Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - XV
(Hristiyanlığın Karadeniz’e etkileri; Ünye Kızılkaya Saklı
Kiliseleri)
Hıristiyan dininin peygamberi Hz. İsa’nın Kudüs yakınlarında ortaya çıktığı söylense de bu dinin yayılmaya
başladığı topraklar öncelikle Anadolu’dadır. Bu yayılımda Karadeniz Bölgesi,
Akdeniz’deki ilk yayılım alanları olan Tarsus, Hatay ve Kapadokya bölgeleri
kadar önemli bir yer tutar.
Hristiyanlığın İlk Dönemi
İlk yıllarında Hristiyanlık dini Romalılar tarafından, biraz
da Yahudilerin kışkırtmasıyla büyük bir zulümle karşılaşmıştır. Yüzyıllar süren
bu baskılar karşısında yayılımı oldukça yavaş ve gizli gerçekleşmiştir.
Hristiyan topluluklarının kendilerine gizleyerek tecrit
ettikleri dönem en az 250yıl sürmüştür. İbadetlerini gözlerden uzak, ulaşılması
güç sarp tepelerdeki kaya kovuklarında ve mağaralarda yapmışlardır. En bariz
örnekleri Kapadokya Bölgesindeki Hristiyan yerleşimleridir. Ihlara Vadisi,
Ürgüp ve Göreme’deki sığınaklar, Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirleri baskı
altında dini yaşamlarını ifade etmeye çalışan toplulukların barınaklarıdır.
Hristiyanlığın ilk döneminde Karadeniz’de şapel yahut küçük
boyutlu kiliselere gözlerden uzak dağlık arazide yer alan mağara ve kaya
oyuklarına rastlanılmaktadır.
Karadeniz’deki İlk Hristiyan Sığınakları
Roma zulmünden korkan ilk Hristiyanlar oldukça yavaş ve gizli
biçimde örgütlenmeye başlamışlardı. Karadeniz’in sarp ve gizlenmeye elverişli
coğrafyası, bölgedeki ilk Hristiyanlara adeta kucak açmıştı. Sonraki yüzyıllarda
bu coğrafya merkezi otoriteye karşı koyan asilerin mekânı olacaktı. Tarih
boyunca hep böyle olmamış mıydı? Kuzey Anadolu’nun bu geleneksel işlevi,
Kaşkalardan başlayarak tarihin her döneminde mahalli güçlere ve asilere yurt
olmasıydı.
Osmanlı resmi belgelerinde ahali halkını “etraki bi idrak”
olarak belirten, Sufi, Çapanoğlu vb. ayaklanmaların Canik bölgesinde ortaya
çıkışı, Kurtuluş Savaşı öncesi Rum ve Ermeni çetelerinin bölgede boy göstermesi
tesadüf değildir. Bu dönemde bölgeye Mustafa Kemal’in müfettiş olarak
düşünülmesi ve Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı buradan başlatması da
tesadüf olamaz.
Haliyle bölgenin bu elverişli konumu, Karadeniz’in ilk
Hristiyanlarını engebeli dağların doğal oyuklarına, mağara kovuklarına ve
gizlice ibadet edebilecekleri mekânlara yönlendirdi.
Bunlardan birkaçı Ünye Kalesi çaprazında, kaleden daha yüksek
konumdaki Kızılkaya’da bulunmaktadır.
Ünye Kızılkaya Saklı Kiliseler
Ünye kent merkezine yakın
en yüksek tepe Kızılkaya’dır. Bu nedenle “Ünye’nin terası” dersek, yanlış
olmaz. Ünye-Niksar karayolunun 4. km.’sinde yer alan Çatalpınar Köyü
üzerindedir. Ünye Kalesi ile karşı karşıyadır. Altından Çevre Yolu tüneli
geçer. Doğal bitki örtüsünden arta kalan kısımları kırmızı kalker rengindedir.
Bu nedenle Kızılkaya adıyla anılır.[1]
Kızılkaya’da insan
yerleşimine ait çok sayıda doğal oyuklar, geçitler ve mağaralar mevcuttur. Bu mağaraların ikisinde, duvara
resmedilmiş “kilise freskleri”
bulunur. Yıllar öncesinden günümüze kavuşurken zamana yenik düşmüş, tahrip
görmüş olmalarına rağmen inatla var olmayı sürdürmektedir. Erken dönem
Hıristiyan tapınağı gibi kullanılan bu mağaralarda önemli bir tarih gizlidir.
Sadece duvarlarına çizilen resimlerle değil, çevrede meşe-pelit ağaçlarının,
çalıların ve dikenlerin gizlediği çömlek kırıklarından eski yerleşimlere ait
bulgular taşır.
Tepeye ulaşıldığında
Ünye ayaklarınızın altındadır. Batı terasından Terme tarafını, Doğu yönünde ise
Fatsa’ya ve Yason’a kadar uzanan sahil şeridini görürsünüz.
Ünye Kızılkaya, Ünye
Tarih Araştırma Grubu ve Kent Konseyi’nin girişimleri sonucu 2019 yılı Mart
ayında “sit alanı” olarak tescillenmiştir.
“Ünye’nin 5 km. kadar
güneybatısında, Ordulular Mahallesi’nde bulunan Kızılkaya Kale’si (Resim 8) ile
Kızılkaya’nın farklı yükseltilerinde iki şapel bulunarak incelenmiştir. (Şapel
I, 37 351300 doğu, 45 52209 kuzey; yükseklik 264 m. ve Şapel II, 37 351286 doğu,
45 52171 kuzey; yükseklik 325 m. olarak GPS verileri alınmıştır). Kayalığın
yüksek, ulaşımı güç ve tehlikeli olan sarp bir kesimine, doğal yapıdan
yararlanılarak yapılan Şapel II bir rahip hücresi olmalıdır. Şapel I ve Şapel
II’de tahrip edilmiş fresk kalıntılarına rastlanmıştır.”[2]
Ordu Kurul Kayalığı (Şapel Mağaraları)
Kurul Kayalığı, Karadeniz sahilinin yaklaşık 9 km. güneyinde
konumlanmaktadır. Doğu ve Orta Karadeniz bölümlerini birbirinden ayıran Melet
Irmağı (Melanthios) Kurul Kalesi’nin doğu eteğinden geçerek Karadeniz’e
ulaşmaktadır. Yoğun bir bitki örtüsü tarafından kaplanmış olan kayalığın
zirvesi tüm çevreye hâkim manzarası nedeniyle daha önceki yıllarda mesire alanı
olarak kullanılmıştır.[3]
Helenistik bir yerleşim olan kale yakınında, zirvede bulunan
doğal mağaraların (küçük oyuntular) şapel olarak kullanıldığı izlenimi
yaratmaktadır. Bu kanının yaratılmasında belli belirsiz kilise fresk
kalıntıların rolü vardır.
Trabzon Beşikdüzü Mağara Şapeli
Günümüzde yol kenarında bulunan ana kayanın oyulmasıyla
oluşturulmuştur. Yapıda bir adet giriş açıklığı bir adet de pencere açıklığı
bulunmaktadır. Giriş açıklığı güney yönünde pencere açıklığı doğu yönünde yer
almaktadır. Yapı iç mekânda iki bölümden oluşmaktadır. Yapının içten üst örtüsü
beşik tonoz şeklinde oyulmuştur. İç mekânda fresk kalıntılarına
rastlanmaktadır.[4]
İlk Hristiyanlardan Mübadele Yıllarına
Karadeniz’in ulaşımı zor olan sarp yükseltilerinde çoğu ciddi
bir incelemeden geçmemiş, sayısız mağara ve kaya oyukları bulunmaktadır. Karadeniz
Kapadokya’sı yahut Pontus havalisi, o dönemden başlayarak oldukça muhafazakâr
Hristiyan cemaatlere sahip olmuştur. Roma yönetimi Hristiyanlığı resmi din
olarak benimseyince, bu cemaatler kent merkezlerinde ve köylerde hızla
çoğalmaya başladılar.
Bölgenin Türkler tarafından fetih ve iskânından sonraki
yıllarda da Hristiyan cemaatlerin ibadetlerini serbestçe yapabildiği,
kiliselerin sayıca azalmadığı, aksine arttığı görülmektedir. Aynı paralelde
Hristiyan nüfus da çoğalmış, yüzlerce yıl Müslümanlarla bir arada yaşamayı
sürdürmüşlerdir.
Bir arada sürdürdükleri yaşam, Osmanlı’nın son döneminde
barışçıl olmaktan çıkıp daha farklı bir biçiminde kendini gösterir.
Karadeniz’de Merzifon, Samsun ve Trabzon gibi merkezlerde Piskoposluklar
açılmış, Hristiyan okulları ve manastırlar Ünye dâhil pek çok yerleşimde boy
göstermeye başlamıştır.
Devam edecek: Osmanlı Barışı’nın Sonu; Tehcir ve
Mübadele
Kaynaklar:
Kabayel, A, Varilci, A D.
2006, Kızılkaya, ÜTAG Araştırma Yazısı, Ünye Kent Gazetesi
Özsait, Prof. Dr. Mehmet. 2007, Arkeolojik Verilerin Işığı Altında
Ünye, 25. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, Kocaeli.
Şenyurt, Prof. Dr. S. Yücel. 2017, Ordu Kurul Kalesi, Türk Eskiçağ
Bilimleri Enstitüsü, S. 43




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder