31 Ekim 2018 Çarşamba

Yakarsa Dünyayı Garipler Yakar


Yakarsa Dünyayı Garipler Yakar


"Müslüm" filmiyle yeniden gündeme gelen, belki de ülke gündeminden hiç düşmeyen bir fenomenin yaşam öyküsü bu... Gösterime girmeden, çoktan belleklerde yerini aldı, filmi görmek için hazırız.

****
Aslında "arabesk" tarzı yapımları hiç sevmedim. Belki sanat olup olmadıklarının tartışıldığı entelektüel ortamın etkisi... Belki de dinlediğim müzik tarzıyla örtüşmediğinden. Bir dönem Ahmet Kaya ve Fatih Kısaparmak şarkılarına bile uzak durdum, "özgün müzik" dense de arabesk duruyor diye. Sezen'in kimi parçalarına da öyle...
Yıllarca TRT'de çalınması "yasak" edilmiş olsa da, en çok dinlediğimiz müzik türüydü arabesk... Evde, sokakta, işe giderken, iş yerinde, eve dönerken en çok işittiğimiz sesti.
Şimdi istisnasız her yerde.

****
Şayet sinemada izleme fırsatı bulursam, baştan sona arabesk müziğe bulanmış bu yapımı sonuna kadar izleyebilir miyim, bilemiyorum...
Batı sinemalarında, Hollywood yapımlarında başarılı örneklerini izlediğimiz biyografik filmler oldu; Oliver Stone'un The Doors'u (Jim Morison'u anlatır), Clint Eastwood'un Bird'ü (Charly Parker'i anlatır), Oliver Dahan'ın La Vie En Rose'u (Edith Piaf), Taylor Hackford'un Ray'i (Ray Charles) ilk aklıma gelenler.
Listeyi uzatmak mümkün.
Her biri izlenme rekoruna ulaşmış bu biyografilerde özgün bir yan bulunmaktadır.
Müslüm Gürses'in hayatını anlatan Müslüm'e gelirsek...
Daha çok sanatçının çocukluk ve gençlik yıllarına odaklanmış...
Şarkılar sanatçının kendi sesinden değil de, onu oynayanların sesinden verilmiş.
Yani Müslim Gürses şarkıları, onu oynayan Şahin Kendirci ve Timuçin Esen tarafından yorumlamış.
Bazı popüler parçaları ise bu yapımda yer almamış.
Bu haliyle film, sanatçının klasik hayran kitlesini fazla memnun etmeyeceğe benzer.
Eleştirmenler filmi olumlu yaklaşıyor, oyunculukları başarı buluyorlar.
Filmin iki yönetmeninden biri olan Can Ulkay'ı, Ayla ve Sarıkamış'ın Çocukları adlı filmlerden tanıyoruz.
Sarıkamış'ın Çocukları, 29 Ekim akşamı TV'de gösterildi. Yer yer amatör kaçsa da, duygusal tonu ağır basan bir filmdi.
Ayla, nispeten daha profesyonel bir yapımdı.
Son filmi Müslüm'e gelince, ben yapımın film boyutundan çok başka bir boyutuyla ilgiliyim.

****
"Müslüm" filmiyle yeniden gündeme gelen, belki de ülke gündeminden hiç düşmeyen bir fenomenin yaşam öyküsü bu, diyerek başlamıştık söze...
Asıl merak etiğim, Müslim Gürses'in popüler olduğu dönemde edindiği "özgün" hayran kitlesi... (Büyük olasılıkla film bu sosyal olguyu ıskalıyor. Şayet yanılıyorsam, konuya yeniden döneceğim demektir.)
Her konserinde ortalığı kasıp kavran, olay çıkaran, kendini tıraş bıçağıyla doğrayan bir hayran kitlesinden söz ediyoruz...
Kendisi hayata veda etti (rahmet diliyoruz) ama ardında bıraktığı hayran kitlesi ayniyle duruyor.
Müslüm Baba'nın "Yakarsa dünyayı garipler yakar!" diye tarif ettiği o hayran kitlesi nasıl bir şeydir?

****
1850'nin Avrupa toplumu için bir düşünür şöyle diyor:
"Bugünkü kuşak, Musa'nın çöllere götürdüğü Yahudilere benziyor. Fethetmek zorunda olduğu sadece yeni bir dünya değildir, yeni bir dünya ile boy ölçüşebilecek olan insanlara yol açmak için kendini de feda etmesi gerekmektedir."
30 küsur yıl sonra 15 Aralık 1887'de bu düşünürün en yakın arkadaşı artık zamanın  geldiğini söylüyor:
"Eski devlet felsefesinin çöküşü öylesine bir hal alacak ki, düzinelerle taç kaldırımlarda yuvarlanacak!"
Müslüm'ün hayran kitlesi, bana bu düşünürlerin tahlillerini hatırlatıyor.
Yaşadığımız dünya, o tarihte anlatılanlardan çok farklı değil.
Bir de bu durumu, şu görkemli sarayları inşa edip içinde oturanlar görebilse.   

31Ekim 2018-10-31

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder