapı aralamaktır.
Başta ifade ettiğimiz gibi, bu yapım kuru övgülerin ötesinde, gerçek bir değerlendirmeyi hak ediyor.
Benzerini, Kültür ve Turizm Bakanlığının ülke turizmi reklamlarında gördüğümüz bu çalışma, ilk kez ilçe bazında çıkıyor karşımıza... Sadece bu yönüyle bile profesyonel bir değerlendirmeyi hak ediyor.
Şimdilik erken, sanıyorum ilerleyen günlerde böyle bir eleştiri yapılır...
Alanında daha iyisi yapılana kadar, bu film Ünye'nin en iyi reklam filmi olmayı sürdürecektir.
Emeği geçenlere teşekkürlerimizle...

Ünye Logosu

Gala gecesi, Gülçin Anmaç'ın hazırladığı Ünye logosu da tanıtıldı. Minyatür sanatçısı Sn. Anmaç, minyatür sanatına yaslanan bir Ünye logosu tasarlamış. Yaklaşık 45 yıldan bu yana Sadık Karamustafaoğlu'nun tasarımı Ünye logosunu kullanılıyorduk. Kim bilir, belki bu yeni logo eskisinin yerini alır.
Ünye Logosu, reklam filmi kadar önemli bir konu ve bir başka yazıya saklayalım, şimdilik bu kadar olsun.

Not 1: Reklam filminden bir ayrıntı; filmin 1.17 dakikasında çakıl taşları üzerine konan denizyıldızının Ünye'yle alakası ne?
Not 2: Sn. Tuncer'in "soyut değer inşası"na bir katkı da bizden olsun; "İnsan özünün nesneleştirilmesi, hem kuramsal, hem de pratik bakımdan, insani hayatın ve doğal tözün (cevher) büyük zenginliğini karşılayan insani duyular yaratmayı olduğu kadar, insanın duyularını insanileştirmeyi de gerektirir." (Sanat ve Edebiyat Üzerine, Çev. Murat Belge)

Ünyekent. 09.05.2018
http://www.unyekent.com/yazi/207-yesilin-golgesine-mavinin-otesine.html








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder